Seni anlıyorum öğretmenim!
Üniversite sınavında iki milyonu aşan öğrenci arasında, yüzde onluk başarı puanı aldın.
Dört yıllık zorlu bir eğitimi tamamladın.
KPSS'ye çalıştın, yüksek bir puan aldın.
Zorunluluktan, değme yandaşa taş çıkartan yanıtlarla mülakatı aştın.
Güvenlik soruşturmalarından temiz çıktın.
OECD ülkelerinde öğretmene verilen en az maaşa razı oldun.
Eşinden, çoluğundan çocuğundan ayrı kalmayı göze alarak, 6 yıl yer değiştirmemeyi taahhüt ettin; kadrolu değil, sözleşmeli öğretmen oldun.
En güzel gençlik yıllarını, ülkenin en zor coğrafyalarında/iklimlerinde harcadın.
Çalıştığın yörelerin geleneksel, etnik, mezhepsel ya da siyasal yorumlarının ağırlığı altında ezile ezile, zor bir hayat yaşadın.
İşte bu nedenle diyoruz ki;
'Bu meslek sana ananın ak sütü kadar helaldir!'

***

MEB'in 'Öğretmen Performans Değerlendirmesi' taslağını ve meslek örgütlerinin bu yönetmeliğe tepkilerini okuyunca aklıma bir anı geldi.
Yıllar önce, birkaç okul müdürü yılsonunda öğretmenler hakkında dolduracakları sicil raporlarını tartışıyorlardı.
Konu döndü dolaştı 'Alkol kullanır mı?' sorusuna takıldı.
Öyle ya, 'evet' ya da 'hayır' diyebilmek için başvurulacak 'nesnel ölçüt ne?' Kime alkol kullanır diyeceksin?
Her gün içene mi; haftada bir, ayda bir içene mi?
Bir bardak içene mi; iki-üç bardak içene, bir şişe içene mi?
Aklıselim biri 'Görevine alkollü gelmediği sürece beni ilgilendirmez.' diyerek yerinde bir çözümle kestirip atmıştı.

***

Şimdi de, senin uzmanlık alanında, meslek ve alan bilgisi olmayan birilerinin, 'hariçten gazel okurcasına' senin bilgi birikimini ve tecrübeni 'öznel bir bakış'la puanlayacağı bir sistem getiriliyor.
Değerlendirmeyi yapacakların içinde,
Yeni (!) toplumumuzun eğitim anlayışını yansıtan, eğitim kurumlarımızdan sosyal medyaya düşen videoların kahramanları (!) olacak.
En tepeden gelen 'benim gibi düşünmeyen haindir' nidasıyla toplumu bıçak gibi ortadan bölme operasyonlarından etkilenmiş, ötekileşmiş, kamplara ayrılmış, sürekli birilerini hasım olarak algılayan (idareci-öğretmen-veli-öğrenci) paydaşların olacak.
Saksıda çiçek yetiştirmeyi beceremeyen birileri senin doğa sevgini ölçecek.
Pantolonu çuvallaşmış, bir karış kirli sakallı birileri, senin temizlik ve giyim kuşamına puan verecek.
Millilikten iktidara yandaş olmayı,
Maneviyattan hurafelerle inşa edilmiş bir cemaatin müridi olmayı anlayanlar;
Evrenselliği 'dünya bize karşı' tezinden ibaret sananlar puan verecek sana.
'Beden dilini ve ses tonunu etkili kullanır.' diyor ya maddenin birinde. Tarihini, coğrafyasını, etik değerlerini bile dizilerden/ekrandan öğrenen değerlendirici,
Ya senden 'Cem Yılmaz performansı beklerse!' diye çekiniyorum.

***

Seni anlıyorum öğretmenim!
Yüzündeki yorgunluğu/solgunluğu/endişeyi görür gibiyim. Gözlerinde sönmeye yüz tutmuş son umut kırıntılarının farkındayım.
Umutsuzluğunu tertemiz, yürekleri sana açık, geleceğimiz olan çocuklarına, sınıfına taşımama gayretinin belini büktüğünün de bilincindeyim.
Bidault, 'Zayıfın silahı, güçlü olduğunu sananın yanlışlarıdır.' demiş. Ve onlar sürekli yanlış yapıyorlar. Bu böyle sürgit devam etmeyecektir.
Sen umudun ateşini söndürme yeter!
'İnanın
güzel günler göreceğiz çocuklar
güneşli günler göreceğiz.'