Ülkemiz hemen hemen her siyasinin kullandığı ifade ile 'Ülke tarihinin en önemli seçimlerinden birine gidiyor!' Özellikle yıllardır rakipsiz gözüken veya rakiplerini bir şekilde kolayca alt eden Recep Tayyip Erdoğan'ın belki de ilk defa bu kadar zorlanacağı bir seçim hepimizin önünde duruyor.
İktidara alışmış bir parti ve onun liderinin bu durumu görmesi tabii ki gerginliği ve yanında maalesef çatışma ortamını arttırıyor. Muharrem İnce'nin beklenenin de üzerinde bir performans göstermesi tabiri caizse iktidar açısından yangına benzin oluyor. Aslına bakarsanız normal şartlarda olumsuz bir manası olmaması gereken ve iyi yönetildiğinde başarılı sonuçlar verebilecek çatışma kavramı maalesef bırakın iyi yönetilmeyi adeta bilerek ve kasten iyiden iyiye çıkmaza sürüklenecek ölçüde de kötü yönetiliyor. Oysa ki hemen hemen her sorununu çatışmaya kavgaya dönüştürmeyi başaran(!) bir toplum olarak çatışmalardan gerek olumlu sonuç gerek uzlaşma çıkacak yöntemlere o kadar fazla ihtiyacımız var ki.
Siyasiler bu ihtiyaca karşılık vermeleri gerekirken bırakın karşılık vermeyi adeta uzlaşma olmasın diye çaba harcıyor. Özellikle siyasi liderlerin Türkiye'nin iç ve dış politikasını derinden etkileyen siyasi, sosyal, ekonomik, etnik, dini birçok çatışma yaşayan ülkemizin çıkarılabilecek sonuçlar paralelinde tartışmaları pozitif bir noktaya çekmesi gerekirken çözüm yöntemlerini görmezden gelmesi son derece üzücü. Hele ki bu seçim kaybetme kaygısı ile yapılıyorsa o daha da kötü. İşte böyle bir ortamda toplumu ortasından ikiye bölen uzlaşmadan çok uzak bir noktada ülkemiz seçime götürülüyor.
Sorunlar yaşayan insanların toplumların uzlaşacağı tek nokta birbirlerini anlamaktan, birbirleriyle uzlaşmaktan geçer. Çatışmaların aşılmasının olumluya çevrilmesinin yöntemi de budur. Maalesef bu yöntem ülkemizde uzun zamandır unutulmuş bir şekilde köşesine çekilmiştir. Toplum ahlakına bilincine ve geleceğine ışık tutmak gerekirken siyasilerin akıl almaz kararlarıyla gelinen nokta hiç de iç açıcı değildir. Uzlaşı kavramı toplumların ezbere bildikleri bir şey değildir zamanla öğrenilen ve bu öğrenme neticesinde toplum hayatına uygulanan bir yöntemdir. Öğrenmeyi unutan toplum ilerlemeyi de unutur ve birçok hayal ürünü ile avutulur. Geldiğimiz nokta tam da budur. Bu kadar sorun varken kişisel menfaatler ve egolar yüzünden öğrenmeyi unutan topluma getirilip getirilip bu biçim seçim dayatılır. Ve başımızı sallamamız beklenir. Toplum ilerlememiş, çatışmış, uzlaşamamış umurlarında olmaz. Ve her geçen gün sıkıntı her geçen gün gerginlik artar!
Ülkemizde yaklaşık 16 yıldır uygulanan politikalarda yaratılan ortamlarda aynen budur. Temennimiz 24 Haziran seçimleri ile birlikte bu durumun ortadan kalkması ve Türkiye için yeni bir sayfa açılmasıdır!..