Ülkemizde kime soulsa üniversite kenti dendiğinde ilk üç kentten biridir Eskişehir. Bu çok büyük bir sosyolojik bir olgudur. Sadece faydalarından bahsetmek değil; aynı zamanda bazı handikaplarına rağmen üniversite kenti olmakta kararlı olmak esas önemli konudur. Geçiş dönemi gerçeği tüm açılımlarıyla hayata yansımış durumdayken, üniversite kavramının üzerine kentle birleşme ve yeni bir oluşum olan doğal sentezin kente etkileri hayati önem taşır. Üniversitenin önemi sadece ekonomi veya kültür kaynaşması değil evrensel anlamda da 'dünya insanı olmak' kavramının işlenmesidir.

Üniversitelerin bulundukları kentle ve kent toplumuyla ilişkisinin gelişmesi kuşkusuz her iki tarafın da yararına olan ve değişen dünya koşullarına paralel olarak yeniden gözden geçirilmesi gereken bir konudur. Bu, gelişmiş batı toplumlarında da 'kent-giysi' ilişkisi (town-gown relationship) deyimiyle sıkça gündeme gelmekte ve üniversiteler artık birer bilim yuvası olmanın ötesinde görevler üstlenmektedir.Geçmişteki deneyimlere baktığımızda, bu iki kurum arasındaki ilişkinin pek de sıcak olmadığını görüyoruz. Bunun temel nedeni de, üniversitenin, 'bilgi' üretmek amacıyla çalışan bir kurum olması ve bilgi denen şeyin de, evrensel ve uluslararası olması nedeniyle, bulunduğu kentle olan yerel çerçevedeki ilişkilerini geri plana almasıdır. Bazı örneklerdeyse kent yönetimleri tarafından kentin altyapısına ek yük bindirmeleri ve vergi-dışı statüye sahip olmaları nedeniyle üniversiteye şüpheyle yaklaşılabilmiştir.

Aslında bir yüksek öğrenim kurumunun kurulduğu kentle nasıl ilişkiler geliştirdiği ve orada neyi değiştirdiği sorusuna her kent (ve üniversitesi) için farklı bir yanıt bulmak olanaklı; çünkü her yer için farklı tarihi, coğrafi, kültürel, toplumsal ve kurumsal yapılanma söz konusu. Ancak bu ilişkiyi belirleyen daha somut etmenler de var. Bunlardan birincisi üniversitenin kente göre konumu, yani kentin içinde ya da dışında oluşu ve ne biçimde planlandığıyla ilgilidir. Üniversitenin kent sınırları içinde olması, yani bir kent üniversitesi olması, çok boyutlu bir üniversite-kent ilişkisinin doğmasında doğal olarak kolaylık sağlıyor, ama bunu mutlak kılmıyor. Kent içinde yer almasına karşın kapılarını dış dünyaya kapatan üniversiteler olabildiği gibi, kent dokusu içine dağılmış ama kurumsal bütünlüğünü yitirmemiş üniversiteler de var. Bunu en açık biçimde yansıtan Oxford Üniversitesi'nde, kolej binaları Oxford kentiyle içiçe olduğu gibi, birbiriyle yaya bağlantısı kurulan avlulu binalar sistemiyle üniversiter yapı kendi içindeki bütünlüğünü yitirmemiştir.

Üniversiteye ait ve bir kısmı 24 saat açık olan, içlerinde görsel malzeme, film, harita, eski tarihi kitap, vb. gibi uzmanlık kütüphanelerini de kapsayan kütüphaneler kent ve bölge halkı tarafından kullanıldığı gibi, çok büyük bir halk kütüphanesi, farklı semtlerdeki şubeleriyle birlikte kentlilere yoğun bir biçimde hizmet veriyor. Akşam geç saatlere kadar açık olan, bir yandan kahve içerken bir yandan rahatça bütün kitap ve dergilerin incelenebildiği çok sayıdaki kitapçıysa kentin en gözde mekanları.Nüfusa göre kitapçı oranı en fazla olan ve en fazla kitap satışı olan kent olarak biliniyor.

Eskişehir üniversiteleriyle farklı bir açıdan yükselirken buradaki eğitimin orta öğretim eğitim kurumları açısından da ortaya çıkan sorumlulukları mevcuttur.Bunları da masaya yatırmak gerekiyor. Eskişehir eğitim anlamında nerede ve sosyolojik tansiyon nasıl kontrol ediliyor, çabalar neler? Diğer eğitim kurumları bunu yakalayabiliyor mu? Devam edeceğiz?