Yaklaşık on beş yıllık iktidarındaki her seçimi gerilim yaratarak kazanmayı başaran Adalet ve Kalkınma Partisi referandum öncesi yeni bir gerilim yaratmak için elinden geleni yapıyor. Yapılacak Anayasa değişikliğiyle ülkede sistem değişikliğine giden ve rejimi tek bir adama tüm yetkileri veren bir yapıya dönüştürmeye çalışan AKP toplumu resmen bölerek halk oylamasının yapılacağı 16 Nisan tarihine kilitledi.
Kilitlenmesine toplum kilitlendi ama içeriden ve dışarıdan gelen sinyaller bu kilitlenmenin hayra alamet olmadığını gösteriyor. Tansiyon yükselmiş bir durumda. Yaşananlar kriz riskini artırıyor. Döviz endeksinin Dolar lehine değişmesine paralel Türk Lirası diğer paralar gibi Dolar karşısında değer kaybediyor. Bu değer kaybı reel sektörde büyük kur zararları yarattı, sonucu tüketiciye ağır maliyetler doğuracak bir noktaya ulaştı. Üretici fiyatlarındaki artış devam ediyor, işsizlik oranı son yılların doruğuna ulaşmış durumda. Kredi derecelendirme kuruluşları not indirmeye devam ediyor. Dışarıdan gelmesi beklenen yatırımlar Türkiye'nin aleyhine yön değiştirdi.
Bu olumsuzlukları gören hükümet üst üste tedbir paketi teşvik paketi açıklıyor; Hatırlanacak olunursa önce döviz tırmanışına karşı dövizden TL'ye dönüş çağrıları yapıldı. Kamu kuruluşlarına döviz birikimlerini TL'ye çevirmeleri talimatı verildi. Konut, beyaz eşya ve mobilya sektörlerinde ticari alanı genişletmek için belirli sürelerde vergiler kaldırıldı. Konut teslimlerindeki yüzde 18 KDV yüzde 8'e düşürüldü. İrili ufaklı şirketlerin Maliye Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumuna vergi ve prim borçlarını ertelendi cezaları yapılandırıldı. İşsizliği azaltmak amacıyla asgari ücretle yeni istihdam yaratacak işverenlerden ücret vergisi ve sigorta primi alınmayacağı duyuruldu.
Tüm bu önlemler elbette ki beklenen krizi önlemeyi veya hafifletmeyi hedefliyor. Ancak daha büyük hedefin referandumda bir Evet çıkması olduğu açık bir gerçektir. Tüm bu önlemlerin aynı zamanda merkezi bütçede büyük açıklar ve halkın üzerinde ağır yük getireceği de ortada. İşte tüm bunlar olurken varını yoğunu EVET'e bağlayan AKP elinden gelen her şeyi ülke menfaatine olmasa bile yapıyor.
Başta da belirttiğim üzere kazanmak için yeni bir gerginliğe mutlak ihtiyaç var. Bunu da şu an itibariyle Avrupa Ülkeleri üzerinden yakalamış durumda hem mağduru oynama hem de mazlum halkların Avrupa'ya başkaldırısı! Hikayesini tekrar tekrar anlatma niyetindeler. Artık işe yarar mı? Zor. Tüm bunlara ne gerek var? Tüm dünyanın gözü önünde bunları yaşamaya yaşatmaya değer mi? Ülke menfaati açısından değmeyeceğini belirtmekte fayda var. Bugüne kadar bu politikalar geçici olarak işe yaramış olabilir ama kalıcı anlamda hiçbir işe yaramadığı da açıktır. O nedenle toplumu da siyaseti de germeye gerek yok. Hele ki bir kişinin kaprisi için tüm bunları yaşatmaya Adalet ve Kalkınma partisinin hiç hakkı yok.