15- 16- 17 Temmuz 2016 günlerinde biz ailecek 'ev taşıma telaşı' içinde olduğumuzdan ve dolayısıyla iletişim araçlarımız kapalı olduğundan, o günlerde ülkemizi sarsan 'DARBE' olayının sıcak gelişmelerini ayrıntısıyla izleyemedik. Ve işin heyecanını ya da korkusunu da tam olarak algılayamadık.

Ancak 1960'dan beri tüm darbeleri yaşamış birisi olarak gelişmeler benim midemi bulandırdı.

Bu darbe girişimi bana öncelikle ilkokul öğretmenliği yaptığım dönemlerde çocuklarla birlikte hazırladığımız 'müsamereleri' anımsattı… Ama gelişmelerin ayrıntılarını duydukça 'Çocuklar bile böyle basit müsamere yapmazlar…' dedim.

Sonra 'Bu işin şakası olamaz' diyerek, olayı 'askerlik' yani 'savaş/savunma stratejisi ve taktiği' açısından irdelemeye çalıştım. Bu irdeleme de beni şu sonuca götürdü:

Böyle bir darbe girişimine ancak 'aptalca' ya da 'düzmece' denebilir…

Bu konuda öncelikle 'Bu darbe girişimi kimin/kimlerin işine yarar?...' diye sormamız gerekiyor.

Konunun bundan sonrasını birlikte sağlıklı olarak irdeleyebilmemiz için, okurlarıma benim bakış açımın temel ilkesini açıkça belirtmek isterim:

'Ben demokratik bir toplumda silaha, şiddete, teröre, komploya, dalavereye dayalı; her türlü darbeyi şiddetle lanetliyorum.'

Son yıllarda bir yandan 'savaş ve terör kıskacı', diğer yandan 'şeriat ve darbe kıskacı' içinde yanmakta olan ülkemde 'yangına körükle gidenler' o kadar çoğaldılar ki…

Bu nedenle tüm duyarlı yurttaşların bu yangın ortamında daha akılcı ve daha sorumlu davranmaları gerekiyor.

TÜRKİYE'DE BARIŞ YANIYOR

Ülkemizde çok uzun süreden beri 'iç barışımızı içten içe yakmakta olan yangın' son yıllarda iyice harlandı.

Bir yandan 'PKK terörü' bu yangını sürekli körüklerken, diğer yandan 'demokratik devlet ilkelerine aykırı olarak orantısız biçimde sürdürülen bazı güvenlik uygulamaları' yangını büyütüyor…

Nefret tuzağına düşmüş bu körükler, emperyal çevrelerden aldıkları gazı, barış yangını üzerine acımasızca boşaltıyorlar…

Bu arada, Ortadoğu'da uzun yıllardan beri sürmekte olan 'petrol savaşları' da Türkiye'nin dış barışını sürekli tehdit ediyor.

Savaş ve küresel terör yangınının Türkiye'nin kucağına bıraktığı '3 milyon Suriyeli mülteci bombası' ise barış yangınımızın başka bir boyutu…

Mülteci Suriyeliler sorununa körükle gidenler de az değil. Birileri 'ırkçı/dinci yaklaşımlarla mülteci düşmanlığını körüklüyor…' Başka birileri de 'mültecilerin sırtından insan hakları kurbanı kesme' yarışındalar…

Bence Suriyeli mülteciler sorunu irdelenirken şu gerçekler unutulmamalıdır:

· Bu sorun bir insanlık sorunudur.

· Sorunu yaratan faktörler arasında AKP/RTE iktidarı çok önemli bir yer tutmaktadır.

· Suriyeli mülteciler sorununun gerçek ve kalıcı çözümü; 'bölgedeki savaşın durdurularak, mültecilerin ülkelerine geri dönüşlerinin sağlanmasıdır…'

· Sorunun geçici çözümü ise Suriyelilere 'vatandaşlık' yerine, 'mültecilik' statüsü verilmesidir.

Sözün özü, 'barış yangını savaşla, terörle ve darbeyle körüklenerek söndürülemez…

Bu yangının sönmesi için 'barışın patlak vermesi…' gerekiyor.

BARIŞ, hem de hemen şimdi ve de koşulsuz olarak…

DEMOKRASİMİZ YANIYOR

1920'lerde temeli atılan ve gelişen süreçte dünya demokrasi tarihinde özgün bir yer edinen 'Türkiye demokrasisi', ne yazık ki son yıllarda çok büyük darbeler yedi…

Demokrasimizin olmazsa olmazları olan 'laik, demokratik, sosyal hukuk devleti' ilkelerinin içleri boşaltılarak; 'parmak çoğunluğu egemenliğine' indirgendi…

Bilimin ve laikliğin rehberliği yerine, şeriatın rehberliği; evrensel hukukun üstünlüğü yerine, şeriat hukukunun üstünlüğü devreye sokuldu…

Türkiye demokrasisinin en özgün özelliklerinden olan 'çoğulculuk' parçalanarak; etnik ve dinsel farklılıklar körüklendi…

Geleneksel 'güçler ayrılığı' dengelerimiz bozularak; tüm yetkilerin çokbilmiş birinde toplandığı 'güçler birliği' sisteminin alt yapısı oluşturuldu…

Özetle, Türkiye koşar adımla 'Dinsel otoriteye dayalı başkanlık (diktatörlük) sistemine doğru sürükleniyor…'

Böylesine hoyratça örselenen demokrasimiz barış yangını içinde kıvranırken; sözde kutsal değerler adına ortaya atılan sözde çözüm önerileri yangını daha da körüklüyor…

Oysa 'demokrasi yangınını söndürecek tek çözümün yine DEMOKRASİ olduğu, bir dünya gerçekliğidir…'

Barış ve demokrasi yangınında 'ilk kurtarılması gerekenler ise insan hakları ve hukuktur…'

KIRK KATIRCILARLA KIRK SATIRCILARA DİKKAT!

Ülkemizde BARIŞ ve DEMOKRASİ'nin cayır cayır yanmakta olduğu bir ortamda:

· Birileri demokrasiye ve insanlığa tamamen aykırı olan aptalca bir darbe girişimiyle bu yangına benzin döküyor…

· Bir başka birileri de 'Cambaza bak!' taktiğiyle 'Aaa askeri darbeye bak!..' diye tüm körükleri işleterek ve satırlarını sallayarak; 'kendi sivil darbelerinin zeminini güçlendiriyorlar…'

· Daha düne kadar birbirleriyle 'kuzu sarması' olarak 'beraber yürüdükleri yollarda…' bugün kıyasıya çıkar kavgası yapıyorlar….

· Ve de bu ülkenin duyarlı yurttaşlarını aptal yerine koyarak soruyorlar: 'Darbeden yana mısın, yoksa demokrasiden(!) yana mı…?'

Hadi canım siz de!..

Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…