Ne oldu şimdi!
Neden birdenbire bozdu havalar.
Tam da meyve ağaçları çiçek açmışken…
Erik, kiraz ağaçları…
Genç, körpe kız teni gibi bembeyaz çiçek açmışken…
Buz kesti ortalık.
Meyve ağaçlarının çiçekleri soğuktan kapkara kesildi.
Bu da demek oluyor ki fakir fukara pahalılıktan meyve dahi yiyemeyecek bu yaz.
***
Yalancı bahar mıydı geçen hafta yaşadığımız güneşli bahar havası.
Havalar her mart yapıyor bu oyunu meyve ağaçlarına.
E tabi kış kışlığını, puşt puştluğunu, mart martlığını, adamın hırtı hırtlığını yapacak.
***
Ağaçlarda da var suç.
Aldatılmaya hazırlar.
Güneşi görür görmez çiçek açtılar.
Gerçi biz de aldandık.
Bizi de aldattı yalancı bahar.
Hemen soyunup dökündük.
Kışlıkları kaldırıp yazlıkları çıkardık.
Kısa kollular…
Tişörtler…
Kendine güvenen genç kızlar, göbeklerini açıkta bırakan kıyafetlerini çıkardı hafta sonu.
Biraz kışın rehaveti, biraz da hamburger, cips, kola, pizza…
Abur cubur yağı birikmiş kıştan çıkma kar beyazı göbeklerini ortaya çıkaran kıyafetlerini giymekten çekinmediler, şehrin hoşgörülü, demokrat, özgürlükçü anlayışından aldıkları cesaretle.
***
Hafta sonu; çarşı, pazar, caddeler insan kalabalığıydı.
Güneşi gören, bahar geldi, diyen kendini dışarı atmıştı.
Porsuk Çayı'nın kenarı gençlerle doluydu.
Suyun kenarında, bir iki metre genişliğindeki çimlerin üzerine oturmuşlardı kızlı erkekli.
Beş altı kişilik gruplar daire oluşturmuş arkadaşlarının çaldığı sazı, söylediği türküyü dinliyorlardı.
Bir adım ötede başka bir grup gitar çalıp dinliyordu.
Sadece sohbet edenler, bir şeyler yiyenler, ayaklarını suya sarkıtanlar…
Kimileri evden termosla getirdikleri çayı içiyordu, termosun dibinde kalan son bir bardak çayı paylaşarak.
Kimileri kola içiyordu.
Kimileri bira.
Kimse kimseye karışmıyordu.
***
Bir ara Recep Dayı da çıkıp geldi.
Bir elinde rakı kadehi, bir elinde şarap şişesi...
Suyun karşısından kadeh kaldırdı gençlere.
Bir yudum rakıdan aldı, üzerine bir yudum şaraptan.
Rakıya şarabı meze yapanı ilk kez gördüm…
Sonra 'Se-vi-yo-rum' diye nara attı.
İnanmazsınız, tüm Porsuk boyunca yükseldi alkış sesi ve 'Se-vi-yo-rum' bağırtısı.
Kıskandım Recep Dayı'yı.
Yazıp çiziyoruz ama boşuna…
Recep Dayı'nınkinin yarısı kadar olsun tanınmadan, ilgi görmeden, insanların sevgisini, saygısını, hoşgörüsünü kazanamadan ölüp gideceğiz bu dünyadan…
***
Umarım bütün şehirlerde, bütün ülkede bu hoşgörü böyle olur.
Kimse kimsenin yaşam tarzına, giyimine kuşamına, yemesine içmesine, yatmasına kalkmasına, düşüncesine, hayata bakış açısına, siyasi görüşüne müdahale etmez.
Kimse kimseyi baskı altına almaya…
Korkutmaya, sindirmeye…
Aldatmaya, kandırmaya kalkmaz.