12-18 Aralık haftası Yerli Malı haftası idi. Cumhuriyetin kuruluşunu takip eden yıllarda 1929 sonrası kutlanmaya başlayan ve milli politika haline gelmiş olan 'Yerli Malı Yurdun Malı, Herkes Onu Kullanmalı' ilkesi, bugün çok gerilerde kalmış gözüküyor. Yurt dışında birçok ülke de bu tür hatırlatmalara gerek duymadan, yerli malı haftası tarzı önemli gün ve haftalar olmadan sivil toplum örgütleri ve tüketici örgütleri kendi ülkelerinde üretilen malların kullanılması için sürekli kampanya yapıyorlar.

Türkiye açısından ise bu tür kampanyaların yapılıp üretilen malları yeterince pazarlayamadığımız bir durum söz konusu. Bunun elbette farklı nedenleri var ama en büyük neden kimse tarafından inkar edilemeyecek olan ülkemizi büyük pazar olarak gören ve yıllar içinde yabancı mal hayranlığı uyandıran uluslararası sermayenin devamlı olarak yabancı mallar ve markaları halkımıza sunması ve Black Friday gibi isimler kullanılarak tüketim çılgınlığı yaşatmasıdır.

Üretim yapılmayan ve minimum seviyeye çekilen bizim gibi ülkelerde insanları yabancı mallara mahkum etmek bilerek ve istenilerek izlenen bir yoldur. Bu nedenledir ki bir zamanlar dünyanın kendi kendine yeten 7 ülkesinden biri olan Türkiye saman, et ve tahıl ürünleri ithal etmeye başlamıştır. Bu nedenledir ki tahıl ürünlerine vergileri kaldırarak ithalatın önünü açarken yerli üretici çaresiz bırakılmıştır. Bu nedenledir ki yeraltı yerüstü kaynaklar yabancılara satılmıştır. Oysa ki ülkemizin üretim bakımından başarılı olduğu birçok ürün var.

Türkiye başta mobilya, beyaz eşya, elektronik eşya olmak üzere bütün tüketim mallarının en kalitelisini üretiyor ve birçok ülkeye ihraç ediyor. Türk beyaz eşyası ve elektronik eşyası yurt dışında kalitesi ile beğeni kazanan ve ödül alan ürünler sıralamasına giriyor. Ancak ne iktidar ne de muhalefet partileri yerli malı özendirme ve kullanma kampanyaları düzenlemiyor. Ticari kuruluşlardan yerli malı üretimi için bir öneri ve bir ses yok, tüm tüketici dernekleri ve sendikalar da suskun kalıyor ya da yeteri kadar seslerini duyuramıyor.

Artık yerli malı kullanma kavramını incir ve portakal ile kutlanan haftalardan kurtarmak zorundayız. Bu yüzden kendi işyerimizi, kendi aşımızı korumak için sanayicisi, ihracatçısı, tüccarı, işçisi, memuru, esnafı, tüketicisi ve bunların örgütleri olarak bir araya gelip yıllardır unutturulmaya çalışılan yerli malı kullanma kavramına geri dönmek zorundayız. Yerli malı kavramını da genişleterek, bizim ülkemizde bizim işçimiz tarafından üretilen, bize vergi ödeyen, bize katkı sağlayan markası ve milliyeti ne olursa olsun Türkiye'de yatırım yapan, her türlü firmanın ürününü yerli malı olarak kabul ettiğimizi Türkiye'de üretilen malı kullanmanın nostalji değil, ülkenin geleceğini düşünmek olduğunu önemle ve inançla herkese anlatmalıyız.