Kaynaklarda Şuca'eddîn hakkında verilen bilgilerin yetersiz olmasının yanında, yine bu kaynaklar birçok açıdan birbirlerini doğrulamamaktadır. Ayrıca sürekli ilaveler alan 'Şüca' kültü', masallarla, rivayetlerle, hayal ürünü kurgusal ifadelerle adeta 'gerçeküstü' bir kimlik haline getirilmiştir. Daha önemlisi bu sayede birçok Şuca'eddîn ortaya çıktığı gibi bu kimlikler de birbiriyle karıştırılmış, iç içe sokulmuştur. Elimizdeki kaynakların en eskilerinden olan Şakayık-ı Nu'maniye'de, Şuca'eddîn Karamanî adında bir kişiden bahsedilmektedir. Şakayık'ın verdiği bilgiye göre Şuca'eddîn Karamanî, Şeyh Hamid-i Kayserî ile irtibatı olup, Sultan II. Murad'ın hayatını kurtardığı için, II. Murad tarafından Edirne'de Debbağlar Mahallesi'nde adına bir mescid ve zaviye inşa ettirilmiş, öldükten sonra da aynı yere defnolunmuş bir kişidir. Latifî, Şuca'eddîn Karamanî'nin yaşamı hakkında kısmen Şakayık'taki bilgiyi tekrarladıktan sonra, hiç bir temele dayanmaksızın adı geçen mescidin Eskişehir'den on iki saat ileride ufak bir karyede olduğunu kaydedip, bu bilgiye, Şuca'eddîn'in II.Mehmed'in ilk zamanlarında öldüğünü de ilave etmiştir.

Velayetname ve Menakıbnamelerde Şuca'eddîn Velî

Velayetname-i Sultan Şuca'eddîn'de: '...Seyyid Nesimî ve Kemal ol koçu, Sultan'ın makamında buldular; eyittiler: Bu koç ne koçtur dediler. Dervişler dahi Sultanımız'ındır, dediler. Seyyid Nesimî dahi eyitti: Sultan koçu neyler dedi.... Bu koçu ana put olmuş, boğazlan koçu, anı bundan kurtaralım dedi. Kaygusuz Baba eyitti: Gelin, er nazarında küstahlık etmeyelim! Sultan Kemal ve Seyyid Nesimî Baba, Kaygusuz'un sözüne amel etmeyüp, koçu boğazladılar. Kemal koçu astı; Seyyid Nesimî derisin soydu. koçu kazana durukodular. Ne kadar ki cehdettiler, kaynadamadılar. Ol dem Sultan uryan olmuş nemedin dayagının üzerine artmış çıka geldi. Pes Sultan'ı göricek bunların nutkı bağlandı.' denilmektedir. Hüseyin Hüsameddin'in (Mübarizüddin Halife Alp) başlığı altında, '...Birinci Kılıç Arslan'ın damadı olan Güdül Bey'in ahfadından Şuca'eddîn Kul Beğ b. Türkmenşah'ın oğlu olup, 619 yılında Amasya valisi olmuştur' şeklindeki ifadesini yanlış anlayan Şükrü Baba, bu kişinin Mübarizüddin Halife Alp değil, Şuca'eddîn olduğunu zannederek, yanlış bir bilgi olarak O'nu, Seyitgazi'de türbesi olan Şuca'eddîn ile aynı kişi gibi göstermiştir. Bir başka Şuca'eddîn bilgisi ise O'nu Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz dönemlerine götürür. Bu göstergeler ışığında birbiri içine geçmiş birkaç Şüca'üddin söz konusudur. Kaynaklar, bu konuda doğru ve ayrıntılı bilgi vermemenin yanında menkıbelerin de etkisiyle 'veli' ve bir 'ermiş' haline gelen Şuca'eddîn kimliği ile adeta birbirine karıştırılmış, birbiri içine sokulmuş, kimi yerde tek, kimi yerde de birkaç Şuca'eddîn görüntüsü yaratılmıştır. Buna örnek olması açısından Şuca'eddîn Külliyesi dedelerinden Nevzat Dede'nin bir açıklaması ilginçtir. Burada da kaynaklar gösterilmekle birlikte 15. yüzyılda yaşamış Şuca'eddîn, 13. yüzyıla kadar geri götürülmektedir. Buna göre; Sultan Şuca'eddîn, Baba İlyas ile aynı kişi gibi gösterilmek istenmektedir. Nevzat Dede bu verileri Enver Behnan Şapolyo'nun Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi isimli kitabına dayandırmakta, ancak Seyitgazi yöresinde külliyesi bulunan Şuca'eddîn ile açıklamasını verdiği Şuca'eddîn Ebu'l-Beka Baba İlyas ile aynı kişi olmadığını belirtmemektedir. Burada daha çok menkıbevi, masalsı ve anakronik bir yaklaşım izlenmekte ve Şuca'eddîn kültüne inanan insanların düşünceleri bu eser kaynak gösterilerek adeta bir 'don değiştirme' gibi bir izlenim yaratılmak istenmektedir. Nevzat Dede Şuca'eddîn'in 160 yaşında öldüğü bilgisini bu açıklamasında vererek bu kimliğin erenliğini, veliliğini ve bu kaynağın adeta doğruluğunu ispata çalışır. Şapolyo'daki kaydın hiçbir ilmi ve maddi delili yoktur.
Şeyh Şüca' Menkıbesinde anlatılanlara göre Bursa, Kütahya, Manisa dolaylarındaki zaviyelerde yaşayan şeyhlerin onunla çok saygılı bir ilişkisi vardır. Buralar eski Germiyan Oğulları ve Saruhan Oğulları'nın bulunduğu yerler olup, gizlenmek için denetimin daha az olduğu bu bölgelere yerleşmişlerdi. Şeyh Şüca'nın Abdal Hakkı, Abdal Mecnun, Abdal Yakup ve Abdal Mehmet gibi muhtemelen Babaîlerin yaşayan Şeyhleri ile ilişkisi de vardı. Şeyh Şüca'nın yörede yaşayanlar dışında daha sonra Balkanlardaki bir çok faaliyetleri bilinen Otman Baba gibi derviş ve şeyhlerle de ilişkisi bulunmaktaydı. Otman Baba'nın Balkanlara gitmeden önce buralarda dolaştığı ve Şeyh Şüca'yı pir olarak kabul ettiği menkıbesinde anlatılmaktadır.
Ö. L. Barkan'ın yayınladığı belgeler arasında Şeyh Şüca'nın adı Kanuni dönemi öncesi bir çok vergi kaydında da bulunmaktadır. Şeyh Şüca' adına II.Murad zamanında Edirne'ye bir zaviye yaptırılmış olduğu da söylenmektedir. Menakıbname'de söylenenlerin bazı kısımların Tahrir defterlerinde karşılığını görmek mümkün gözükmektedir. Şeyh Şüca' Batı Anadolu bölgesinde oldukça iyi bilinen ve önemsenen bir kişi olduğu kadar; yaşamını sürdürdüğü zaviyesinde yaşadığı dönemde Babaîliğin de dinsel merkezi olmalıdır. Şüca' Baba Menakıbname'sine göre 200 derviş ile bütün yaz seyahat eden kışları zaviyesinde ya da bir mağarada geçiren tipik bir Babaî dervişidir. 15. yüzyılda onun müritleri bütün Anadolu'da ve Rumeli'de Üryan Şüca'iler adıyla ünlenmişlerdir. Bu dervişlerin ellerinde ilk defa Şüca'nın kullanması muhtemel olan 'Şüca'-i Çomak' bulunuyordu.

Balkanlardaki Şuca'eddin Velî

Sultan Şüca' sadece Şeyh ya da yerel halkla ilişkili değil, yüksek Osmanlı komutanları ile de ilişki içerisinde olup bunların içerisinde Timurtaş Oğlu Ali Bey onun müridi olmuştur. Şüca' Baba, müritleri ile birlikte Rumeli'de gazalara katılmaktadır. O aynı zamanda derviş bir gazidir. Balkanlardaki Bektaşiliğin kurumsallaşmasında bu ikilinin iş birliği çok önemli bir etki göstermiştir. Faaliyet sahası Kuzey Bulgaristan yönünde bulunan Timurtaş Paşa'nın yanında Şeyh Şüca' ile birlikte Üryan Baba da bulunmaktadır. Bu bölge Sarı Saltuk'un ilk Rumeliye geçişinden beri Babaîlerin çok yoğun olarak bulunduğu bölgelerdir. Şeyh Şüca' döneminde de Batı Anadolu Seyyid Battal Gazi çevresindeki Babaîlerin buradaki faaliyetleri oraya yeni bir canlılık getirmiş, yörede Babaîlik oldukça güçlenmiştir. Daha sonra bu ilişki Otman Baba üzerinden yürümüştür. Rumeli'de Şuca'eddînin müritlerinin Üryan Şüca'iler olarak anıldığı bilinmektedir. Bunlar bu gazi komutanların yanında bu savaşlarda oldukça önemli işlevlere sahiplerdir. Şeyh Şüca'nın bir Babaî gazi dervişi olduğu açıktır. Onun faaliyet sahası olarak gösterilen yerler de Germiyanoğulları ve Saruhanoğulları' nın bulunduğu yerler olup her iki beylik de Babaî isyanına katılıp yenilginin ardından bu yöreye yerleşen guruplardan oluşmuştur. Seyitgazi yöresinde bu isyana katılıp yenilince buralara yerleşen bir çok insan, bu çevrelerdeki tekke ve zaviyelerde bunların hatıralarını taşır. Şeyh Şüca'nın kendisi olmasa bile ailesi bu isyandan sonraki dönemlerde buraya yerleşmiş olmalıdırlar.

Seyyid Battal Gazi ve Otman Baba Bağlantısı

Bazı Halk inançlarında ve Menkıbelerde Sultan Şüca'nın Battal Gazi olup, öldükten sonra tekrar dünyaya Şeyh Şüca' olarak geldiği inancı da görülür. Battal Gazi ile Şeyh Şüca'nın kişilikleri özdeşleştirilir. Sultan Şüca' bir gün abdalları ile otururken onlara şöyle der; 'Pirler Seyyid Gazi donunda iken burada peltek dili kardaşlar ile kopuşur iken pirlerun şunda bir altın sikke künk dibi geçip durdu. Hem bir altın maşrapa ve bir altun özengimiz kalup dururdu. Gelun varalım açalım.' Bunun üzerine dervişler söylenen yerleri açıp Sultan'ın bahsettiği eşyayı bulurlar. Böylece Şeyh Şüca'nın çok zaman önce Eskişehir dolaylarında Seyyid Battal Gazi olarak yaşadığını şimdi ise Sultan Şüca'nın bedeninde tekrar dünyaya geldiğine kanaat getirirler. Bazı Şeyhlerin Sultan Şüca'yı pir tanımasında bir problem onlar açısından yoktur. Çünkü onlara göre ikisi de aynı kişidir. Şeyh Şüca'nın Balkanlardaki faaliyet sahasında daha sonra Otman Baba'nın etkili olduğu görülmektedir. Aleviliğe yaklaşımda Şeyh Şüca' ve Otman Baba'da bir paralellik olduğu görülmektedir. Bunların Anadolu ve Balkanlarda aynı sahalarda faaliyet yürütmesi bu ikili arasında 'Şeyh-Mürid' ilişkisi olması ihtimalini de arttırmaktadır.