Atatürk, Bulgaristan Senfoni Orkestrası'nı dinleyince,
'Şimdi anladım Balkanlar'da neden yenildiğimizi!' demiş.
Bizde de bir Senfoni Orkestrası kurulması talimatını vermiş.
Orkestra kurulmuş.
Konserler başlamış.
Davetler verilmiş konserler için.
Anadolu'nun ilçelerinden, kasabalarından, köylerinden…
Dönemin bürokratları, siyasileri davet edilmiş.
Köylerden muhtarlar çağrılmış…

***

Konserleri dinledikten sonra köyüne dönen muhtarlardan birine sormuş köy halkı:
'Anlat muhtar; ne yaptın Ankara'da, nedir bu senfoni dedikleri?'
Muhtar ellerini dizlerine vurmuş.
'Ne siz sorun ne ben anlatayım. Sabah akşam gıy gıy gıy. Ankara Ankara olalı böyle zulüm görmedi,' demiş.
İstanbul İstanbul olalı böyle bir seçim görmüş müydü acaba?

***

Kim bilir belki de böylesi daha iyi.
Kimsenin içinde bir kuşku kalmasın.
Kafka'nın bir hikayesinde okumuştum.
Tam olarak hatırlamıyorum.
Çok zaman geçti üzerinden.
Belki de günlüklerinde okumuştum.
Kurgu olmayabilir.
Belki de Kafka'nın gerçekten yaşadığı bir olaydır.

***

Hasta ziyaretine gidiyor hastaneye.
Kapıdaki görevli içeri almıyor,
'Ziyaret yasak!' diyor.
Hemen oradaki bir büfeden birkaç paket sigara alıyor.
Kapıya tekrar geliyor.
Sigarayı görevliye uzatıyor.
Görevli itirazsız…
Hiç tereddüt etmeden sigarayı alıp cebine koyuyor.
Tekrar kapıya hücum edince ziyaretçi, görevli sert bir şekilde göğsünden itiyor onu!
'Ziyaret yasak!' diyor yine.
'Ama!... Ama bunun için sana verdiğim sigaraları aldın!'
'Evet, aldım ama bunu senin iyiliğin için yaptım. Almasaydım içinde kalacaktı. Sigaraları alsaydı beni içeri bırakır mıydı acaba, diye düşünecektin. Rüşvet alan birini bulmaya çalışacaktın bunun için… Ama şimdi, rüşvet de versen içeri giremeyeceğini anlamış oldun!' demiş.
Belki böylesi daha iyi olacak İstanbul için.
Yeniden seçim olsaydı olur muydu olamaz mıydı, alır mıydık verir miydik?…
Sonuç ne olur bilinmez!
Ama sonuçta kimsenin içinde bir şey de kalmayacak yeniden seçimlerden sonra.
Tabi işin diğer yönlerini bir kenara bırakacak olursak…
Şimdi asıl mesele yeniden seçimden sonra ne olacağı?
Bu iş bu hale gelince…
Her şey olabilir gibi geliyor insana.

***

Boş verelim şimdi bunları…
Bütün bunların; güncel siyasetin, bugünün yaman siyasilerinin…
Seçimin…
Falanın filanın bir yeri var mı acaba edebiyatın, yazının, geleceğin aynasında?
Bir kalıcılığı var mı?
Onun için…
İstanbul'u…
Asya'yı, Avrupa'yı…
Ve dertlerin cümlesini…
Hepsini, her şeyi bir kenara bırakalım.
Hava güzel…
Gökyüzü mavi…
'Bu anda ne düşmek dalgalara,
Bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım…' demek en iyisi.