Bu yıl yaşadığımız aşırı soğuklar ve meydana gelen donlar günlük yaşamımızda birçok sıkıntı meydana getirmiştir. Belki bu sıkıntılı günler bir süre daha yaşanacaktır fakat bunlar geçicidir. Ancak tarımsal açıdan böyle değildir, soğuk ve donun ürünler üzerinde bazı olumsuz etkileri olmakta ve bunların sonuçları değişik derecelerde yılın tamamında görülebilmekte hatta bir sonraki yılın rekoltesine bile yansıyabilmektedir.
Mevcut bilgilere göre her yıl dünyanın yaklaşık üçte ikisinde don olayları görülebilmekte, toplam tarım yapılabilir alanların en az % 6'sında ise soğuk stresi oluşabilmektedir. Gittikçe artan nüfusun beslenebilmesi için gereken gıda maddesi miktarının elde edilebileceği kaynaklar sınırlıyken, bir taraftan da soğuk ve don etkileri nedeniyle verim ve/veya ürün kayıpları oluşması, istenmeyen bir durumdur.
Dünyada canlı yaşamının sürdürülebilmesinin en büyük garantisi bitkilerdir. Bitkiler genel olarak tek yıllık ve çok yıllık olarak ayrılır. Bunlar kendi içinde de yine genel olarak yazlık ekilenler/dikilenler ve kışlık ekilenler/dikilenler olarak ayrılırlar. Ülkemizde ve dünyada yazlık olarak ekilen/dikilen birçok bitkinin büyüme ve/veya gelişme dönemleri sıcak ve/veya kurak zamanlara rastlamakta, yağışların yetersiz kalması veya sulama olanakları olmaması halinde büyük boyutlara varan verim ve dolayısıyla rekolte kayıpları oluşmaktadır.
Kışlık ekimlerde ise bu olumsuzluk büyük oranda ortadan kalkmaktadır, ancak kışlık ekimlerin bu üstünlüğü, soğuk ve don zararları tarafından sınırlandırılmaktadır. Bu yıl birçok yerde havaların çok soğuk geçmesi kış sebze ve meyvelerinde bile ciddi boyutta zarar meydana getirmiş, üreticiler büyük zarar görmüşlerdir. Bu zarar gittikçe artmaktadır çünkü eldeki sebze ve meyvelerin korunabilmesi için üreticilerin ve halka arz edilebilmesi için pazarcıların yaptıkları masraflar giderek büyümektedir.
Güzden ekilen kışlık özellikli bitkilerin kendi aralarında da soğuğa ve dona dayanıklılık bakımından farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin ekmeklik buğday, makarnalık (durum) buğdaydan ve arpadan daha dayanıklıdır, çavdar ve tritikale ise bunların hepsinden daha dayanıklıdır. Aynı tür içinde örneğin ekmeklik buğdayların kendi içinde de, biri diğerinden daha fazla dayanıklı olan çeşitler bulunmaktadır. Bitkilerin büyüme ve gelişme devrelerine göre de dayanıklılık gücü değişiklik gösterir, örneğin tohumlar en dayanıklısıdır, yaşlı ağaçlar fidanlardan daha dayanıklıdır. Bitkilerin gövdeleri (veya sapları) köklerinden ve yapraklarından daha dayanıklıdır.
Hava sıcaklığının düşme hızı da soğuğun bitkilere yapacağı zarar üzerine etkilidir. Sıcaklık yavaş düştüğünde bitkiler kendilerini alıştırarak, soğuğa hazırlayabilmekte ve kışın şiddetli soğuklarından daha az zarar görmektedirler. Bitkilerin bu durumu sağlayabilmesi için hücrelerindeki fazla su atılmakta, suda eriyen şekerler ile proteinler artmakta ve bunun sonucu olarak protoplazma yoğunlaşmaktadır.
Eskişehir'de kışlık tahıl ekilişlerinde, kış öncesi çıkışlar birçok yörede olması istenen derecelerde olmadı, bazılarında ise oldukça zayıf oluştu. Bu durumda soğuk zararları görülmesi muhtemeldir. Buna karşılık iyi bir kar yağışı alınması ve üzerlerinin bir yorgan gibi örtülmesiyle hem bu zararın artması önlendi hem de bitkiler daha sonra oluşan don etkisinden korunmuş oldular. Zaten ilimizde kışlık olarak ekilen serin iklim tahılı çeşitlerinin çoğu normalde -15 0C ye, bazıları ise daha da fazlasına dayanabilen çeşitlerdir, birde kar örtüsü altına girince bu dayanıklılıkları daha da fazla olacaktır. Sadece, bilinçsizce seçilmiş, bizim iklim koşullarımıza benzer olmayan yerlerin yerli veya yabancı kökenli çeşitlerin soğuk zararı görmeleri ve ilkbahar koşulları iyi olmazsa verim kayıpları yaşamaları olasıdır.