Rum örgütlerinin başvurusunda şu cümle de çok dikkat çekicidir; 'Kıbrıs'ın tüm Rum halkı, Yunanistan'la birleşme içindedir. Eğer bu konuda en küçük bir kuşku varsa, BM gözetiminde yapılacak plebisit tüm kuşkuları giderebilir'. AKEL, BM'e yapılan bu başvuruya imza atarak enosis plebisitini tek başına düzenleme kararı alır. AKEL ve diğer örgütlerin bu girişimi karşısında, kilise enosis şampiyonluğunu solculara kaptırmamak için plebisiti tek başına bile olsa düzenlemeye karar verir ve bu amaçla 15 Ocak 1950 tarihini saptar. Bunu açıklayan bildiride, 'tüm Kıbrıs halkının enosis için olan değişmez azminin dünyaya kanıtlayacağı' belirtilmektedir.
Kilisenin sözde tüm Kıbrıs halkı adına böyle bir eylemde bulunmasının, Türk toplumu ile bir ilişkisi olmadığının duyurulması için Kıbrıs Türk siyasi liderleri ve tüm kurum ve kuruluşları hemen karşıt girişimler başlatırlar. İlhak lehinde yapılacak bir plebisitin yaratacağı olası tehlikeler, Türk toplumu için endişe vericidir. Kıbrıs Türk basını, gerek yerli hükümetin, gerekse İngiliz ve Türk Hükümetinin dikkatini çekmek ve Türk halkının ilhaka karşı olduğunu daha etkili bir biçimde duyurmak için büyük bir kampanya başlatır. Siyasi partiler, kulüp ve çeşitli kuruluşlar enosis plebisiti girişimlerini protesto eden ve kınayan bildiriler yayımlamaya başlar.
Lefkoşa'da Ayasofya Camii meydanında Rumların ilhak girişimlerini protesto eden Türk toplumunun tepkileri ve İngilizler adadan çıkacaklarsa Kıbrıs'ın tekrar eski sahibi Türkiye'ye geri verilmesi isteğini dile getiren iki büyük miting düzenlenir.
28 Kasım 1948'de Ayasofya Meydanı'nda yapılan bu ilk mitinge adanın dört bir yanından gelen on bin kadar Türk katılır. Mitingde halka hitaben konuşma yapanlar ilhak ve özerkliğin Kıbrıs Türklerinin yokoluşuna neden olacağını ve İngiltere buradan çıkacaksa adanın gerçek sahibi olan Türkiye'ye geri verilmesi gerektiğini belirtirler. Kilisenin düzenlediği plebisit tarihi yaklaştıkça adada gerginlik, huzursuzluk ve belirsizlik de artmaktadır. Artık Türk ve Rum gazetelerinin manşet haberleri hep bu konuyla ilgilidir. Halkın Sesi gazetesi, 6 Aralık 1949 tarihli sayısında şu manşeti atar ;
'Kıbrıs Türk toplumu, kendileri için ölüm olan ilhak, muhtariyet ve enosisi şiddetle protesto eder. Türk toplumu, çoğunluk tarafından gasp olunmak istenen haklarından hiçbir zaman fedakarlık yapamaz ve yapmayacaktır'.
Rum gazetelerinden Esperini ise, plebisit sonucu ilhak lehinde olursa, Başpiskoposun Yunanistan'a ilhak kararını ilan edeceğini ve ardından seçimler yapılarak Rum milletvekillerinin Kıbrıs'ı temsilen Yunan parlamentosuna gönderileceğini yazmaktadır. Esperini'nin bu satırları, Rumların Kıbrıs'ta, Girit örneğini aynen uygulamak istediklerini göstermektedir aslında. Böylece adada gerginlik ve huzursuzluk daha da artmıştır. Ayasofya Meydanı'nda 11 Aralık 1949'da yapılacak ikinci enosisi protesto mitingi için, adanın her yanından binlerce Kıbrıs Türk'ü Lefkoşa'ya akın eder. Meydanda 15 bine yakın Türk toplanır. Meydan ve çevresi, Türk bayrakları ile donatılır.

ALINAN KARARLAR

11 Aralık 1949'da Lefkoşa'da toplanan 15 bin Kıbrıs Türk'ü, 85.000 Kıbrıs Türküne tercüman olarak şu kararları alır;
  1. Adamızın Yunanistan'a ilhak edilmesi hakkındaki arzularını yine şiddetle protesto ederiz.
  2. İlhak gerçekleştiği takdirde, Kıbrıs'a ekonomik buhran, ırki, sosyal kargaşa da dahil iç savaş geleceğine ve bu suretle adanın Ortadoğu da sulh ve sükunu bozacağına inanmaktayız.
  3. Adanın selameti, azınlıkların korunması, Akdeniz'in denge ve müdaafasının Kıbrıs'ta statükonun devamını gerektirdiğine, Kıbrıs'ta plebisite gerek ve yarar bulunmadığına inanmaktayız.
  4. İngiltere, kendiliğinden adadan çekilecekse adanın eski sahibi, en yakın komşusu ve adayı en iyi müdafaa edecek Türkiye'ye iade edilmesini talep etmekteyiz.
  5. Bu kararın İngiltere, Türkiye, Kıbrıs ve BM'de çeşitli makamlara ve Türkiye'deki siyasi partilerle, öğrenci birliklerine gönderilmesi için Dr. Fazıl Küçük'e yetki verilmiştir.

Mitingde alınan bu kararlar uyarınca, Dr. Fazıl Küçük, Sömürgeler Bakanlığı'na bir telgraf göndererek mitingde kabul edilen kararı duyurmakta ve bir gün İngilizler adayı terk ederlerse, Kıbrıs'ın Türkiye'ye geri verilmesi gerektiğini vurgular. Yine mitingde alınan bir başka kararla, gerektiğinde Türkiye ve İngiltere'ye davamızın izlenmesi ve duyurulması için bir heyet seçip gönderme yetkisi de Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu'na verilir.
Türkiye basınında çıkan Kıbrıs ile ilgili yazılar, 1950 yılındaki plebisit olayı nedeniyle yoğunlaşmaya başlar. Plebisit tarihi yaklaşmaktadır. 1949 yılı Aralık ayı sonlarında CHP'nin yayın organı Ulus gazetesinde çıkan, Feridun Osman Menteşeoğlu imzalı yazıda, Rumların enosis istekleri eleştirilerek şöyle denilmektedir : 'Buna mukabil milliyetçi ada Türkleri de Kıbrıs'ın Türkiye'ye verilmesi davasını gütmeye başlamışlardır. Asırlarca Türk idaresinde kalmış toprakların yine Milli bayrak altına dönmesini kim istemez? Fakat biz Yunan dostluğunu kırmadan, iki tarafı da memnun eden bir şekle varmayı elbette tercih ederiz'.
Yazar 15 Aralık 1950'de kilisenin düzenleyeceği plebisitten söz ederek, Kıbrıs'taki Rum çoğunluğunun ilhak lehinde oy kullanmalarının tabii olduğunu, ama yüz bin Türk'ün hayatına ve bizzat Türkiye'nin güvenliğine yönelik bu derece önemli bir konuda tek taraflı bir kararın kimseyi bağlamayacağını belirtmektedir. Plebisit gününün yaklaşması ve Ayasofya mitingi haberleri, Türkiye'de gençliğin ve basının Kıbrıs konusuna olan ilgisini daha da artırmaya başlar. Ulus gazetesinde, İngiltere'nin Kıbrıs Türklerinin güvenini ve yaşamını garanti etmekle yükümlü olduğu ve kilisenin yapacağı plebisitin ise uluslararası hukuk açısından geçersiz olduğu belirtilmektedir. Bu arada Kıbrıs Valisi, tasarlanan plebisitle ilgili olarak Başpiskoposa verdiği yazılı yanıtta, bu olayın İngiltere'nin kapanmış saydığı bir konuda imza toplamaktan öte bir anlam taşımayacağını bildirir.
Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak ise, plebisit tarihinden 12 gün önce, 30 Aralık 1949'da, mecliste kendisine yöneltilen bir soru üzerine, İngiliz Büyükelçisi ile bu konuyu görüştüğünü ve eğer ada terk edilecekse öncelikle Türkiye ile görüşülmesi gerektiğini, kendisine söylediğini açıklar. Plebisit tarihi yaklaştıkça, Türk gençliğinin Kıbrıs mitingleri de daha coşkulu olmaya başlar. 4 Ocak 1950 günü İstanbul'da üniversite öğrenci birliğinin düzenlediği mitingde Yunan yayılmacı emelleri şiddetle protesto edilir.
Plebisitin yer aldığı 15 Ocak 1950 günü ise İstanbul'da Eminönü Halkevi'nde, akademik bir toplantı düzenlenerek, bu girişimin hukuki bir dayanağı olmadığı ortaya konulur.
18 Ocak'ta Ankara'da, 22 Ocak'ta da İzmir'de yüksek öğrenim gençliğinin düzenlediği büyük mitinglerde, Yeşilada'nın asla yabancı ellere bırakılmayacağı vurgulanır. Türklerin protestoları, İngilizlerin böyle bir imza toplama eyleminin sonuçlarını tanımayacaklarını açıkça bildirmelerine karşın, 15 Ocak 1950'de, kiliselerdeki plebisit defterleri Rumların imzasına açılır. Plebisit defterine iki cümle yazılır;

1- Kıbrıs'ın Yunanistan'la birleşmesini (enosis) istiyoruz.
2- Yunanistan'la birleşmeye karşıyız.

Kiliseye giden Rumların, bu iki cümleden birinin altına imza atmaları istenmektedir. Birçok yazar ve tarihçi o günün koşulları, kilisenin baskısı ve Rum basınının etkisi altında, Rumların kiliselerdeki enosis aleyhindeki bir cümlenin altına imza atmalarının olanağı bulunmadığı görüşünü belirtirler. Plebisit sonuçlarını Başpiskopos 4 Şubat 1950 günü ilan eder. Buna göre 18 yaşın üstündeki 224,747 Rum'un 215, 108'i enosis için 'evet' demiştir. Bu rakam Kıbrıs Rum seçmenlerinin % 96'sını oluşturmaktadır.
Kıbrıs Valisi plebisit sonuçlarını tanımaz ve Başpiskoposa gönderdiği yazıda, İngiliz Hükümeti'nin son yıllarda sık sık tekrarlanan resmi görüşünü bir kez daha tekrarlar ; 'İngiltere, Kıbrıs sorununu kapanmış bir konu olarak görmektedir. Kıbrıs'ta statü değişikliği söz konusu edilemez'.
Bu sırada Türkiye Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak, Kıbrıs Türklerinin endişelerini giderici bir demeç verir; 'Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakı söz konusu olamaz. Adanın el değiştirmesi durumu ortaya çıkarsa eski sahibi olan Türkiye'nin de görüşü alınacaktır'.
Kıbrıslı Türklerin moralini düzelten, iradesini ve varoluş mücadelesini arttıran bir diğer unsur, Türkiye basınının ve Türk gençliğinin ilhak girişimleri karşısında yükselen sesidir. 1949 yılında, Kıbrıs konusuna ilgi gösteren ve gelişmeleri yakından izleyerek enosise karşı çıkan Sedat Simavi ve gazetesi Hürriyet yanında, Cumhuriyet, Vatan, Yeni Sabah, Ulus, Zafer gibi etkin gazeteler de Kıbrıs'la ilgili yazılar yayınlamaya başlarlar.
1950 plebisitinin, enosise hukuki bir dayanak hazırlamak, politik bir silah olarak kullanılmak üzere düzenlendiğinin bilinci içinde olan Türkiye basını, bu harekete karşı çıkmış ve İngiltere adayı terk edecekse, onu eski sahibi Türkiye'ye geri vermesi gerektiği tezini işlemeye başlarlar. (Devam Edecek).