'Yazılarımın uzunluğu' konusunda bazen okurlarımdan haklı uyarılar alıyorum.
Benim yazıların uzunluğu, 'bir konuyu enine boyuna irdeleme ve sonuçlarından somut önermeler çıkarma…' biçemini çok önemsememden kaynaklanıyor.
Üstelik 21 yıldan beri bu biçem artık benim 'özel tarzım' oldu.
Ancak bazen önemli güncel konular öylesine yoğunlaşıyor ki, güncellikten kopmamak için konuları özetlemek gerekiyor.
İşte bugün sizlerle güncel üç konuyu 'sözün özü' biçeminde paylaşmaya çalışacağım.

*****

'METAL YORGUNLUĞU' MESELESİ
AKP'nin 16. yıl kutlamalarında Genel Başkanları RTE'nin yaptığı derin bir analizle 'AKP'de metal yorgunluğu olduğu…' gerçeği ortaya konuldu.
Bu tespitten sonra, AKP yandaşı medyada yapılan derin yorumlarla(!) 'bu tespitin çok doğru olduğu…' üzerine nağmeler diziliyor.
Aynı zamanda, 'ülkemizde muhalefete muhalefet etmekten nemalanan bazı derin deneyimli kişiler(!)' de konunun başka bir boyutunu tahlil ederek; 'aslında Türkiye'de metal yorgunluğunun muhalefette olduğunu…' vurgulamaya çalışıyorlar.
Konuyu biraz anlamaya çalışırsak:
Teknik anlamda Metal Yorgunluğu, 'Metal malzemelerin istenilen dayanım özelliğini yitirmesi…' olarak tanımlanıyor.
Bilimsel teknik veriler, 'metal yorgunluğunun oluşmasında basınç, titreşim, sürtünme, aşırı yük, kimyasal koşullar ve zaman…' gibi etkenlerin etkili olduğunu belirtiyor.
Yine bilimsel veriler, 'metal yorgunu olan nesnelerin içten içe yıpranarak aniden çöktüğünü…' ortaya koyuyor.
Ayrıca:
'Metal yorgunluğu yaşayan bir nesne üzerinde yapılacak iyileştirmelerin sadece sonu geciktirebildiğini…'
'Gerçek çözümün, yorulan o nesne yerine yeni alternatifler oluşturulması gerektiğini…' de unutmamak gerekiyor.
Bu arada davranış bilimi de 'insanlarda da metal yorgunluğu oluşabileceğini…' vurguluyor.
Şimdi bu veriler, analizler, yorumlar doğrultusunda 'sözün özü' diyecek olursak:
· AKP'nin metal yorgunluğu yaşamakta olduğu (hem de tepeden tırnağa kadar) tespitleri yerindedir/doğrudur…
· AKP'de son günlerde yapılan 'değişim(!)' gayretleri; ' partiyi daha tek sesli, daha tek düşünceli, daha tek liderli ve devletle daha iç içe bir duruma getirerek metal yorgunluğunu ortadan kaldırmak…' olarak özetlenebilir.
· Bu durumda, 'Laik, demokratik ve barışçı bir Türkiye' isteyen yurttaşların; 'Gezi, 7 Haziran, 16 Nisan, Adalet Yürüyüşü, Maltepe Mitingi…' süreçlerinden gelen BİRLİKTELİĞİ daha da güçlendirmeleri gerekiyor.

*****

CHP ADALET KURULTAYI
Bilindiği gibi CHP Genel Merkezi, 26 – 30 Ağustos 2017 tarihleri arasında Çanakkale'de 'Adalet Kurultayı' adı altında bir etkinlik düzenledi.
Bu Adalet Kurultayı'nda Türkiye'de yaşanan adaletsizlikler 'yargıda, devlette, seçimde, geçimde, inançta, eğitimde, yaşamda, medyada' olmak üzere 8 başlık altında irdelenecek.
Çok başarılı ve etkili olarak gerçekleşen 'Adalet Yürüyüşü'nün arkasından; 'Tüm toplum kesimlerinin katılacağı, Türkiye'de yaşanan adaletsizliklerin ve çıkış yollarının tartışılacağı…' bir Kurultay düzenlenmesi demokratik kamuoyunda ilgiyle karşılandı.
Ancak iktidar partisi ve yandaşları bu Kurultaya yönelik haksız ve dayanaksız birçok eleştiriler/suçlamalar yöneltiyorlar.
Bu arada 'muhalefete muhalefet etmekten nemalanan kesim' de boş durmuyor…
Adalet Kurultayı'nın 'amacı, zamanı, yeri, biçimi, konu başlıkları, konuşmacıları…' gibi konularda üretilen bu sözde eleştirilerin arkasındaki art niyetler öyle çirkin sırıtıyor ki…
Anımsanacağı gibi, Adalet Yürüyüşü öncesinde de böylesi engelleyici yöntemler çok kullanılmıştı… Ancak 'O yürüyüşün kalitesi ve kitleselliği', tüm eleştiri tellallarının suratlarına bir şamar gibi inmişti…
Sözün özü:
26 -30 Ağustos 2017 tarihlerinde Çanakkale'de yapılacak olan Adalet Kurultayı'na başta demokrasiden yana olan siyasal partiler ve STK'lar olmak üzere tüm duyarlı yurttaşların destek vermesi gerekir. Çünkü:
· 'Herkese Adalet' sorunu günümüz Türkiye'sinin temel, güncel ve en yakıcı sorunudur.
· Ülkemizde ayyuka çıkan adaletsizliklere karşı tüm demokrasi güçlerinin BİRLİKTE direnmesi ve çözüm üretmesi gerekmektedir.
· Ülkemizin bugünkü koşullarında 'Adaletli, laik, demokratik ve barış içinde bir Türkiye' mücadelesinde, CHP'nin güvenilir çatısı çok önemlidir, çok değerlidir.
Ve demokrasiden yanayım diyen kişi ve kuruluşların, ülkemizin içinde bulunduğu şu karanlık ortamda, 'armudun sapından, üzümün çöpünden bahane üretme lüksleri yoktur…'

****

YILMAZ BÜYÜKERŞEN'İN CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞI…
Yaklaşık on yıldan beri sıkça olduğu gibi, geçen hafta 'Prof. Dr. Yılmaz BÜYÜKERŞEN'in Cumhurbaşkanı adaylığı' konusu yine kamuoyunu meşgul etti.
Doğal olarak bu konu Eskişehir'de daha yoğun tartışıldı.
Yapılan tartışmalarda AKP/RTE yandaşlarının 'tedirginliğini, telaşını ve yakışıksız tepkilerini' anlamak mümkün…
Ama 'onulmaz bir biçimde BÜYÜKERŞEN kindarlığına tutulmuş olan bazı kişi ve kuruluşlar' var ki, onları anlamak mümkün değil…
Bu konuda 'sözün özü' olarak söyleyebileceklerimiz şunlardır:
· Yılmaz Hoca, gerek akademik alanda gerekse kamu yönetimi alanındaki başarılarıyla 'kendisini uluslararası düzeyde kanıtlamış' bir insandır.
· Yılmaz Başkan, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine üst üste 4 dönem en yüksek oyla seçilmiş; 18 yıldan beri yaptığı başarılı çalışmalarla 'bir bozkır kenti olan Eskişehir'i, çağdaş bir dün kenti düzeyine çıkarmış' bir başkandır.
· Sayın Prof. Dr. Yılmaz BÜYÜKERŞEN, çağdaş ve demokrat kimliğiyle; sağlıklı bedensel, düşünsel ve ruhsal yapısıyla; bugün cumhurbaşkanlığı adaylığına en çok yakışan TC yurttaşlarından birisidir.
Keşke CHP'nin ve Türkiye'nin koşulları 'demokratik bir seçim için daha elverişli olsa…'

*****

İZNİNİZLE
Eşimle birlikte yine bir moral tatiline çıkacağız. Eylül başlarında buluşmak dileğiyle…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…