Okullar açılırken MEB bir konferans düzenlemişti: '2023'e Doğru Türk Eğitim Sistemi'ni Bulma Konferansı'
Arama değil, bulma!
'Aslında vardı da, biz onu kaybettik'in itirafı gibi.
Bu iyi işte diyeceğim ama gelişmeler izin vermiyor ki.
***
Neden mi?
Hemen sonrasında yönetmeliklerde değişiklikler yapıldı.
'Laik eğitimin ruhuna Fatiha' dedirten, çağdaş eğitimin içine edecek bir kararla, meslek okullarında karma eğitim zorunluluğu kaldırıldı.
Yani bu okullar istenirse 'haremlik-selamlık eğitim modeli'ne geçilebilirdi.
Diğer bir değişiklikle Anadolu İmam Hatip Lisesi açılabilmesi için öğrenci olması şartı kaldırıldı.
Oysa akademik eğitim veren bir Anadolu Lisesinin açılabilmesi için en az iki şube oluşturacak öğrenci şartı aranıyor.
Ne güzel değil mi?
'Ben İmam Hatip şemsiyesini açık tutarım, nasılsa bir gün yağmur yağar ve ıslananları şemsiyenin altına alırım' mizanseni sanki.
***
Yahu, ihtiyacın çok üzerinde sayıda açtığınız İmam Hatiplere bir bakın…
Kontenjanları dolmuyor; dolan kısmı da inandığından değil, siyasi beklenti ve zorlamaların sonucu. İmam Hatiplerin üniversite sınavlarında nal topladığı bilinmiyor mu?
Özellikle Suriyeli mültecilerin yoğunlaştığı illerde İmam Hatiplilerin yarısını mülteci çocukları oluşturuyor. Sıralamada sonuncu sırada yer alan İmam Hatiplerin yine de var olan başarı çizgisini de bu çocuklar oluşturuyor. İnanmayan Suriyelilerin yoğun olduğu yerlerdeki Anadolu İmam Hatip Liselerinin onur tablosundaki isimlere bir baksın!
Bu çocuklar, Türk öğrencilerin girebilmek için büyük çaba sarf ettiği fakültelere özel bir sınavla rahatça yerleşebiliyor.
***
Dönelim konferansa…
Herkesin beğenisini kazanan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk konferansın açılışında yaptığı büyüleyici konuşmasını 'bilim' sözcüğüyle tatlandırmıştı.
'Eğitimde bir şey yapmanın ötesine geçip kıyameti koparmamız lazım' demişti.
Kendisinin konferanslarını birebir dinlediğimden hocanın büyüleyici konuşma yeteneğinin canlı tanığıyım. Sözlerine önem veriyor, iyimser olmaya çalışıyorum.
Ancak gelişmelere bakınca, 'bilim' sözcüğü, açılışa renk veren bir spottan öteye geçmeyecek bir sözcük olarak kalıyor ortada.
***
Eğitimin bileşenlerinin (öğretmen, öğrenci, veli, okul yöneticileri, okul sahipleri, eğitimci değerli akademisyenler, tedarikçiler) yerine,
İş adamlarıyla, ekonomistlerle doldurulmuş katılımcıların 'bulmak' için aradıklarıyla, bizim eğitimden 'beklenti'miz oldukça farklı galiba.
Ben eğitilmiş, üretken, nitelikli yurttaşlardan oluşan bir ülke hayal ediyorum.
Ve hayalimdeki ülkeyi oluşturacak eğitim sisteminin arayışındayım.
Galiba onların bir kısmı 'mürit', bir kısmı da 'müşteri' arayışında.
***
Milli Eğitim Bakanımız sonuçta bir eğitimci. Eğitim camiasının içinden geliyor, ancak hizmetle (!) görevlendirildiği kesimin sözünden de çıkamıyor.
Hocanın sihirli değneği yok elbette.
Ancak öğretim yılı başlangıcında ettiği kelamlar, sessiz bir çoğunluk tarafından esefle karşılandı.
Çünkü az da olsa kendisinden beklenen bir umut vardı.
Gittikçe silinen bir umut...
***
Okullarımızda aynı koşullarda çalışan, farklı özlük haklarına sahip 'irfan ordusu' artık herkesin malumu.
Kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmenlerin yanında, bu ülkenin yetiştirdiği genç değerlerden oluşan özel okullarda çalışan öğretmenlerin 'eşitsiz varlığı'na rağmen,
Eğitimde adaletten söz ediliyorsa…
Öğrenciler istediği türde okula gidemiyorsa,
'Eğitimde kalite' cilalamasıyla, 'nitelikli eğitim' göz ardı ediliyorsa,
Söylenenlerin hayatta karşılığı yoksa,
Umutların kurumasından öteye geçilemiyor;
Ne yazık ki..!