Ne güzel bir beklenti ve merak değil midir bu? Kimden kime geçecek ve kim onu en güzel şekilde taşıyacak? Tiyatroya belki de dünya çapında verilen en özel değerlerden biridir bu kavuk devirleri. Nereden başladı nereye gidecek merakı sanatın bu topraklarda aldığı değeri de gösteriyor aslında.Kel Hasan Efendi Kavuğu 'Türk Tiyatrosu'nun güldürü geleneğinin nişanesi sayılıyor. Kel Hasan Efendi Kavuk'u öğrencisi İsmail Dümbüllü'ye devretmişti. İsmail Dümbüllü ise bir dönem geleneksel tiyatro ile ilgilenen sinema sanatçısı Münir Özkul'a devretmişti. Dümbüllü, Özkul'u 1967-1968 yılları arasında Arena Tiyatrosu'nda. 'Kanlı Nigar' piyesindeki 'Kavuklu' rolünde izlemişti. 1968 yılında Özkul'un yeteneğinin nişanesi olarak bir törenle Kavuk'u devretmişti.Özkul ise Kavuk'u 1989 yılında Ferhan Şensoy'a devretmişti.Öztekin törende yaptığı konuşmada Kavuk'un, Kel Hasan Efendi'den, İsmail Dümbüllü, ardından Münir Özkul, daha sonra da Ferhan Şensoy'a devredildiğine işaret ederek, 'Bu çok önemli bir şey. Yani bu işin 'nirvana'sı denilebilir. Çok onurlu bir şey. Aynı zamanda da bir o kadar sorumluluk taşımam gereken bir şey. Ustam bu onuru bana verdi' dedi.

Rasim Öztekin, kavuğu çok çabuk devretmek istediğini belirterek, muhafaza etmek konusunda ise Ferhan Şensoy'dan tüyolar alacağını da dile getirdi.

Kel Hasan Efendi

Kel Hasan Efendi tuluat oyuncusu ve tiyatro yöneticisi. 1874 tarihinde doğdu 1929'da öldü. Bazı kaynaklarda doğum tarihini 1874 ölüm tarihi 1925 olarak da geçiyor. Fakir bir ailenin çocuğu olarak Kadıköy'de yoğurtçuluk yaparken hevesli olduğu tiyatroya başladı. Henüz küçük bir çocukken ünlü komik Abdürrezzak Efendi'nin rollerinin neredeyse tümünü ezberlemişti. Sahneye ilk kez Küçük İsmail yönetimindeki tiyatronun Kadıköy Kuşdili'ndeki gösterileri sırasında çıktı (1893). Başrolde oynamak istemesine karşın bu rolü Abdürrezzak Efendi'nin oynaması üzerine ikinci komik olarak nitelendirilen külhanbeyi rolünü üstlendi. Bu konumunu sürdürmek istemedi; Abdürrezzak Efendi'yle tartışarak topluluktan ayrıldı.

Kendisiyle birlikte topluluktan ayrılan Agah Efendi'yle Şehzadebaşı'nda Hayalhane-i Osmani Kumpanyası adlı bir tiyatro topluluğu kurdu. Topluluğa Külhanyan ve Papazyan'dan başka kanto için küçük Eleni de alındı. Kel Hasan, Mardiros Mınakyan'ın o günlerde çok tutulan dramlarına karşılık sürekli komedi sahneledi. II. Abdülhamid döneminde Abdi Efendi'nin saraya alınması üzerine tuluat tiyatrosu alanında rakipsiz kaldı, ünü yaygınlaştı. İkinci Meşrutiyet'ten (1908) sonra yaygınlaşan Batı ağırlıklı tiyatro çalışmalarına ayak uyduramadı. Bir ara Burhanettin Tepsi ve Naşit Özcan'la birleştiyse de eski başarısına ulaşamadı. 1925'e değin sahnede kaldı.

Tuluat tiyatrosunun en tanınmış oyuncularından olan Kel Hasan, özellikle canlandırdığı İbiş tipiyle halkın beğenisini kazandı. Abdürrezzak Efendi'nin yarattığı bu tiplemeyi, kısık sesine karşın keskin zekası ve hazırcevaplığıyla uzun yıllar yaşattı. Saçı olmadığı için 'Kel' lakabıyla anılan Hasan Efendi eski tip oyunların yanı sıra yeni tip oyunlara da ağırlık verdi. Başına yırtık bir fes giyer, kaşlarını siyaha, burnuyla yanaklarını kırmızıya boyar; sırtında istanbuliniyle (bu kıyafeti ustası Abdürrezzak Efendi'den almıştı), sahneye çıkmadan boş bir gaz tenekesini sahneye fırlatır, ardından elinde bir tavan süpürgesi, başında yırtık bir fes ve üzerinde renkli bir giysiyle kendisi belirirdi. İsmail Dümbüllü, Kel Hasan'ın öğrencilerindendi.