Bir milletin evlatları için en büyük emanet vatan topraklarıdır. Bu emanete biz 'Toprak Ana' da deriz çünkü bağrına düşen tohumlardan bitkiler çıkarır gıda olur, bitkiler çıkarır giyeceklerimiz yapılır, bitkiler çıkarır ilaç olur, ağaçlar çıkarır meyve verir, kereste olur yani kısacası bizi besler, giydirir, şifa verir, donatır. Üzerine düşen yağışları alır süzer, temizler bize içecek, kullanacak su hazırlar. Organik maddeyi ayrıştırarak ve yeniden dönüştürerek bitkilerin beslenme kapasitesini sürekli olarak yeniler.
Bir ananın değerine paha biçilebilir mi? Toprak Ana'nın da bir zerresine bile paha biçilemez. Tarım uzmanları hep ifade ederler, fakat ciddiye alıp, bir durup düşünmediğimiz için olsa gerektir, tam algılamadığımız bir değerlendirme vardır toprak için. 1-2 cm, yani bir parmak kadar kalınlıkta bir toprak tabakasının oluşması için 200-350 yıl gerekmektedir. Bu kadar kıymetli olan toprakların tarım yapılabilir olanları, vatanın bütün evlatlarını besleyen çiftçilere emanettir. Bu emanete öyle kolayca gözden çıkarılabilecek bir mal gibi bakılamaz. Dünya durdukça bizi ve gelecek nesillerimizi besleyecek ve nesilden nesile emanet edilecek olan toprakları iyi korusunlar, gücünü kuvvetini verimliliğini düşürmesinler, daha da yükseltsinler diye onlara yol gösterecek, fikir verecek, destek olacak tarımcılar yetiştirilmiş, kurumlar, kuruluşlar oluşturulmuştur. Ancak yapılan çalışmalar gösteriyor ki bizler; çiftçisi, tarımcısı, yöneticisi kim varsa hepimiz bu konuda yeterince başarılı değiliz. Toprak Ana'mıza, önceki nesilden devir aldığımız emanete, gerektiği kadar iyi bakamıyoruz. Hep versin alalım demişiz fakat, ama bilmeden ama ihmalden ama umursamazlıktan gücünü, canlılığını zayıflatmışız.
Tarım yapılan toprakların fiziksel, kimyasal, biyolojik özelliklerinin ve verim potansiyellerinin istenen seviyelerde olabilmesi için en başta, organik madde içeriğinin toprak ağırlığının en az %3'ü kadar olması gerekmektedir. Türkiye tarım topraklarının yalnız %1'i organik madde içeriği bakımından bu değerin üzerindedir, diğer bir deyişle topraklarımızın %99'u organik madde bakımından fakirdir. Organik madde topraktaki mikroorganizmaların enerji ve besin kaynağıdır, bunların aktivitesini artırarak bitki besin elementlerinin elverişliliğini ve alımını artırır. Özellikle azot, fosfor ve kükürt için depo kaynağı görevi görür. Topraktaki kum, silt ve kil taneciklerini bağlayarak kümecikler oluşmasını (agregat oluşumunu) sağlar ve toprak yapısını (strüktür) iyileştirir. Bunun sonucu toprağın erozyona direnci artar, toprakta kaymak tabakası oluşması azalır, yağmur suları toprağa daha fazla sızar (infilitrasyon). Organik madde toprak sıkışmasını azaltır, suyun ve havanın toprak içindeki hareketini düzenler, toprak sıcaklığını, toprağın su tutma kapasitesini ve bitkilerin su alımını artırır. Topraktan besin kaybını azaltır, toprağın katyon değiştirme ve tamponlama kapasitesini artırarak bitkilerin daha çok sayıda besin elementinden yararlanmasını sağlar. Toprak reaksiyonunun değişmesine ve toprağın tuzlanmasına karşı tamponlama özelliğini artırarak, bitkisel ürünlere olan tuz zararını azaltır. Bitkilerin hastalıklara karşı direncini artırır. Toprakta organik maddenin azlığı, üretimde kimyasal (mineral) gübre ihtiyacını artırmaktadır. Kimyasal gübreler doğru çeşit, doz ve uygun zaman seçildiğinde, oldukça yüksek verim ve kalite artışı sağlamasına karşın toprakların fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerinde bozulmalara, özellikle de organik madde seviyesinde düşmelere neden olabilmektedir. Bu durum özellikle kuru tarım koşullarında daha ciddi düzeylerde ortaya çıkmaktadır.
Giderek artan kimyasal gübre kullanımı, özellikle yanlış, aşırı ve zamansız uygulamalarda toprak, çevre ve insan sağlığını da çok olumsuz etkileyebilmektedir. Kimyasal gübreler toprağın fiziksel ve kimyasal özelliklerinin değişmesine, toprak pH'sının bitkinin isteği dışına çıkmasına, tuz etkisi yaratarak bitkilere iyonik toksisite oluşmasına, toprakta biyolojik çeşitliliğinin azalmasına, bitkilerin hastalık ve zararlılara karşı direncinin düşmesine, ürünlerin besin dengesinin bozulmasına, suların kirlenmesine, bileşimindeki ağır metallerin toprağa karışması sonucu toprakta ağır metal birikimine neden olabilmektedir. Tek başına organik maddenin yüksek olması veya tek başına kimyasal gübre kullanımı toprak verimliliği, ürün verimi, kaliteli ürün elde edilmesi, toprak canlılığını korunması vb. konularda istenen potansiyele ulaşmak için yeterli olamamaktadır. Bu ikisinin birbirini destekleyecek şekilde uygulanması en doğru yoldur.