Türkiye için çok önemli bir dönüm noktası olacak '31 Mart Yerel Yönetim Seçimleri' için kalan süre bir ayın altına düştüğü için seçim yolu trafiği iyice yoğunlaştı.
Trafiğin sağ şeridinde yaşanan yoğunluk ve karmaşa, 'beka (varlığın devamı) meselesi' söylemleri ve 'ayrıştırma/ ötekileştirme' taktikleriyle kapatılmaya çalışılıyor…
Ama sağ şeritteki gerçek amacın 'Tek adama ve çıkar ilişkilerine dayalı otoriter sistemi sürdürmek…' olduğu açıkça sırıtıyor.
Trafiğin sol şeridinden hedefe ulaşmaya çalışanlar ise Türkiye'nin temel sorununun 'demokrasi' olduğunu biliyorlar.
Onun için sol şeritte 'eşitlik, özgürlük, kardeşlik, çağdaşlık…' gibi umutlar kol geziyor.
İzninizle, bencileyin 'yürek solda atar' diye düşünenler için 'yerel seçimlere giden yolun sol şeridini' irdelemek istiyorum.
Yapmaya çalıştığım değerlendirmelerin temelinde, kırk yılı aşkın bir süredir sol kültürden beslenen bir bilinç birikimi ve gelişmeleri yakından izleyen gözlemlerin yol göstericiliğinin olduğunun bilinmesini isterim.
YEREL SEÇİMLERE KATILACAK SOL PARTİLER
Bilindiği gibi 31 Mart seçimlerine 12 tane siyasal parti katılacak.
Bunlardan 5 tanesi, 'Parti belgelerinde kendilerini açıkça 'sosyal demokrat, sosyalist, komünist, devrimci/ demokrat' olarak tanımlayan partiler' ya da 'Kamuoyunda 'sol parti' olarak kabul edilen partilerdir.'
Bu ölçütlere göre seçime katılacak 'sol partiler' in, özet özellikleri ve Eskişehir'deki durumları şöyle özetlenebilir (Alfabetik sıraya göre):
1.Cumhuriyet Halk Partisi (CHP):
1980'li ve 1990'lı yılların Türkiye'sinde solun temel sorunlarından birisi olan 'sosyal demokratların birliği', günümüzde CHP çatısı altında yoğun bir biçimde sağlanmış durumdadır.
Türkiye'nin en köklü partisinin tarihsel süreçten gelen güvenilirliği üzerinde sağlanan 'sosyal demokrat birlik', CHP'ye yönelen sol umutları yoğunlaştırmıştır.
Bu umutlar ve CHP'li belediyelerin gösterdikleri başarılar, yerel seçimlerde CHP'yi sol umutların en güçlü odağı durumuna getirmiştir.
CHP, Eskişehir merkezde en güçlü parti durumundadır ve diğer ilçelerde de şansı çok yüksek görünmektedir.
2. Demokratik Sol Parti (DSP):
Yaklaşık 20 yıldan beri siyaset arenasında yer edinemeyen DSP'nin nedense bu dönem birden yıldızı parladı…
Ancak bu parlamanın, ne sosyal demokrasiyle ne de rahmetli Ecevit ile bir ilgisi yok…
DSP'nin 31 Mart seçimlerinde Türkiye'de ve özellikle Eskişehir'de yüklendiği konum(!), siyasete de etik kurallara da aykırı olan utanılacak bir durumdur…
3. Halkların Demokratik Partisi (HDP):
Öncelikle siyasetimizin sol yanında 'HDP'nin sol parti olup/olmadığı…' konusunun ciddi anlamda tartışıldığının altını kalınca çizmek istiyorum.
'HDP'nin parti belgelerinde sol ilkelerin açıkça yer almadığı…' ve 'bu partinin etnik siyasete dayalı radikal demokrat bir parti olduğu…' biçiminde yapılan değerlendirmeler oldukça yaygındır.
'HDP'nin 31 Mart'ta Eskişehir' de aday çıkarmaması' önemli bir durumdur.
Ancak polemiğe açık olan bu tür durumlar, artık kamuoyunda daha ilkesel bir biçimde ve daha açıkça paylaşılmalıdır…
4. Türkiye Komünist Partisi (TKP):
'TKP' nin 31 Mart seçimlerine katılma hakkı kazanan tek sosyalist parti olması' önemli bir başarıdır.
Ancak ülkemizin bugünkü koşullarında esas önemli olan tutumun; 'Oyların ütopik amaçlı değil, nesnel gerçeklik amaçlı kullanılması…' olduğu unutulmamalıdır.
Örneğin Eskişehir'de boşa gidecek bir tek oy bile çok önemlidir…
5. Vatan Partisi (VP):
Özellikle eski İP'in 'VP' ye dönüşmesi sürecinden sonra, sol kamuoyunda 'Bu partinin sol kimliği kaldı mı?...' konusu da çokça tartışılır oldu.
Bu partinin, bilimsel gerçeklere aykırı bir biçimde ürettiği sözde ulusal solculuk çizgisi arkasına sığınarak; daha çok solu ve özellikle CHP'yi hedefleyen saldırıları, hem sol değerlere hem de etik değerlere aykırı bir durumdur…
YEREL SEÇİMLERDE SOSYALİST SOLUN SORUMLULUĞU
Ülkemizde kağıt üzerinde otuz civarında 'sosyalist/komünist/devrimci parti' olmasına rağmen, 31 Mart' ta 'TKP dışında hiçbirinin seçime katılma hakkı kazanamaması', üzücü bir durumdur.
Bu durum, Türkiye demokrasisinin çok önemli bir eksikliğidir.
Bu acı gerçeğin yaşanmasında elbette ülkemizdeki antidemokratik ortam temel etkendir.
Ancak sosyalist hareketin uzun yıllardan beri sürüp gelen 'parçalanmışlığı' ve dolayısıyla 'kitleselleşememesi' de önemli bir etkendir.
Dahası, bazı sosyalist grupların 'HDP bileşeni' kimliği altında bu partiye sığınmaları, 'Sosyalistlerin bağımsız örgütlenme ve sosyalist birlik sağlama' potansiyelini zayıflatmaktadır.
Üstelik mevcut sosyalist örgütlerin çoğunun, 'Sanki kitleselleşmenin yolu CHP'yi eleştirmekten geçiyormuş gibi tutum izlemeleri…' sorunun başka bir boyutudur.
Onun için kendilerini sosyalist/ komünist/ devrimci olarak tanımlayan bireyler ve örgütler tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi, 'Sosyalistlerle sosyal demokratların güç birliği yapmaları için…' uğraş vermelidirler.
Bu bağlamda Türkiye sosyalist hareketinin tüm birikimi ve değerleri sahiplenilmeli ve bugüne taşınabilmelidir.
Bence bugün ülkemizde sosyalistler için görülmesi gereken 'güncel baş sorun':
' Tek adam sistemine dayalı RTE/ AKP/ MHP ve diğer gerici güçlerden oluşan ittifakın yarattığı demokrasi tehdididir…'
Bu bağlamdaki 'baş sorumluluk da cumhur ittifakının toplum nezdinde geriletilmesidir…'
Bu sorunu toplum yararına çözmenin koşulu ise:
'31 Mart seçimlerinde HDP'ye destek olmak, bağımsız adaylar çıkarmak ya da seçimi boykot etmek…' gibi kolaycı seçenekler yerine:
'Her şeye rağmen sosyal demokrat CHP'ye destek olmak gibi zor bir sorumluluğun altına girmek…' daha gerçekçi bir seçenektir.
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…