Ne işin var senin güncel siyasetle diyorum kendi kendime…
Ne olacak yani bugünün siyasetçileri…
Bugünün siyasi ortamı üzerine yazacaksın da?

***

Çok değil…
Otuz kırk yıl önceyi, yeni kuşağa, on sekiz yirmi yaşlarındaki gençlere anlatsak şimdi, ilgi duyarlar mı?
Mesela altı kez gidip yedi kez geri gelen, siyaset meydanını kimselere bırakmayan siyasetçimizden söz etsek…
Ne kadar ilgilerini çeker?
Peki ya bunlar üzerine yazılacak bir yazının ömrü ne kadar olur?

***

Pek çok kişi bilir Nazım Hikmet'le cezaevi müfettişi arasında geçen şu tarihi konuşmayı:
Nazım Hikmet Bursa Cezaevindedir.
Mahkumlara okuma yazma öğretir.
Cezaevi idaresine de evrak işlerinde, resmi yazışmalarda yardımcı olur.
Derken, cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı müfettişi gelir.
Müdüre,
'Nazım Hikmet de buradaymış, çağır gelsin. Bir görelim nasıl biri. Abartıldığı kadar var mı bir bakalım,' der.
Nazım Hikmet'i çağırırlar müfettişin emriyle.
Nazım gelir.
Müfettiş, müdür masasına kurulur. Koltukta yaylanarak Nazım Hikmet'e,
'Demek sensin ünlü Nazım Hikmet. Anlat bakalım nereden geliyor bu ünün,' gibi sorular sorar tepeden bakan, hor gören bir tavır içinde.
Nazım Hikmet'e oturması için yer göstermez. Kapı arkasında, ayakta bekletir. Sorgular bir edayla yaklaşır ona.
Sonra da,
'Gidebilirsin!' der.
Nazım Hikmet, tam kapıdan çıkarken;
'Ben de size bir şey sorabilir miyim?' der.
'Sor bakalım.'
'Ömer Hayyam adını duydunuz mu hiç?'
Müfettiş bilgisini göstermek için heyecanla atılır,
'Yahu sen de, kim bilmez İran şairi Ömer Hayyam'ı?' der.
'Ömer Hayyam zamanındaki İran Şahının kim olduğunu biliyor musunuz peki?' diye sorar Nazım Hikmet.
Müfettiş şaşırır. Bir anlam veremez Nazım Hikmet'in bu sorusuna.
'Görüyorsunuz işte,' der Nazım Hikmet. İran şairi Ömer Hayyam'ı iyi biliyorsunuz ama dönemin İran Şahını bilmiyorsunuz. Yıllar sonra beni dünya bilecek ama sizi de Adalet Bakanını da kimse bilmeyecek.'

***

Peki şimdi bizim miting alanlarında büyük kalabalıklarca alkışlanan bugünün siyasetçilerini bilen, hatırlayan olacak mı yüz yıl sonra?
Sanmam.

***

Ama garip bir şey ki…
Güncel siyaset üzerine yazılmış, ömrü bir kelebeğin ömründen daha kısa olan yazılar daha fazla ilgi görüyor okurlardan.
Zaman zaman biz de kendimizi tutamayıp…
Yazıyoruz bu yazılardan.
Nasıl yazmayacaksın.
Seçime az bir zaman kalmışken…
İyiden iyiye renklendi siyaset meydanı.
Adaylardan biri miting sırasında sahnede bisiklete bindi.
Birkaç tur attı.
Olurdu olmazdı derken rakipleri…
O traktöre binip elinde bidonla petrol istasyonuna mazot almaya gitti.
Efe poşusu takıp zeybek oynadı sahnede.
Sekiz köşeli garip bir kasketi de var.
'Sizi güldüreceğim şimdi, sizi güldüreceğim!' diye başlıyor miting konuşmalarına.
Bilmiyorum…
Siyasetin o sert üslubunu; alışılmış siyaseti, siyasetçileri tiye alıyor belki de.
E öyle olunca, böylesine renklenince siyaset…
Siyaset üzerine de mizahla tatlandırılmış güzel yazılar yazılabilir elbette…