Umut ve cesaret. İkisi bir araya gelince ne de güzel oldu.
Umutlanmak, umudu beslemek, umudun peşinden gitmek yeteneklerimiz, becerilerimizi ve kendimizi geliştirmektir. Ve cesur olmak.
İnsan umudun peşinden gitmeye başladığı andan itibaren gelişmeye başlar.
Çünkü hayal kurmaya başlar, yüreğini, duygularını, zihnini harekete geçirir.
Umut kendimize, özümüze dönmeyi sağlar, yaşamı anlamlı kılar. Kısaca umut, yaşama bağlılığın ve sağlıklı kalmanın ilacıdır.
En önemlisi de umut cesaretin ve cesur olmanın ön koşuludur.
Şimdi yola çıkma zamanı. Şimdi yolculuk zamanı.
Yolculuk nereye diye soranlara 'Umuda' deme zamanı.
Mucizelerin kaynağı da umuttur.
Umuda yolculuk başladıysa mucizeler de koşmaya başlar bize doğru.
Umut, davranışlarımıza yön verir. Tutum, inanç ve değerlerimizi anlamlı hale getirir.
Tutum, bir nesneye ya da kişiye karşı tepki vermektir.
31 Mart seçimlerinde millet tutumunu net bir şekilde ortaya koydu ve tepkisini verdi. Artık bu tutum değişmez ve tepki daha da büyüyerek devam eder. O kadar büyür ki sessiz çığlığa dönüşür.
Sessiz çığlık artık herkes için ve her durum için adalet istemeye başlar. Dün bu mahkemelerin verdiği kararları tanımıyorum deyip, bugün mahkemelerin verdiği kararlara saygılı olun diyenlere itibar etmez.
Çünkü umuda yolculuk başladı. Umut ve cesaret en önemli besin kaynağımız. Cesaretin ve umudun gücü yanımızda. Korkudan değil umut ve cesaretten besleniyoruz.
Bu yolculukta bazen zorluklarla, sıkıntılarla karşılaşabiliriz. Hüzünlendiğimiz ve endişelendiğimiz anlar olabilir. Umudumuz ve cesaretimiz bizi tüm endişelerden arındırır ve yolumuza devam ederiz.
Yolculuğumuz hayal, umut ve cesaretle devam edecek.
Artık gücü eline geçirenin değil herkes için adalet olan bir Türkiye istiyoruz. Ve adalet bir gün size de lazım olacak sözünü kullanmak ve duymak istemiyoruz.
Demirin kızgını soğuğu olmaz diyoruz. Kızgın demir de istemiyoruz, soğuk demir de. Aslında biz demir istemiyoruz. Sıcak bir el bize yeter diyoruz.