Biliyorsunuz ben sağlık uzmanı değilim. Ama bir eğitimci olarak, gerçek öğrenmenin 'yaşayarak' gerçekleştiğini iyi bilirim.

Eminim, 'Bana damdan düşeni getirin…' diyen Nasrettin Hoca da iyi biliyordu bu gerçeği… Tıpkı 'Aşan bilir karlı dağın ardını…' diyen türkümüzde olduğu gibi…

Bu bağlamda son aylarda benim üzerinde en çok yoğunlaştığım sorun olan 'sağlık' konusunda, yaşamdan süzdüğüm bazı düşünceleri sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

HER ŞEYİN BAŞI 'SAĞLIK'

Toplumsal söylemimizde sağlığı her şeyin başına koyan değerlendirme çok yaygındır. Tıpkı Sultan Süleyman'ın 'Olmaya devlet…' diye başlayan sözünde vurgulandığı gibi, 'yaşamda sağlıktan daha değerli başka bir şey yoktur…'

Evrensel bilimin de tartışmasız kabul ettiği bir gerçeği, aslında yaşam öyle acımasızca öğretiyor ki…

Örneğin son günlerde, sağlık dışındaki bireysel ve toplumsal sorunlarımız bana öyle basit ve anlamsız geliyor ki… İnanın, 'bilmezdim kelimelerin bu kadar kifayetsiz olduğunu…' diye haykırasım geliyor.

SAĞLIK GELENEKLERİMİZ SAĞLIKSIZ

Sağlığı her şeyin başına koyan söylemlerimize karşın, ne yazık ki toplumca sağlığımıza önem vermiyoruz.

'Kadercilik' toplumsal genlerimize öylesine sinmiş ki, sağlık konusunda da 'bize bi'şey olmaz…' anlayışıyla hareket ediyoruz. Üstelik 'tıp dışı ' alternatif tedavi arayışlarımız çok yaygın.

Toplumca 'acıları paylaşma kültürümüz', ne yazık ki daha çok abartıya ve gösterişe dayalı. Örneğin, hastalık ve başsağlığı ziyaretlerinde 'vicdan rahatlatmaya' ya da 'sevap kazanmaya' yönelik gösterişçi davranışlar öne çıkıyor… Bu tür yapmacık davranışlar, acı çekenlerin acılarını daha da yoğunlaştırıyor

Hasta ziyaretlerinde 'sağlık bilgisi' ve 'moral' kuralları konusundaki yaygın toplumsal durumumuz ise bir tek sözcükle açıklanabilir;'görgüsüzlük…' .

Özetle, toplum olarak hasta ve yakınlarına bırakın moral destek vermeyi, çoğu zaman daha da moral bozuyoruz…

SAĞLIK SİSTEMİMİZ İYİCE 'PARA'LANDI…

Zaten ezelden beri sağlık sorunları yaşayan sağlık sistemimiz, özellikle son 13 yıl içinde iyice hastalandı.

Çünkü son yıllarda 'sosyal devlet' ilkesinin temeli çürütüldü… Ve bu çürüme sonunda sağlık sistemimizde 'eşitsizlik' ve 'kalitesizlik' iyice arttı. Bakmayın siz AKP yöneticilerinin desteksiz atıp tutmalarına, çünkü Dünya Sağlık Örgütü ve OECD raporları acınacak halimizi açıkça ortaya koyuyor.

Son yıllarda ulusal bütçemizde artmış görünen sağlık harcamaları; yurttaşların temel sağlık hizmetlerine eşit ulaşımını ve kalitesini arttırmadı, sadece özel sektörün sağlık rantını arttırdı…

Sağlık sistemimizdeki 'halk sağlığı' ve 'koruyucu hekimlik' gibi sosyal alanlar ise iyice zayıflatıldı.

Sistemdeki temel eksiklerden birisi de 'hastalara psikolojik destek verilmemesidir…' Örneğin, bir hastaya 'pat' diye bir teşhis konuluyor ya da 'cart' diye bir organı kesip alınıyor… Ve bu durumdaki hastayla yakınları korkularıyla ve endişeleriyle baş başa bırakılıyor; uzmanlar tarafından 'psikolojik destek' verilmiyor…

Eğer gelir durumunuz çok iyi ise, yukarıda saydığımız sorunlar sizi ilgilendirmiyor… Çünkü son yıllarda iyice 'paralanan' sağlık sistemimiz size 'paranız kadar sağlık hizmeti' sunuyor…

ÇÜNKÜ DEMOKRASİMİZİN SAĞLIĞI İYİCE BOZULDU…

Bu ülkede artık her şeyin başı sağlık değil…

Bu ülkede artık sağlık geleneklerimiz iyice hastalandı…

Bu ülkede artık sağlık sistemimiz iyice paralandı…

Çünkü bu ülkede son 13 yıldan beri demokrasimizin içine 'gericilik virüsü' iyice yerleşti. O sinsi virüs, demokrasimizin ve Cumhuriyetimizin temelleri olan 'laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti' ilkelerini ölümcül bir biçimde kemirmeye başladı…

O sinsi virüs; demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan 'yasama, yargı, bağımsız devlet kurumları, eğitim, medya…' gibi güçleri 'yürütmenin (AKP'nin) yandaşı' haline getirdi…

O sinsi virüsler, en büyük rantiyeyi insan sağlığı üzerinden kazanıyorlar. Örneğin, emperyalist odakların ürettiği silahları, uyuşturucuları ya da sahte ilaçları piyasaya sürerek 'milli gelirimizi yükseltiyorlar(!)…'

Sağlığı iyice bozulan demokrasimizin içini saran gericilik virüsü giderek yayılıyor…

Ve bu durum, tüm duyarlı yurttaşlar gibi benim de beynimi zonklatıyor…

HASTA ZİYARETLERİMİZ ÜZERİNE GÖRÜŞLER

Sağlık sorunlarımızın oluşmasında ve çözümünde elbette ki birincil etkenler toplumsal ve siyasal sistemimizden kaynaklanıyor.

Ancak duyarlı yurttaşlar ya da özgür bireyler olarak bizlere düşen sorumluluklar olduğu da unutulmamalıdır. Örneğin, 'hasta ziyaretleri' konusunda bireylerin yapması gereken önemli şeyler var.

Öncelikle 'hasta ve yakınlarını aramanın ve acıları paylaşmanın çok önemli olduğunu' unutmamak gerekiyor. Ama Can YÜCEL ustanın dediğince, '… Öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi…'

Ancak bu işi yaparken; bir hastanın bedensel direncinin zayıfladığını ve o nazik bedenin 'mikrop, virüs, bakteri gibi zararlılardan titizlikle korunması gerektiğini' unutmamak gerekiyor. Onun için hasta ziyaretlerinde:

· Hastane odalarına sıkış tepiş doluşulmamalıdır.

· Önceden izin almadan 'çat kapı' hastane ve ev ziyareti yapılmamalıdır.

· Hasta ve yakınlarıyla öpüşme, kucaklaşma ve hatta tokalaşma gibi hareketlerden kaçınılmalıdır.

Ve unutulmamalı ki hasta ve yakınlarının 'duygusal dirençleri' de çok kırılgandır. O nedenle kendilerinden:

· Hastalıkla ilgili ayrıntılı bilgiler istemeyin

· Sanki uzmanmış gibi hastalıkla ilgili akıl vermeye kalkmayın….

· Kendinizin ya da yakınlarınızın abartılı hastalık hikayelerini anlatmayın…

· Ziyaret sırasında abartılı ve yapmacık duygusal davranışlardan kaçının, içten davranın…

Özetle 'hasta ve yakınlarının tenlerine değil, yüreklerine dokunun…'

Ve yine unutulmamalı ki hasta ve yakınları için 'gerçek sevgi KORUMAK'tır…'

SAĞLIK OLSUN DOSTLAR

Yaşamın keskin dönemeçlerinde insan bazı şeyleri daha iyi öğreniyor…

Bizim keskin dönemecimizde sıkıntılarımızı içtenlikle paylaşan tüm dostlara sağlıklar diliyorum.

Sıkıntılarımızı paylaşamadıklarımıza da Can YÜCEL'in dizelerini sunuyorum:

' Arkadaşım, hayat bu.

Daha ne olsan?

Ama en önce ve illaki SAĞLIK OLSUN!...'

Sevgiyle, dostlukla ve sağlıkla.

***

NOT: Elli yıllık can dostlarımız Perihan ve Hamit TÜRKMEN'in kızları EYLEM, 15 Kasım 2014 Cumartesi günü saat 14.00'te Büyükşehir Belediyesi Nikah Salonu'nda yaşamını BARIŞ ile birleştiriyor.

Gençlere ve yakınlarına mutluluklar diliyoruz.