Ufak bir düzeltmeyle başlayalım...
Dünkü yazıda, DSİ'den ikinci bir açıklama geldiğini ve o açıklamada Kanlıpınar Göleti'nin yangınlara müdahalede daha iyi kullanılabilmesi için belediyeden alındığını söylediğini yazmıştık...
Yazı, DSİ Bölge Müdürlüğünden değil; Orman ve Su İşleri Bakanlığı'ndan gelmiş...
Ancak bu durum,
DSİ Bölge Müdürlüğü'nün açıkladığı, Şehri Derya Park ve Piknik Alanının Odunpazarı Belediyesi'nden geri istenmesinin gerekçesi ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın geri alma gerekçesi birbirinden çok farklı...
Bize kalırsa, her iki gerekçe de çok mantıklı değil ama Bakanlığın kendisi ile kendisine bağlı kuruluşun yaptıkları açıklamalardaki çelişki gözden kaçmıyor...
Orman ve Su İşleri Bakanlığı önceki akşam saatlerinde yaptığı açıklama ile DSİ Bölge Müdürlüğü açıklamasını resmen tekzip etti...
FARKLI GEREKÇELER...
Ancak,
Bakanlığın yaptığı açıklamadaki gerekçe de ne yazık ki, çok akla yakın değil...
'Orman yangınlarında ihtiyaç olması halinde kolay bir şekilde su alınması maksadıyla bölge belediyeden alınıyor' şeklindeki bir yaklaşım size mantıklı ve geçerli geliyor mu?
Yani,
Şehri Derya Park ve Piknik Alanı bugüne kadar olduğu gibi Odunpazarı Belediyesi'nin uhdesinde kalsa, hiç arzu etmeyiz elbette ama bölgede çıkan bir orman yangını için helikopterler aracılığıyla Kanlıpınar Göleti'nden su alınması gerekse;
Odunpazarı Belediyesi su vermeyecek mi?
Ya da nasıl bir sorun buna engel olacak?
Yani bakanlığın ileri sürdüğü gerekçe, DSİ Bölge Müdürlüğü'nün ileri sürdüğü gerekçe kadar olmasa da, yine de Eskişehirlileri ikna edebilmekten uzak...
SU KANALLARINDA NE ÖNLEM ALINDI?
Asıl üzerinde durmak istediğimiz konuya gelelim...
Biliyorsunuz Eskişehir'de birçok bölgeden ve mahalleden geçen su kanalları var...
Bu kanallar, Alpu'ya kadar uzanıyor ve yolu üzerindeki tarım alanlarının sulanmasında kullanılıyor...
İşte bu kanallar,
Zaman zaman ne yazık ki,
Ölümlü kazalara neden oluyor...
Ve bunların çoğu da kanalın geçtiği bölgede oturan ailelerin çocukları oluyor...
Farklı nedenlerle suya düşüp yaşamını yitiren yetişkinler olsa da;
Bazen kaçan topun peşinden koşan, kimi zaman kenarında oynarken dengesini kaybedip suya düşen ve yaşamını yitiren çocuklar oluyor...
Hemen aklımıza geliveren son iki olay;
Birinde Çamlıca civarında iki kız çocuğunun su kanalında yaşamını yitirmesi,
Diğeri de Esentepe'de suya kaçan topunu almaya çalışan 10 yaşındaki Mustafa Enes...
Eminim, her birinin acısı ailesinin ve yakınlarının yüreğinde hala duruyor...
TEPKİLER ARTINCA...
Olayların sonrasında gerek Eskişehir kamuoyu, gerek mahalle halkı, gerek kurbanların aileleri büyük tepki göstererek gerekli önlemlerin alınmasını istediler...
Olayın ve tepkilerin sıcaklığı ve baskısı altında kalan DSİ, ki sulama kanallarının tüm sorumluluk ve yetkisi DSİ'de, neler yapılması gerektiği konusunda kamuoyunu bir türlü ikna edemedi...
Son çare, kamuoyunun da baskısıyla;
'Kanalların üzerini kapatalım' gibi bir çare buldu...
Oysa,
Avrupa'da ve dünyada birçok şehir, Türkiye'de de örnekleri var, yapay kanallar kazarak şehirlerine su kanalları kazandırmaya çalışıyor...
O nedenle,
Kanalların üzerini kapatmak gibi hem doğaya hem suya hem de şehre kötülük yapmak yerine, bu kanalların çevrelerinin ıslah edilmesi ve ölümle sonuçlanan kazaların yaşanmaması için gereken önlemlerin alınması gerekiyordu...
Mustafa'nın topunun peşinden kanala düşerek yaşamını yitirmesinin üzerinden neredeyse 1 yıl geçti...
İlk günler tepkilere karşı DSİ bir takım açıklamalar yaptı...
Ama sonra alınması gereken önlemlerle ilgili söylenenler yavaş yavaş unutuldu...
DSİ Eskişehir Bölge Müdürlüğü,
Geçtiğimiz yılın Eylül ayından beri (Mustafa'nın yaşamını yitirdiği tarih) sulama kanallarında ne yaptı?
Hangi önlemleri aldı?
Hangi iyileştirmeleri yaptı?
DSİ eğer yaptı da biz bilmiyorsak, anlatsınlar, göstersinler de bilelim, öğrenelim ve bunu yine tüm Eskişehir'e aktaralım...
Ama DSİ sulama kanalları ile ilgili hiç ama hiçbir şey yapmadı;
Yapacağa da hiç benzemiyor...
AMA PİKNİK ALANI KONUSUNDA DSİ ÇOK FAAL...
İşte sulama kanalları gibi hayati bir konuda,
Gerekli çalışmaları yapmayan, gerekli önlemleri almayan DSİ;
Her nedense;
Eskişehirlilerin haftada bir, bilemediniz iki günlük piknik zevklerini ellerinden almak için inanılmaz etkin ve faal bir çalışma yürütüyor...
Yazışma üstüne yazışma,
Mahkeme üstüne mahkeme,
'Göletimi isterim Allah göletimi isterim...'
ZAMANLAMASI DA ÇOK İLGİNÇ
Üstelik,
Eskişehirlilerin gönüllerince piknik yapacakları zaman son derece kısıtlı...
Mevsim koşulları gereği;
Temmuz ve Ağustos ayları...
Mart-Nisan ayları değil...
Ya da Ekim-Kasım değil...
Hani şu incelik olsun yapılamaz mıydı?
'Ağustos'un sonunu bekleyelim bari..' gibi...
Ama ne gezer?
Kimin umurunda Eskişehirlinin piknik keyfi?
Ya da yaşam sevinci?
Ya da ölüm acısı?