Eğitimin en temel amacı, erdemli ve iyi insan yetiştirmektir. Türk milli eğitim sistemi erdemli ve iyi insan yetiştiremiyor. Zaten eğitim sisteminin yetersizliğini, iyi insan yetiştiremediğini başta sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere eğitimden sorumlu olan herkes kabul etmiş durumda.
Eğitim sistemimizin iyi insan yetiştiremediğini ülkeyi yönetenler de fark etmiş ki her ilin en görkemli binaları adalet sarayları. Türkiye'de her yıl suç oranları artıyor, buna paralel olarak hapishanelerin sayısı ve kapasitesi de artıyor. Özet olarak sistem kendini yönetemeyen ve kendini denetleyemeyen bireyler üretmeye devam ediyor.
Sistemin yetiştirdiği bireylerde;
Bilinç yok.
Özdenetim yok.
Özgüven yok.
Kişilik/karakter yok.
Erdemlilik yok.
Sistemin yetiştirdiği insanlar doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayıramıyor, yani ayırt etme özelliği yok.
Dindar nesil yetiştireceğiz denildi tam tersine kindar bir nesil yetişmeye başladı.
Trafik dersi koyduk trafik kazaları arttı. Trafik kazalarında ölüm oranı her geçen gün artış gösterdi.
Sağlık dersi koyduk hastane ve hasta sayısı arttı. Eskiden koruyucu hekimlik diye bir kavram vardı şimdilerde hiç duyamıyoruz. Herhalde bu kadar hastane yaptık boş kalmasın diye düşünülüyor.
Medya okur yazarlığı dersi koyduk ama medya çocuklarımızın ahlakını ve kişiliğini olumsuz etkiliyor.
Okullardaki rehberlik anlayışımız sorunu önlemeye dönük değil, sorun çıksın danışmanlık yaparız çözeriz anlayışına dayanıyor.
Peki neden böyleyiz?
Çünkü biz ne yapılması gerektiğini, niçin yapılması gerektiğini çok iyi biliyoruz ama nasıl yapılması gerektiği konusunda yeterli bilgi, beceri ve yetkinliğe sahip değiliz.
Şimdi en yakınınızdaki kişilere sorun. Ne yapılması gerektiğini, niçin yapılması gerektiğini ayrıntılı olarak anlatır. Ama nasıl sorusunu sorun, cevabı yoktur. Eğitim bilimciler, üniversite hocaları, eğitim yöneticileri ve öğretmenler dahil nasıl sorusuna cevap veremiyor.
Eğitimle ilgili her konuda yazılmış binlerce kitap var. Bu kitapları yazanların birçoğu mezun olduktan sonra hiç okul görmemiş, uygulamanın içinde olmamış, ama kuram üretiyor. Zaten uygulayıcılar da kuramı ciddiye almıyor. Özet olarak kuramdan uygulama, uygulamadan kuram üretilmiyor.
Sonuç: eğitim sistemi suça meyilli ve her an suç işlemeye hazır bir nesil yetiştirmeye devam ediyor. Sistem üretmeye devam ediyorsa alınacak hiçbir önlem sorunu çözmeyecektir. Adliye saraylarını ne kadar görkemli yaparsanız yapın, hapishanelerin sayısını ve kapasitesini ne kadar arttırırsanız arttırın hatta bununla övünün sorun çözülmeyecektir. Çünkü sistem üretiyor.
Her geçen gün ülkemizde suçlu ve suç oranlarının sayısı artıyor. Çünkü sistem üretmeye devam ediyor. Sistem üretmeye devam ettiği sürece ayrım yapmadan tüm suçluları idam etseniz bile sonuç değişmeyecektir.
Eğitim bilimciler, öğrenme ve gelişim alanlarını bilişsel, duyuşsal ve devinsel olarak üç kategoride tanımlamışlardır. Öğrenme çıktısı da doğal olarak bilişsel, duyuşsal ve devinsel olarak üç temel alana ayrılmıştır.
Duyusal alan, bireyin davranışlarına yön veren, tutum, inanç ve değerleri içerir. Türk eğitim sistemi ve okullar gerçek anlamda bir duyusal eğitim veremiyor, vermek için bir çabası da yok.
Duyusal yani tutum, inanç, bilinç ve değerlerden yoksun bir eğitim sistemi erdemli ve iyi insan yetiştiremiyor. Sonuç olarak sistem kendini yönetemeyen, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırt edemeyen; düşünme ve karşılaştırma becerilerinden yoksun, neden sonuç ilişkisi kuramayan, YA SONRA'dan yoksun bireyler yetiştirmeye devam ediyor.