Ve iki bin yirminin ilk günü…
İki bin yirmide; her zamanki gibi coşkuyla, kutlamalarla karşıladığımız bu yeni yılda neler olacak, neler yaşayacağız?
Bu arada, vatandaşların anlattığına göre, yılbaşı öncesi bazı cemaatler birçok şehirde bildiri dağıtmış, yılbaşını kutlamayın diye.
Ne kadar doğru bilmiyorum.
İki kişilik gruplar halinde geziyorlarmış.
Sarıklı, cübbeli…
Şehirlerin kalabalık caddelerinde gezip insanları yolundan çevirerek ellerindeki bildiriyi veriyorlarmış.
Fırsat bulurlarsa kısa bir 'sohbet' de yapıyorlarmış.
Bildiride, yılbaşı kutlamasının günah olduğu yazıyormuş.
Bildirinin sonunda da cemaatlerinin adresi, sohbet günleri, saatleri, hangi tarikata -hangi Hoca Efendiye- bağlı oldukları falan yazıyormuş.
Yani yılbaşı kutlaması bahane!
Asıl amaç cemaatlerinin tanıtımını yapmak, cemaatlerine üye kazandırmak; çoğalmak, yayılmak, güçlenmek…
Vatandaş; önüne gelen bildiri dağıtabilir mi, şuraya gelin buraya gelin diye çağrıda bulunabilir mi, insanların yolunu kesip özel hayatları, inanışları, yaşam biçimleri, eğlenceleri, kutlamaları hakkında yorumda bulunabilir mi diye soruyor.
Bunu da burada dile getirdikten sonra…
Gücümüz nedir bilmiyorum ama vatandaşın, halkın sesini duymak, duyurmak bir zorunluluk olmalıdır her yazıp çizen için.
***
Ne diyorduk?
İki bin yirmide neler olacak, neler yaşayacağız diyorduk, değil mi?
Doğrusu insan merak ediyor bunu.
Sadece bunu mu?
Sizi bilmem ama benim aklıma takılır ara sıra, yüz yıl sonra dünyada neler olacak acaba, diye.
İnsanlığın, yüz yıl sonra, iki bin yüz yirmi yılında nereye geleceğini merak ettiğim olur.
Görmek mümkün olsa iki bin yüz yirmi yılını.
Mümkün değil.
Biz şöyle duralım, acaba bugün, iki bin yirminin bu ilk gününde doğan kaç çocuk başarabilecek iki bin yüz yirmi yılını görmeyi?
Aklı başında olmak şartıyla ama!
Pekii ya üç bin yirmi yılında neler olacak?
Üç bin yirmi yılında insanlık nereye gelmiş olacak acaba?
Kim bilir, belki de ölümsüzlük bulunur bin yıl sonra.
Yahut da dünya dışında, yaşamın olduğu bir başka gezegen daha bulunur.
Bunların tersi de olabilir.
İnsanlık yok olma tehlikesiyle karşı karşıya da gelebilir.
***
Televizyonlarda her yılbaşı akşamı olduğu gibi…
'Dansöz oynattılar!' demeyin hemen.
O eskidendi.
Artık kimsenin dansözle falan ilgilendiği yok.
Televizyonlarda bu yılbaşı akşamı da geride kalan yılda yaşanan ilginç olaylar gösterildi.
Acaba, yüz yıl sonra, yeni yılda neler olacağını da gösteren bir televizyon, bir yayın, bir teknoloji olur mu?
Sanmam.
***
Eski Türklerde Şaman'lar sadece şair değillerdi.
Aynı zamanda doktordular, hastalıkları iyileştirirlerdi…
Büyücüydüler…
Organizatördüler!...
Yani şölen, yuğ (cenaze töreni), sığır (av töreni) gibi törenleri düzenleyip yönetirlerdi.
Din adamıydılar…
Ve trans olup Tanrıyla iletişim kurarak gelecekten haber verirlerdi.
Biz de şimdi iki bin yirmi yılında yaşanacaklardan haber verecek olursak ki bunun için trans olmaya falan da gerek yok.
Bu yıl da siyasi çekişmeler, bağrış çağrış devam edecek.
İşsizlik katlanarak artacak.
Yeni hastanelerimiz, yeni yollarımız, yeni köprülerimiz olacak.
Ve kadın cinayetleri bu yıl da hız kesmeden devam edecek.