Ülkemizin yaşamakta olduğu Yerel Yönetim Seçimleri sürecinde, RTE/ AKP/ MHP oluşumunun tezgahladığı 'nefret söylemleriyle bezenmiş sapkın propagandalar'; sanki kar fırtınası gibi karartıyor toplumun görüş alanını…
Karartılan ortamda ne yerel yönetimlerin sorunları konuşulabiliyor, ne de hileli seçmen listeleri ve seçim güvenliği…
***
Eğitim alanımızdaki sorunların imdadına ise 'karne tatili' yetişti…
Öğrencilerimiz (ve öğretmenlerimiz) 'adeta geçici olarak tahliye edilmiş tutuklular' gibi özgürlüğün tadını çıkarıyorlar…
Karne tatiliyle birlikte sosyal medyamızda 'takdir ve teşekkür belgesi görüntüleri' bolca dolaşır oldu.
Şu garip çelişkiye bakın ki, son yıllarda 'evrensel ölçütlere göre eğitimimizin kalitesi sürekli düşüyor' ama çocuklarımıza verdiğimiz takdir belgelerinin sayısı sürekli artıyor…
***
Oysa yaşamakta olduğumuz yerel seçim sürecinde sağlıklı bir biçimde irdelememiz ve paylaşmamız gereken birçok sorun var.
Bu nedenle biz, nefret söylemlerine ve kısır tartışmalara bulaşmadan, olumlulukları ve umutlarımızı çoğaltmak için karınca kararınca çabalarımızı sürdüreceğiz.
DEMOKRASİ VE YEREL YÖNETİMLER
Bugünkü yazı konumuzun anahtar sözcükleri olan 'demokrasi, yerel yönetimler, eğitim' değerleri arasında, birbirlerini doğrudan etkileyen diyalektik bir ilişki var.
Bu ilişkiyi doğru kurabilmemiz için, son yıllarda yerel yönetimlerle ilgili olarak demokrasi çevrelerinde sıkça kullanılan bazı değerlendirmeleri anımsayalım:
  • Çağdaş demokrasi öğretisinde 'Katılımcılık ve çoğulculuk' demokrasinin temel ilkeleri olarak kabul ediliyor ve bu bağlamda 'Yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir…' deniliyor.
  • Çağdaş yönetim bilimi verileri 'Yerinden yönetim' uygulamalarının daha işlevsel ve verimli olduğunu ortaya koyarak, 'Yerel yönetimlerin görev ve yetkilerinin artırılmasını' öneriyor.
  • Diğer yandan, 'Yereldeki toplumsal yatırımların ve hizmetlerin merkezi hükümetlerce değil, yerel yönetimler tarafından gerçekleştirilmesinin maliyet ve verimlilik açısından daha avantajlı olduğu…' bir yönetim bilimi gerçekliği olarak çoğunlukla kabul ediliyor…
  • Gelişmiş ülkelerdeki toplumsal yaşam içinde yerel yönetimlerin ağırlıkları giderek artıyor.
Ülkemizde de bilimsel verilerden sonuçlar çıkarılarak, geleceğe yönelik projelerin ve programların bu doğrultuda yapılması gerekiyor.
Daha açık söyleyecek olursak önümüzdeki süreçte yaşamın her alanında, 'Yerel yönetimlerin en önemli unsuru olan belediyeleri' çok önemli görevler bekliyor.
Bu görevlerin önemli bir boyutu da eğitim örgütlerini (sendikalar, dernekler) ve duyarlı yurttaşları ilgilendiriyor.
EĞİTİMDE YERELLİĞİN ÖNEMİ
Son yıllarda toplumbilim alanında 'yerel yönetimlerin görev ve yetkilerinin arttırılması…' konusu gibi yıldızı parlayan (önemsenen/çok tartışılan) bir konu daha var:
'Eğitimde kalitenin yükseltilmesi ve eşitliğin sağlanması…'
Bu iki önemli ana konu doğal olarak sıkça birbirinin içine giriyor ve 'eğitimde yerel olanakların ve yerel kararların geliştirilmesi…' alt konusu da giderek önem kazanıyor.
Çağdaş sosyal devletin ana görevlerinden ve hatta varlık nedenlerinden birisi 'yurttaşların eğitim hakkının korunması ve geliştirilmesidir…'
Eğitim hakkının 'eşit, özgür ve kaliteli' bir biçimde geliştirilmesinin yolu da 'kamusal eğitim'den geçiyor.
Kamusal eğitim alanında verimliliğin geliştirilebilmesi için 'yerel koşullara ve yerel olanaklara uygun eğitim programları yapılması' gerekiyor.
Bu programların gerçekçi olarak yaşama geçirilebilmesi için ise 'eğitim kurumlarında yerinden yönetim yetkilerinin öne çıkarılması' gerekiyor. Örneğin:
'Eskişehir'de nerelere kaç okul yapılacağı, bu okullarda hangi ders programlarının ağırlıklı olacağı ve kaç öğretmenin görev yapacağı…' gibi kararlarda yerel yönetim birimlerinin etkili olmaları gerekiyor.
Bence ülkemizdeki eğitim alanının güncel sorunlarından olan 'çok dilli eğitim' ve 'özel dershaneler…' gibi sorunların gerçekçi ve demokratik çözümü de buradan yani 'yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarının arttırılmasından' geçiyor.
Elbette ki o yerel yönetimlerin 'katılımcı demokrasi ilkeleri doğrultusunda oluşmaları ve çağdaş Türkiye bütünlüğü içinde sorumluluk taşımaları…' çok önemlidir.
YAŞAM BOYU EĞİTİM VE BELEDİYELERİMİZ
Dünyada eğitim alanındaki çağdaş gelişmeler açısından 'Bologna Süreci' önemli bir örnektir.
Bologna Süreci çalışmaları 1988 yılında Fransa, İtalya, Almanya ve İngiltere eğitim bakanlarının girişimiyle başlamış ve daha sonra 1999 yılında Bologna Bildirgesi'nin 29 Avrupa ülkesinin eğitim bakanları tarafından imzalanması ile sürmüştür.
Bugün Bologna Süreci, 46 ülkenin oluşturduğu ve pek çok uluslararası kuruluşun desteğiyle çalışan bir reform sürecidir.
Türkiye bu sürece 19 Mayıs 2001 tarihinde katılmıştır.
Bologna Sürecinin konumuz açısından önemli olan hedefleri şunlardır:
  • 'Bireylerin bilgi toplumuna uyum sağlamaları için yaşamın tüm evrelerine aktif bir şekilde katılmalarına olanak sağlayacak yaşam boyu eğitimin teşvik edilmesi…'
Adından da anlaşılacağı üzere, insanın kendisini yaşam boyu yenilemesini sağlayan yaşam boyu eğitim, her yerde ve her zaman mümkün olan bir süreçtir.
Yaşam boyu eğitim, yaygın ve örgün eğitim modellerini içerisinde barındırmaktadır.
***
Ülkemizde gerek belediyelerle doğrudan ilgili olan yasalar gerekse belediyelere atıfta bulunan çeşitli yasalar; yaşam boyu eğitim kapsamında 'Eğitim, kültür, bilim, sanat hizmetleri için belediyelere görev ve sorumluluklar yüklemekte ve yetkiler vermektedir.'
Uygulamada ise ülkemizdeki hemen tüm belediyelerde, 'Sosyo- kültürel, bilimsel ve sanatsal etkinliklerle meslek edindirme çalışmalarının çok önemli yer tuttuğu' bilinen bir gerçekliktir.
Ancak bu alanda düzeltilmesi ve geliştirilmesi gereken o kadar çok şey var ki…
Belediyelerimizin sürdürmekte olduğu Yaşam Boyu Eğitim çalışmaları, 'çağdaş eğitim örgütleriyle işbirliği ve eşgüdüm içinde geliştirilerek, daha kaliteli ve daha kitlesel hale getirilebilir…'
Yaşam boyu eğitim alanında Türkiye'ye örnek olacak çalışmaların yapıldığı Eskişehir'de, seçim sürecimizin bu tür tartışmalara açılması gerekiyor…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…