'Bir gazete; yalnız haberleri olduğu gibi veren bir şey değildir. Onun amacı insanları düşündürerek, kızdırarak o konuda bir şey yapmaya özendirmelidir.' Bu sözler Amerikalı mizah ve roman yazarı Mark Twain'e ait.

PARALARIMIZ UÇUP GİTMEMELİ
Bugün Görünüm'de 'işleyeceğim konuya özgü' bir söz. Söz meclisten dışarı ama son günlerde sağlık alanında kaleme aldığım yazılarım gündemi belirliyor. Bu sayede sağlıktaki yapılan yanlışların düzeltilmesine yol açıyor. 6 Ağustos'ta Görünüm'de kaleme aldığım 'Tarihi Hastane Binası 15 Yılda Neler Çekmedi' başlıkla yazımda Zübeyde Hanım Yerleşkesinde bulunan sağlık alanıyla ilgili ard arda yapılan tadilatları gündeme getirdim. Yazımda şu ifadeleri kullandım; 'Eski TCDD (Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları) Hastanesi 'tarihi binası Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından koruma altına' alınmıştı. Bundan dolayı 'binanın dış cephesine yıllardır kimse' ilişemiyor. Ya içerisi ne durumda? Orası o kadar talihli değildi. Son 15 yılda 'neler çekmedi bu tarihi bina.' Devamlı 'evir-çevir, yık-yap' yapıldı. Bu bina önce '2004 yılında büyük tadilat yapılarak SSK Doğumevi' yapıldı. Sonra Devlet Doğumevi'ne çevrildi. Yine tadilat yapılarak 'Yunus Emre Semt Polikliniği' oldu. Sonra yine büyük tadilatla 'Fizik Tedavi Hastanesi' yapıldı. Bugünlerde 'bu hastanede yine tadilat, büyük onarım' yapılacakmış. Peki burası ne olacakmış? Tepebaşı ve Odunpazarı İlçe Sağlık Müdürlüğü yapılacakmış. Peki bu müdürlükler 'bugüne kadar çadırda mı faaliyet' gösteriyordu? Nerede hizmet veriyorlardı? 'Kaç metre kare kapalı alan yeter' bu müdürlüklere? Binlerce metrekare gerekli mi? İl Sağlık Müdürlüğü bu binayı neye dönüştüreceğine artık karar vermeli. Ne yapılacaksa, bir daha değişmemeli. Bu tarihi yapı 'yap-boz' misali tadilatlarla 'birilerinin ekmek kapısı'olmamalı. Bu onarım işi kaça ihale edildi? Bu gereksiz ve lüzumsuz harcamalara üzülüyorum. Şehir Hastanesi açıldı. Yunus Emre Devlet Hastanesi'nin yeni binası tamamlanarak faaliyete geçti. Bunun üstüne Askeri Hastane Sağlık Bakanlığına geçti. Yani ilimizde 'Sağlık Müdürlüğünün faaliyet alanı 4-5 kat' arttı. Bir de Emek'te olduğu gibi yerlerde kiralandı.'Hizmet ediyoruz' adı altında paralarımız uçup gitmemeli.'

NEDEN 10 AYDIR BEKLİYOR?
Daha önceki yazılarımda da 'bitmeyen tadilatları, açılamayan ve taşınamayan sağlık tesislerini, taşınacak sağlık tesisleri için devlet kasasında gereksiz yere çıkan binlerce liradan' bahsetmiştim. İlçe Sağlık Müdürlüklerin 'elektrik tesisatının kuvvetli olmadığından dolayı' taşınma işlemlerinin gerçekleşmediği belirtiliyor. Benim yazımdan sonra Bayramdan sonra taşınma işlemlerinin başlayacağı ifade ediliyor. Bu taşınma işlemi ne zaman olacak? Binadaki eksiklikler giderildi mi? Giderildiyse, 'biz konuyu gündeme getirmeden önce neden yapılmadı?' İlgili Sağlık İdarecileri 'neden 10 aydır' bekliyor? Taşınma ve tadilat işlemleri bu kadar basit ise bu 'gecikmeye mahal verenler hakkında' ne gibi işlem yapılacak? Kamuoyu sabırsızlıkla bu soruların yanıtlarını bekliyor. Bilindiği üzere güzel şehrimizde nüfus, kent merkezinde yoğunlaşmış durumda. Kırsal nüfus git gide azalmaktadır. Hal böyle olunca kırsalda kamu hizmetleri de kritik önem taşımaktadır. Özellikle Milli Eğitim ve Sağlık. İlçelerde öğrenci azlığı nedeniyle birçok okul kapalı durumda. Taşımalı sistem ile eğitim verilmekte. Sağlıkta ise işler apayrı. Kıt kaynaklarla vatandaşa sağlık hizmetleri verilmeye çalışmakta.

BOŞUNA MI YEMİN ETTİLER?
Peki kırsaldaki başhekimler hangi kritere göre çalıştırılmakta ? Esas olan liyakat sağlıkta yine yerler altında. Adamı olan eşinin başka ile hekim olarak zorunlu hizmete gitmesini önlemek için ilçelere başhekim yapılıyor. Evet yanlış anlamadınız. Liyakata, başhekimlilik sorumluluğunu sahip mi değil mi sorgulanmadan başhekim yapılıyor.
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da hekim sıkıntısı var iken bu atamalar ne kadar etik? Mezun olurken '…hekimlik mesleğinin onurunu ve temiz töresini sürdüreceğime, meslektaşlarımı kardeş bileceğime, din, milliyet, ırk, siyasi eğilim ya da toplumsal sınıf ayrımlarının görevimle hastam arasına girmesine izin vermeyeceğime…' ettikleri yemin boşa mı? Sağlıkta yapılan bu usulsüz atamalardan AK Parti milletvekillerinin ve AK Parti İl Başkanının haberi var mı? Bu tepki çeken atamaları İl Sağlık Müdürlüğü Personel Destek Başkanlığı mı düzenliyor? İl Sağlık Müdürü bu atamaların neresinde? Tek gayesi 'vatandaşa hizmet olması gereken sağlıkta tuz kokmuş.' Adam kayırmaca da sınıf atlamış. Şehir Hastanesi, Yunus Emre Devlet Hastanesi derken 'sağlıkta işler bir türlü' düzelmiyor. İlimizdeki sağlık neden sağlıklı yönetilemiyor? Umarım bu konuda gerekenler yapılır. Sağlıkta Eskişehirliler hak ettikleri hizmetleri alır. Devletin paraları çarçur edilmez. Yönetici atamalarında liyakat esas alınır. Kayırmacılık sona erer...
----------------------------------------------------------------------

İŞÇİNİN DEĞİL İKTİDARIN TEMSİLCİSİ

Şu anda ülkemizde sendika önderleri var mı? Bence yok. Olmuş olsaydı 'bu zam yağmurlarına karşı kitleleri alanlara' çıkarırdılar. Ücretlere yapılan 'üç kuruşluk zamlara imza' atmazdı. EYT'lilerin mağduriyetini çözerdi. Nerede o eski yürekli, ilkeli sendika önderleri. Bu güzel insanlar 'iktidarların ne yalakası oldular ne de onların baskılarından' yıldılar. Tarih 4-8 Ocak 1991. Emeğin başkenti Zonguldak'ta yerin yüzlerce metre altında çalışan madenciler, Genel Maden İşçileri Sendikası önderliğinde iş, aş ve hak arayışlarını kazanmak için Ankara'ya yürüdü. 100 bin kişinin katıldığı ve Türkiye'nin en büyük ve en geniş işçi hareketi olan Büyük Madenci Yürüyüşü'nü başlattı. 'Çankaya'nın Şişmanı işçi Düşmanı', 'Ölüm Olsa da Sonumuz Ankara'dır Yolumuz' , '1 Kara 2 Kara 3 Kara 4 Kara Geliyoruz Ankara' '1 Ocak 2 Ocak 3 Ocak 4 Ocak Zafer Bizim Olacak.' sloganıyla yapılan bu yürüyüş sayesinde 9 ay sonra yapılan seçimde ANAP iktidarı devrildi. AK Parti iktidarından önce sürekli alanlarda olan TÜRK-İŞ'e ne oldu? TÜRK-İŞ Genel Başkanı çalışanların durumundan memnun mu? 'En çok üyeye sahibim' diye övünen Memur-Sen'in Genel Başkanı toplu sözleşme masasında neden hep buçuklu zamlara imza atıyor? Memurların refah düzeyinden çok mu memnun? Ya DİSK, Türkiye Kamu-Sen, KESK Genel Başkanları niye ortada yok? 'Ülkede korku imparatorluğu var. Büyük baskı var. Üyelerime eylem yaptırsam, başıma çorap örerler. Terör örgütü üyesi diye beni yaftalarlar' diye mi susuyorsunuz? Durum böyleyse, 'bir toz zerresi cesaretiniz yoksa sendikacılığı bırakın', gidin. Çünkü şu anda yaptığınız sendikacılık değildir. Böylece yapmadığınız işten dolayı hak etmediğiniz maaşı almamış olursunuz. Belki sizler gidince, yerlerinize sendikacılık yapmak için cesur insanlar göreve gelir. 'Yukarıdaki bu satırları 5 Ağustos 2019'da Görünüm'de kaleme almıştım. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay'ın mikrofon açıkken Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk'un 'kulağına fısıldadığı sözler benim bu konuda ne kadar haklı olduğumu' gözler önüne serdi. Atalay, Bakan Selçuk'a düşük zam teklifini kabul etmesini 'Uzasa işi karıştıracağız. En azından kapattım böyle' sözleriyle açıkladı. Atalay bu sözleriyle işçinin değil, iktidarın sendikacısı, temsilcisi olduğunu gözler önüne serdi. Sayın Atalay, Cumhurbaşkanı ve iktidarla arasını bozmamak için yaptığı anlaşmayla dana önceki yıllarda yiğit ve cesur sendikacıların başkanlık yaptığı Türk-İş'e büyük zarar verdi. AK Parti iktidarı döneminde Türkiye'de sendikacılığın hangi noktaya geldiğini de gözler önüne serdi. Aynı başarıyı her zaman buçuklu zamlara imza atan(!) Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın'dan da bekliyorum(!)

-------------------------------------------------------
FOTO ŞAKA

Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk:
Ergün Bey, beni 'sendikacılarla toplu sözleşme masasında nasıl baş edeceksin? Onlar kurt gibilerdir' diye beni korkutmuşlardı. Ama siz kurt değil, kuzu çıktınız.
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay: Sen kuzu olmamız konusunda Recep Tayyip Erdoğan'a dua et. Ah keşke şimdi CHP iktidarda olsaydı da eylem yapıp, gerçek sendikacılık yapardık(!) Söke söke hakkımızı alırdık(!)
----------------------------------------
FIKRA
KIBLE NEREDE?

2 çocuk varmış mahallede ne olursa onlardan bilinirmiş.
Cam kırılır, kavga olur, bir şey çalınır bunlardan bilinirmiş. Bir gün annesi şikayetlere dayanamayıp bu haylazları imama götürmüş. Hoca çocukları ayrı ayrı sorguya almış önce ilk çocuğa 'Kıble nerede?' demiş ikinci kez bağırarak 'Kıble nerede!' Çocuk ağlayarak kardeşini alıp kaçmaya başlamış. Kardeşi sormuş:
-Ne oldu abii?
-Oğlum kaç bu sefer iş büyük Kıble kaybolmuş bizden biliyorlar.