Sözcü Gazetesi'nin 'Tokmak' yazarı Rahmi Turan'ın başı belada!
Deneyimli…
Usta köşe yazarı.
Ve yılların gazetecisi…
Ama ben dememiş miydim köşe yazısı, her an elinde patlayacak bir bomba gibidir, diye.
Manyak bir şey yani bu köşe yazısı da köşe yazarlığı da.
***
Yazıları nedeniyle ne badireler atlatmış şimdiye kadar ama…
Ama saldırgan sokak köpeğini yazınca…
Hayvanseverlerle başı belaya girdi usta yazarın.
Hiç olmadığı kadar hem de:
'Bir sokak köpeğinin ünlü spor yorumcusu Ömer Üründül'ü ısırdığını yazdım, sanki dünya savaşı çıkardım… Bir kıyamet koptu ki sormayın!
Efendim, köpeğin saldırısını yazmamam lazımmış… Zavallı köpeklere düşmanlık yapıyormuşum… Yani arada bir ısırmalarında ne mahzur varmış!'
E doğru! Köpektir ısırır.
Gazeteciliğin de kuralıdır ki köpek adamı ısırınca haber dahi olmaz, adam köpeği ısırınca…
Yani Ömer Üründül köpeği ısırsaydı ve siz de yazsaydınız alkışlanırdınız hayvanseverler ve dahi hayvan sevmeyenler tarafından.
***
Her ne kadar sonraki yazılarında,
'Ben bütün köpeklerden değil, sadece saldırgan köpekten bahsettim…' diye yazıp sokak köpeklerinin cümlesinden özür dilediyse de…
Vallahi ne bileyim işte, Rahmi Turan'ın bu işten sıyırması pek kolay değil.
Hayvanseverlerden, Panter Emel'lerden kurtulması mümkün değil.
Üstat şükretsin ki ülkede henüz daha idam hükmü yok!
***
Derler ya, damdan düşenin halinden damdan düşen bilir, diye.
Ben bu konuda çok temkinli olduğumdan başıma böyle bir şey gelmedi ama…
***
Apartmanın merdivenlerinden iniyordum sabahın erken saatinde.
Beyaz, küçük, kedi kadar bir köpek…
Köpek, dedim ama…
Kusura bakmasın artık, adını hatırlayamadığımdan dolayı…
Apartmanda çok meşhur; apartmanın fenomeni.
Benden daha meşhur yani…
Ara sıra çocuklarla oynamaya çıkıyor bahçeye.
Ara sıra apartmandaki kadınların gün toplantılarına gidiyor. En önde, koştura koştura.
İşi iş yani. Ona bakınca insan iyiden iyiye hayıflanıyor dünyaya köpek olarak gelmediğine…
***
Çocuklar bütün gün bağırıp duruyor bahçede:
'Oynamaya çıkacak mı? Oynamaya çıkacak mı?'
O annesinin kucağında,
'He he he!'
Bir heves bir heves bunda.
Annesi,
'İnecek misin oğluşum, oynayacak mısın ablalarla oğluşum... Ablası akşam hava serinleyince insin, şimdi güneş geçer başına.'
***
İşte bu şahsı muhterem sabah gezintisine çıkmış annesiyle, apartmanın bahçesine.
Beni merdivenlerde görünce koşmasın mı üzerime!
'Çen çen!'
Korkup,
'Hoşt!' demiş bulundum.
Köpeği kucağına aldı kadın.
'Onun bir adı var!' dedi. 'Gel anneciğim! Amca huysuz biraz!'
Arkamdan,
'Suratsız, ne olacak! Hayvan sevgisi yok ki içinde,' diye söyleniyordu
***
Yanılıyor oysa.
Biz de seviyoruz köpekleri.
İnsanları sevmediğimiz kadar hem de!
Yaşasın köpekler.