Benim kuşağım 1980'li yılların başında TRT'de yayınlanan 'Beyaz Gölge (The White Shadow)' filmiyle basketbolu sevdi.

DEPREM ETKİSİ
Bu film sonrasında tüm parklara ve okul bahçelerine basket potaları kondu. Türk gençliği bu sporu o kadar sevdi ki, Avrupa ve Dünya Kupalarında alınan kupa sayısı ile basketbol futbolun önüne geçti. Eskişehir gibi kültür düzeyi yüksek ve aydın insanların olduğu kentte bir basketbol takımının olmaması bir hayli üzücüydü. Başarılı işadamı Sinan Özeçoğlu sayesinde Eskişehir'de bu eksiklik giderildi. Özeçoğlu'nun yaptığı yatırımlar sayesinde Eskişehirli basketbolseverler salonlarda bu sporu izleme fırsatına kavuştu. Eskişehir Basket bu yıl Şampiyonlar Ligi'nde ülkemizi temsil edecekti. 'Edecekti' diyorum. Çünkü Eskişehir Basket SK, Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi'nden ve Basketbol Şampiyonlar Ligi'nden çekilme kararı aldı. Alınan bu karar spor camiasında deprem etkisi yarattı. Bu kararı almak Eskişehir Basket'in yıllarca mali yükünü sırtlanan Başkanı Sinan Özeçoğlu için hiç kolay değildi.

ŞAŞI BAKTILAR
Özeçoğlu geçtiğimiz yıl 'Eskişehirspor için 12,5 Milyon Lira, Eskişehir Basket'e de 7,5 Milyon lira' harcadı. Yani Eskişehir sporuna hizmet için kendi cebinden tam 20 milyon lira verdi. Bilindiği gibi döviz kurunda büyük artışlar yaşanıyor. Eskişehir Basket'in ligde başarılı olması ve ülkemizi Avrupa'da başarıyla temsil etmesi için 'en az 15 milyon liraya' ihtiyaç vardı. Bu yıl Fedarasyondan ve televizyon gelirlerinden 5 milyon lira gelecek. Yönetim Kurulu Üyeleri 1,5 milyon lira verecekti. Geri kalan 8,5 milyon lira yine Özeçoğlu'na kalacaktı. Bir otobüs yardımıyla bu iş olmuyor. Eskişehir'in yöneticileri, siyasileri, işadamları bu güzide takıma yeterli desteği vermedi. Özeçoğlu'nun her yıl vereceği paralarla bu takım daha nereye kadar gidebilirdi? Eskişehir Basket başarıya koşarken, şehrimizin adını Avrupa'ya duyurmaya hazırlanırken, kenti yönetenler takıma hep şaşı baktı. Özeçoğlu'nu hep yalnız bıraktı.

KİMSEYE BORCU YOK
Yıllardır takımın tüm yükünü sırtlanan Özeçoğlu bu ilgisizlik karşısında daha ne yapsın? Tüm servetini Eskişehir sporu için mi harcasın? O da artık spor camiasını ve basketbolseverleri üzen ligden çekilme kararını almak zorunda kaldı. Özeçoğlu kadar Eskişehirspor'a ve Eskişehir Basket'e kendi cebinden bu kadar para harcayan ikinci bir kişi var mı? Tabi ki yok. Bundan dolayı hiç kimsenin ligden çekilme kararı aldığı için Özeçoğlu'nu eleştirmeye ve suçlamaya hakkı yoktur. Eskişehir Basket'in SGK borcu yok. basketçiye, personele ve hiçbir kuruma borcu yok. Özeçoğlu borçsuz bir şekilde takımı ligden çekti. 'Temiz şekilde' bıraktı.
------------------------------------------------------------------------------
DOLANDIRICILAR NUMARALARI NASIL ELE GEÇİRDİ?

Eğitim Bir-Sen 1 No'lu Şube Başkan Yardımcısı Ertuğrul Baki'nin attığı bir twet dikkatimi çekti. Baki twitter hesabından yaptığı paylaşımda; '05550971601 nolu telefondan birçok okulun eğitim çalışanları sırayla arandı ve 'hesabınızdan yurtdışına EFT talebi var' demek suretiyle dolandırılmaya çalışıldı. İlginç ve araştırılmaya muhtaç olan ise bu kadar eğitimcinin bilgisine nasıl ulaşıldı' dedi. Baki bu paylaşımıyla tüm eğitimcileri dolandırıcılar konusunda uyararak; onların Eskişehir'deki eğitimcilerin telefon numaralarına nasıl ulaştığını sorguladı. Aynı okulda çalışan eğitimciler telefonla sırayla aranıyor. Demek ki okul okul eğitimcilerin tüm cep telefon numaraları bu dolandırıcılarda var. Peki okul okul öğretmenlerin telefon numaraları nasıl bu kişilerine eline geçti? İl Emniyet Müdürlüğü ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü öğretmenlerin telefon numalaralarını dolandırıcıların nasıl elde ettiğini araştırmalı.
--------------------------------------------------------------------------------
GÜZEL KAYIKLARINA KAVUŞMALI

Sezen Aksu'nun ölümsüz şarkısı Ah İstanbul'un 'Bi lodos lazım şimdi bana bi kürek bi kayık/ Zulada birkaç şişe yakut yer-gök kırmızı/ Söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp/ Düşer üstüme akşamdan kalma sabahyıldızı' dizelerinde olduğu gibi bundan 18 yıl öncesinde Porsuk kayıklarla ayrı bir güzeldi. Erdoğan Ekiner'in o yıllarda çektiği 'Yağmur ve Kayıklar' fotoğrafı beni eskiye götürdü. Bu fotoğrafı görünce eski anılarım gözler önüne geldi. Benim ve benden önceki kuşaklar için Porsuk Çayı'nın Adalar kısmındaki kayıkların ayrı bir anlamı ve güzelliği vardı. Bu kayıklar Porsuk yatağının iyileştirilmesi çalışmaları sırasında bir daha gelmemek üzere kaldırıldı. Yerlerini gondollar, tekneler ve sultan kayıkları aldı. Bu araçlarla Porsuk'ta geziler elbette çok güzel. Ancak o şirin kayıklar hala belleğimizdeki yerlerini koruyor. Çocuklarımızda bu küçük kayıklarla gezmeli. Bence Kent Park buna çok uygun. Başkan Yılmaz Büyükerşen Kentpark'ta eski tür kayıklarla halkın gezinti yapmasına imkan vermeli. Böylece bizler geçmişin o nostaljik anılarını tekrar yaşarken, gençler ve çocuklar kayıkların yalın sıcaklığını ilk defa hissetmeli…
----------------------------------------------------------------------------------------------
HEP ÖRNEK OLDU

Yıl 1988. 30 yıl önce SHP İl Başkanı merhum Niyazi Önal, parti yöneticisi Azmi Kerman ile birlikte. Avukat Niyazi Önal 1973-1977 yılları arasında CHP Eskişehir Milletvekilliği yaptı. 1965 yılında Eskişehirspor'u kuran 10 kişiden biriydi. Türk Futbolunda Anadolu Devrimini yapan Eskişehirspor'a büyük hizmetleri oldu. Parti ilkelerine bağlı, dürüst bir insandı. Önal, kaliteli ve saygın kişiliğiyle bugün gençlere hep örnek gösterilen ve rahmetle anılan büyük bir şahsiyettir Önal'a Allah'tan rahmet diliyorum. 30 yıl öncesinin SHP Parti Yöneticisi Azmi Kerman bugünde demokrasi ve siyaset mücadelesini hem ADD'de, hem de CHP'de devam ediyor.
--------------------------------------------------------------------------------------------
CUMARTESİ HİKAYESİ
MESELE KUYUMCUYU BULMAK

Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip: 'Oğlum' der, 'Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.' Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar.
'TEK LİRA VERİRİM'
İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve 'Şunu kaça alırsınız?' diye sorar. Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: 'Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın' der. İkinci olarak bir manifaturacıya gider.
O da parlak bir taşa benzettiği nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur. Üçüncü defa bir semerciye gider: Semerci nesneye şöyle bir bakar, 'Bu' der benim semerlere iyi süs olur. Bundan 'kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir on lira veririm.' En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlar. 'Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?' diye hayretle bağırır ve hemen ilave eder. 'Buna kaç lira istiyorsun?' Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz? ' 'Ne istiyorsan veririm.' Öğrenci, 'Hayır veremem.' diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar: 'Ne olur bunu bana satın. Dükkanımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim.'
Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.
ONUN DEĞERİNİ
BİLEN ANLAR
Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır. Böylesi karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar.
Bir tarafta elindeki nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler. Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından geçen macerasını anlatır. Bilge sorar: 'Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?' Öğrenci: 'Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam karmakarışık' diye cevap verir. Bilge hoca çok kısa cevap verir: 'Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bilen anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir.' Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vardır.
Mesele kuyumcuyu bulmaktadır...
----------------------------------------------------------------------------
FIKRA
YALNIZ YATMAYI
KESİNLİKLE REDEDİYOR

Uykusuzluktan şikayet etmiş.. Doktor tepeden tırnağa muayene etmiş. Yığınla test yapmış.. Fiziksel hiçbir sorun bulamamış. Sonunda karşısına almış.. 'Bakın efendim' demiş. 'Sizde bedensel hiçbir arıza yok. Sorununuz ruhsal.. Uykusuzluğunuzu tedavi etmek elinizde. Sorunlarınızı sizinle birlikte yatağa taşımaktan vazgeçin..'
'Mümkün değil' demiş, hastası.. 'Karım yalnız yatmayı kesinlikle reddediyor..'