'Su da yanar' Ali Özgentürk'ün bir filminin adı…
Bu sözü hep sevmişimdir…
Kütahya - Eskişehir – Polatlı hattı boyunca hem toprağı hem insanı serinleten, besleyen, büyüten ve yaşatan Porsuk Çayı ve baraj gölü meselesi gündeme gelince yeniden aklıma geldi nedense…

***

Geçtiğimiz hafta 27 Temmuz Cuma günü,
Yılmaz Büyükerşen, Ahmet Ataç ve Kazım Kurt Eskişehirli gazetecilerle birlikte Porsuk Barajı'na gittiler…
Amaç,
Baraj gölünün son durumunu görmek ve ileride doğabilecek olumsuzluklara önceden dikkat çekmekti…
Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ile Tepebaşı ve Odunpazarı Belediye Başkanları Ahmet Ataç ve Kazım Kurt birlikte yaptıkları açıklamada,
Porsuk baraj gölündeki su seviyesinin dikkat çekecek ölçüde azaldığı, baraj gölündeki suyun bu şekilde kullanılmaya devam edilmesi halinde, bir su sıkıntısı yaşanmasının kaçınılmaz olacağı belirtildi…
Yapılan açıklamanın bir bölümünde de,
Polatlılı çiftçilerin bir kısmının tarlalarını hala vahşi sulama sistemi ile suladıkları ve bu nedenle de özellikle yaz aylarında daha fazla suya ihtiyaç duydukları ifade edilirken, bu konuda Ankaralı siyasilerin DSİ ve bakanlık nezdinde baskı yaptıkları ve Porsuk Barajı'nın hem üst hem alt kapaklarının açılarak kontrolsüz biçimde su verildiği bilgisi gazetecilerle paylaşıldı…
Bunları zaten gazetelerde okudunuz…
Hemen aynı gün AKP'nin Eskişehirli bazı yetkililerinin, yapılan açıklamanın ya yalan olduğu ya da cehaletten kaynaklandığı şeklindeki görüşleri sosyal paylaşım hesaplarında yer aldı…
Akşama doğru,
Polatlı AKP İlçe başkanının bir açıklamasını gördük…
Pazartesi günü de, DSİ Genel Müdürlüğü gazetelere yazılı bir metin göndererek, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi yetkilileri tarafından sıklıkla manipülatif yorumlar yapıldığı, bunun da kamuoyunun yanlış bilgilenmesine ve kamu kuruluşlarına karşı olumsuz algıya sahip olmalarına vesile olduğunun belirtilerek, hakkında açıklama yaptıkları açıklamadan çok daha manipülatif bir açıklamaya imza attı…

***

Bir kere,
Eskişehir yerel basınının da bir kısmının yaptığı değerlendirmelerde ele aldıkları gibi, 3 belediye başkanının açıklamasında; Polatlılı çiftçilere su verilmesine karşı bir tutum yok…
Olamaz da zaten…
Porsuk, yukarıda da değindiğimiz gibi Kütahya-Eskişehir-Polatlı hattı boyunca ilerleyen ve sonra Sakarya nehriyle birleşen bir su kaynağı…
İsteseniz bile,
Porsuk Çayı'nın Sakarya nehrine birleşmesini engelleyemezsiniz…
Bu ancak belki çok uzun yıllar sonra Porsuk Çayı'nın kurumasıyla mümkün olabilir…
Burada dikkat çekilmek istenen konu;
DSİ açıklamasında da açıkça açıklandığı üzere;
Eskişehir'in su ihtiyacının karşılanması amacıyla yapılan Porsuk Barajı'ndaki su seviyesi alarm veriyor…
Alarm henüz kırmızı seviyeye gelmemiş olsa da,
Vurgulanmak istenen,
Önümüzdeki birkaç yılın, geçtiğimiz yıl gibi kurak ve az yağışlı geçmesi durumunda çok büyük bir su sıkıntısının baş gösterebileceği endişesidir…
Yaklaşık 10 yıl kadar önce Ankara'nın başına gelenleri hepimiz hatırlıyoruz…
Dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, yaşanan su sıkıntısı nedeniyle Ankaralılara, şehir dışındaki yakınlarının yanına giderek orada duş almalarını salık vermişti…
Ayrıca,
Kilometrelerce boru hattı döşeyerek Kızılırmak'tan Ankara'ya su getirmek zorunda kalmış ancak bu suyun da insan sağlığı açısından elverişli olmadığı ortaya çıkmıştı…

AMAÇ BAĞCI DÖVMEK DEĞİL, ÜZÜM YEMEK…

Büyükerşen, Ataç ve Kurt'un birlikte yaptıkları açıklamanın temelindeki amaç,
Ne DSİ ile halkı karşı karşıya getirmek ne de Polatlılı çiftçilere su verilmesini engellemek…
Amaç,
Porsuk Barajındaki suyun çok dikkatli kullanılmasının önemine işaret etmek,
Hem Eskişehir hem de Polatlı için gerekirse yeni su rezervlerinin yaratılmasına işaret etmek…
Ancak açıklama hakkında öyle açıklamalar yapıldı ki, mesele susuzluk tehlikesinden çıkartılıp siyasi bir malzeme haline getirildi…
Polatlı gibi tarım açısından zengin bir bölgede, Ziraat Oda Başkanı, Ziraat Mühendisleri Odası, çiftçi temsilcileri yok mu da, onların yerine AKP ilçe başkanı çıkıp açıklama yapıyor?
Polatlı Ziraat Odası Başkanı ya da çiftçileri temsil eden oda başkanları, birlik başkanları açıklama yapmış olsalar, diyeceğiz ki, evet Polatlılı çiftçilerin de ihtiyaçları var, sıkıntıları var ve elbette onlar da Porsuk Çayı'ndan yararlanacaklar…
Ancak biliyorsunuz bu yararlanma meselesi de,
'Ne yapalım kardeş Allah'ın suyu, sana mı soracağım…' mantığıyla olmuyor…
Porsuk Barajı'ndaki sudan, kimin ne oranda yararlanacağı-yararlandırılacağı Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ile DSİ arasında yapılan prosedürle belirlenmiş durumda…
İçme ve kullanma amacıyla ne kadar su verileceği, tarımsal sulama amacıyla ne kadar, doğal yaşamı koruma amacıyla ne kadar su verileceği belli…
Polatlı'ya tarımsal sulama amacıyla ne oranda su verileceği belli…
İşte her 3 belediye başkanı da,
Prosedürle belirlenen bu oranların özellikle yaz aylarında aşıldığını, ancak aşılmaması gerektiğini söylüyor…
DSİ ise,
Yaptığı yazılı açıklamanın yarısından çoğunda içinden çıkılması hayli zor ve kafa karıştırıcı rakamlar ve hesaplamalarla barajdaki suyun yeteceğini kanıtlamaya çalışırken, açıklamanın diğer kısımlarında önce Eskişehir'in 3 belediye başkanı tarafından yapılan açıklamanın manipülatifliğinden girip, Aşağı Ilıca Barajı'ndaki suyun 'amaçsız yere tutulduğu' gibi, garip bir saptamayla bitiriyor…

***

Lafı hiç döndürüp dolaştırmaya gerek yok…
Porsuk barajı Eskişehir'in tek su rezervi…
Barajın doluluk oranı yüzde 40 seviyesinde…
Yılsonuna doğru bu oranın yüzde 25'lere gerileyeceğini DSİ'nin kendisi söylüyor…
Peki buna karşılık Eskişehir ne diyor?
Su kaynağına sahip çıkıyor,
'Aman ha, dikkatli kullanın' diyor…
Çok açık bir açıklama değil mi sizce de?