Türkiye tarihsel önemi olan, heyecanlı ve gergin bir seçim süreci yaşıyor…
Cumhurbaşkanı (CB) ve Milletvekili (MV) seçimlerinin bir arada yapılacağı 24 Haziran'da bir anlamda Türkiye'nin kaderi oylanacak…
Birbirini doğrudan etkileyen CB ve MV seçimleri adeta iç içe geçmiş durumda. Bu karmaşık durumun 'ince çizgileri' şöyle özetlenebilir:
  • 24 Haziran günü yapılacak CB Seçiminin ilk turunda hiçbir adayın gerekli olan yüzde 50+1 oyu alamayacağı büyük bir olasılıktır.
  • O nedenle 24 Haziran günü sonuçlarında, ikinci turu olmayan MV Seçimleri daha önemlidir.
  • Çünkü CB kim olursa olsun, TBMM'de 301 ve üzerinde sağlanacak çoğunluk, geleceğin belirleyicisi olacaktır.
  • Üstelik 24 Haziran'daki MV Seçiminin sonucu, 8 Temmuz günü yapılacak CB Seçiminin ikinci turunun sonucunu da doğrudan etkileyecektir.
Şimdi seçim sürecinin diğer inceliklerini birlikte inceleyelim.

MUHARREM İNCE'NİN İNCELİKLERİ
Seçim sürecinin ilk günlerinde çok tartışılan 'CHP adayının kim olacağı?' konusu, CHP üst yönetiminin yaptığı uzun ve ince incelemelerden sonra 'Muharrem İNCE' olarak belirlendi.
İlk tepkilerden görünen o ki, Türkiye standartlarına çok uygun bir aday olan Muharrem İNCE; hem CHP tabanında hem de Türkiye kamuoyunda benimsenmiştir.
Kendisinin söylem biçimi, dinamikliği, açıklığı ve halk tipi özellikleri duyarlı yurttaşları etkilemektedir.
Özellikle İNCE'nin '3-B (Barışacağız, Büyüyeceğiz, Bölüşeceğiz)' sloganıyla özetlediği ince söylem, kitleleri heyecanlandırmaktadır; umutlara can suyu vermektedir.
Muharrem İNCE'ye yönelen umutların daha da güçlenebilmesi için gerekli olan bazı önerileri sizlerle paylaşmak isterim:
  • Önce Mevlana'dan bir anımsatma: 'Kelimeleri yükselt, sesini değil; yağmurdur, çiçekleri büyüten, gök gürültüsü değil…'
  • Sayın İNCE, kendisini aday yapan CHP' ye ve Kemal KILIÇDAROĞLU'na olan saygısını her fırsatta dile getirmelidir.
  • Aday RTE ile ağız dalaşına ve 'daniska yarışına(!)' girmemelidir…
  • Tek adam rejimine karşı Demokrasi Cephesinde yer alan diğer CB adaylarıyla ilişkisi seviyeli ve saygın olmalıdır.
Özetle gerçekler İNCE'dir; destek olmak gerekir…

HDP'NİN İNCE HALLERİ…
Türkiye'nin yaşamakta olduğu seçim sürecinin yumuşak karnı, 'HDP'nin ittifaklar dışı kalmasıdır…'
Öncelikle belirtelim ki bu olumsuz durum; 'dışlayanlar' ya da 'dışlananlar' gibi öznel nedenlerden değil, ülkemizde demokrasi kültürünün yetersizliğinden ve dolayısıyla tarafların karşılıklı güvensizliğinden kaynaklanmaktadır…'
Daha açık bir söylemle, çağdaş dünyanın ve Türkiye'nin gerçekleri 'sorunların çözümü için bilim ve demokrasinin evrensel ilkelerini' açıkça dayattığı halde; 'ülkemizde etnik ve dinsel yaklaşımlara dayalı siyasetin ısrarla ve sinsice sürdürülmesidir…'
HDP'nin durumunu bu bağlamda değerlendirdiğimizde:
  • HDP'nin Cumhur İttifakı içinde yer alması elbette mümkün değildir…
  • HDP'nin Millet İttifakı içinde yer alamamasının temel nedeni 'İYİ Parti ile HDP'nin karşılıklı uzlaşmaz tutumları…' olmuştur.
  • 'HDP'nin iki ittifakı aynı kefeye koyması…', ittifaklar dışı kalmasının önemli bir etkenidir.
  • Bir başka etken ise 'HDP'nin etnik çizgisinden taviz vermeme ve mağdur edilmişlik üzerine siyaset yürütme…' tutumudur.
Bu değerlendirmelerden süzülecek 'demokratik sorumluluk' damlaları şunlar olabilir:
  • HDP, demokrasimizin yüz karası olan yüzde 10 barajından korunmalıdır…
  • HDP'nin CB adayı olan Selahattin DEMİRTAŞ'ın ikinci tura kalmasının mümkün olmadığı gerçeği görülmelidir…
  • HDP, CB Seçiminin ikinci turunda açıkça Demokrasi Cephesinin adayını desteklemeli; 'boykot ya da tarafsız kalma…' gibi tutarsız bir tutuma girmemelidir.
Unutulmasın ki önümüzdeki seçim süreci sonuçlarından en ince etkilenecek parti HDP'dir…

SOSYALİSTLERİN İYİCE İNCELEN GÜÇLERİ…
Ülkemizde kağıt üzerinde otuz civarında 'sosyalist/komünist/devrimci parti' olmasına rağmen, 24 Haziran seçimlerinde 'Sosyalist partilerin ortak bir CB adayı çıkaramaması ve MV seçimlerinde sosyalist blok oluşturulamaması…', Türkiye demokrasisinin çok önemli bir eksikliğidir.
Bu acı gerçeğin yaşanmasında elbette ülkemizdeki antidemokratik ortam temel nedendir.
Ancak sosyalist hareketin uzun yıllardan beri sürüp gelen 'parçalanmışlığı' ve dolayısıyla 'kitleselleşememesi' de önemli etkendir.
Üstelik mevcut sosyalist örgütlerin çoğunun, 'sanki kitleselleşmenin yolu CHP'yi eleştirmekten geçiyormuş gibi tutum izlemeleri…' ya da 'etnik ya da dinsel çatılar altına sığınmaya çalışmaları…' gibi etkenler sorunları daha da artırmaktadır.
Onun için kendilerini sosyalist/ komünist/ devrimci olarak tanımlayan bireyler ve örgütler, iğneyi önce kendilerine ve HDP'ye batırmalıdırlar…
Sonra da tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi, 'Sosyalistlerle sosyal demokratların güç birliği yapmaları için…' uğraş vermelidirler.
Sosyalist hareketten 24 Haziran Seçimlerinde beklenen tutum; 'Boykot, sığınma, bağımsız aday çıkarma…' gibi yanlışlardan arınarak; 'Gezi, Adalet, Hayır süreçlerinden gelen güçlerin seçilebilir adaylarına/ ittifaklarına açıkça destek vermektir…'
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…