Ülkemizde tüketici örgütlerinin işi son derece zordur. Neden mi?! Temel insan hak ve özgürlüklerinin bile güvencede olmadığı bir ülkede tüketici haklarını korumaya çalışıyorlar da ondan.
Tüm kurum ve kurallarıyla işleyen demokrasilerde bireysel hak ihlallerinin çözümü sistem gereği son derece kolay ve kalıcı olmaktadır. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde ise bireysel hak ihlallerinde kazanımlar yaşansa dahi bu haklar tüketimden gelen kolektif dayanışma ile desteklenmediği takdirde, kalıcı olamamaktadır. Çünkü uygulamada sistem zayıfı korumaktan yana değildir güçlünün yanındadır!
Tüketicinin korunması sorumluluğu Devlete ve Devletin siyasi iradesine ait olmasına rağmen hatta Anayasımızın 172. Maddesi: 'Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder.' hükmüne amir olmasına rağmen Başta Devletin kurumları tüketici hukukuna pozitif bir anlayışla yaklaşmamaktadır.
O nedenledir ki; piyasanın satıcı ve sağlayıcı konumundaki aktörleri de bu anlayışla piyasa hukukunu dolayısıyla tüketici hukukunu tam manasıyla korumamaktadır. Devletin uygulamaları da bunu destekleyen örneklerle doludur. Şöyle ki;

- Devlet vergisini toplayamamaktadır. Hazine açıklarını dünyanın en adaletsiz vergileri olan dolaylı vergileriyle kapatmaktadır. AB'de dolaylı vergi oranı %30-40 aralığında iken, ülkemizde bu oran %65 dolayındadır. Yani Devlet tüketiciyi bu noktada sadece vergi mükellefi olarak görmektedir. Devlet dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan verginin vergisi uygulamasını inatla devam ettirmektedir.

-Elektrik dağıtım şirketleri kaçak elektriği tüketiciye fatura etmektedir. Devlet EPDK üzerinden kaçak elektriği himaye etmektedir. Tüketici lehine kazanılmış davalar olmasına rağmen mahkeme kararlarını bertaraf edecek kanunlar çıkartmaktadır.

-Bankaların hukuk tanımayan uygulamaları yıllardır sürmektedir. Birçok düzenleme yapılmış olsa dahi denetim yetersizliği nedeniyle hukuksuz uygulamalar devam etmektedir.

-Ürün güvenliği konusunda da tüketici ciddi risklerle karşı karşıyadır. Ülkemiz uzak doğu ve Çin mallarının adeta istilasına uğramıştır.

İşte bunlar olurken bu haksızlıklara dur demek için bin bir zorluklarla mücadele eden tüketici örgütleri seslerini duyurabilecekleri en temel evrensel hak olan temsiliyet hakkından da yoksun bırakılarak başta Ekonomik ve Sosyal Konsey olmak üzere, EPDK, BDDK ve diğer kurum ve kurullarda temsil ettirilmemektedir.

Hükümetin görevi sadece yasal düzenleme yapmakla sorumluluğu üzerinden atmak değildir. Asıl görevi yasal mevzuatın yanı sıra etkin ve sistemli bir denetim mekanizması tamamlamaktır. Bunun içinde tüketici örgütlerine ihtiyacı vardır.

Onlarca yıldır, siyasi iktidarlar kaç kez değişmiştir, birçok iktidar gelmiş geçmiştir; ama ne yazık ki, bu anlayış, hiçbir iktidar döneminde değişmemiştir.
Peki devletinde tartışmasız lehine olacak bu noktada ne yapılmalıdır?
  • Tüketicilere hizmet sağlayıcı yeni kurumlar yapılandırılmalıdır.
  • Araştırma Geliştirme Merkezleri; tüketicilere hizmet sağlayacak organizasyonlar, elektronik veri tabanlı merkezi projeler kapsamında:
• · Hukuki Yardım Merkezi
• · Finansal Danışmanlık Merkezi
• · Tüketici Eğitimi Merkezi
• · Tüketici ve Rekabet Hukuku Akademisi
• · Ürün Testi ve Tahlili Vakfı gibi hizmet merkezleri oluşturulmalıdır.
• Tüketici derneklerinin kapasitelerini geliştirici çalışmalar yapılmalı, tüketici örgütlerini güçlendirecek yapısal değişimler dönüşümler sağlanmalıdır.
Aksi taktirde tüketici derneklerinin de tüketicilerin de işi her geçen gün daha da zorlaşacaktır! Ve kaybeden Devletimiz dahil herkes olacaktır!...