Ve yeni yılın ilk günleri.
Yeni yılın kaçıncı günü bugün?
Altıncı günü mü?
Müsaadenizle, yanlış anlamazsanız, bir soru daha soracağım.
Müsaade var mı?
Kaç şehit verdik bu altı gün içinde?
Ne diyelim.
Vatan sağ olsun.
Orası öyle de…
İşte insanın yüreği dayanmıyor ağlayan annelere, kadınlara, kız kardeşlere, çocuklara…
Hele o gecekondusunun önünde, ağlamaktan tıkanarak 'vatan sağ olsun' demeye çalışan babalara…
Hiç kimse görmemiş onu böyle ağlarken.
Yokluk karşısında bile dimdik durmuş, hiç böyle bükmemiş boynunu.

Ne diyelim.
Vatan sağ olsun.
Başka bir şey de diyemeyiz zaten.
Kendini bilmez gazetelerden biri de şehidin baba ocağı gecekondunun fotoğrafını çekmiş.
Ve şöyle manşet atmış:
'Şehidin Sarayı'
Şuna bak!
Yaptığını beğeniyor musunuz bu gazetenin?
Vatan sağ olsun, diyeceğimiz yerde…
Birlik beraberlik içinde olacağımız yerde…
Daha çok vergi ödeyeceğimiz yerde…
Temelleri sağlamlaştıracağımız, safları sıklaştıracağımız, hatta yeni yeni temeller atacağımız yerde…
'Vergi mülkün temelidir.'
Yok böyle değildi bu.
'Adalet mülkün temelidir,' olacaktı değil mi?
Bundan şu mu çıkıyor şimdi:
'Adalet olmadan devlet olmaz. Devlet de adil olmalıdır.'
***
Şu gazetenin manşetine takıldım.
Böylelerine,
'Ne sarayı ulan! Ne karıştırıyorsun saray maray!' demek lazım.
Bildiğin vatan haini bunlar.
Nazım Hikmet'in bir şiiri mi vardı 'Vatan Haini' diye?
Ben yazamam o şiiri buraya!
Olmaz. Israr etmeyin. Kendiniz bulup okuyun.
Benim burada size yazabileceğim belli:
Vatan sağ olsun.
***
Şimdi nerden aklıma geldi bilmiyorum:
Sıkıyönetim zamanı.
Gencecik insanlar idam edilmiş.
Kitaplar toplatılıp yakılmış.
Okuyan yazan aydınlar cezaevlerine doldurulmuş siyasi suçlu diye.
***
Çocuk, görüş gününde cezaevindeki babasına, gökyüzüne, özgürlüğe kanat çırpan kuş resimleri çizip hediye olarak götürüyor.
Gardiyan resmi siyasi buluyor ve çocuğun gözü önünde yırtıp atıyor.
Çocuk sonraki görüş gününde yine resim yapıyor babasına.
Bu kez ağaç resmi yapıyor.
Büyük yaprakları olan bir ağaç resmi.
Resmi babasına veriyor.
Babası,
'Ne güzel bir ağaç,' diyor, 'yaprakları kocaman kocaman.'
Çocuk fısıldıyor,
'Baba onlar yaprak değil, onlar gökyüzüne uçan kuşlar.'