Bilindiği gibi tüm dünyada farkındalık yaratmak amacıyla bazı gün ve haftalar belirlenmekte ve bilgilendirme bilinçlendirme çalışmalarıyla dünya insanları duyarlı hale getirilmeye çalışılmaktadır. Geçen hafta içinde 16 Ekim 'Dünya Gıda Günü' de bu özel günlerden biri idi. Gün nedeniyle, çeşitli etkinlikler çeşitli çalışmalar yine yapıldı. Dünya gıda günü vesilesi ile Türkiye'deki vatandaşlarımızı ele aldığımızda durumun hiç açıcı olmadığı görüyoruz! Halkımızın büyük bir çoğunluğu yeterli gıdaya erişemiyor! Çünkü, yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenebilecek gelir düzeyine sahip değiller. Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK'in Hane Halkı Kullanılabilir Gelir Dağılımı ile Türk-İş'in açlık sınırı rakamlarını karşılaştırdığımızda, Türkiye halkının yüzde 20'sinin açlık sınırının altında yaşadığı anlaşılmaktadır. Türkiye'de Eylül 2018 ayı itibariyle, 4 kişilik ailenin yeterli ve dengeli beslenebilmesi için aylık gıda gideri 1893TL olması gerekmektedir. Ailenin diğer tüm ihtiyaçlarına ilişkin giderleri dikkate alınırsa, haneye girmesi gereken bedel ise Eylül 2018 itibariyle 6167TL'dir. Eğer, 4 kişilik hanenin Eylül 2018 ayındaki geliri gıda için gerekli olan 1893TL'nin altında ise bu aile açlık sınırının altında yaşıyor demektir! Çünkü, aile gıda için gerekli olan parayı diğer zorunlu giderlerine harcadığından yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenebilmesi olanaklı değildir.

Türkiye'de eşi çalışmayan iki çocuklu bir asgari ücretlinin eline 1679TL geçmektedir. Oysa, 4 kişilik ailenin yalnızca yeterli ve dengeli beslenebilmesi için gerekli olan para Eylül 2018 ayı itibariyle 1893TL olup, asgari ücretin üzerindedir. Yani, Türkiye'de çocukları olan asgari ücretli ailelerin iki kişi çalışıyor olsalar bile, yeterli-dengeli ve sağlıklı beslenebilmeleri olanaklı değildir.
Türkiye gibi, 4 mevsimi yaşayan, 3 tarafı denizlerle çevrili önemli akarsu ve gölleri olan, zengin bir biyoçeşitliliğe sahip ve önemli büyüklükte tarım toprağı olan bir ülkenin tarımsal ürün, işlenmiş gıda, canlı hayvan ve hayvansal ürün ithalatına gereksinmesi yoktur. Bu tür ürünlerin ithalatı Türkiye'nin yerli gıdasını ve tarımını baltalamakta ve tüketicilerin gıdaya erişimini, yeterli-dengeli ve sağlıklı beslenmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Üstelik, ithal gıda ve ithal canlı hayvanın güvenilir olmadığına ilişkin bulgulara, örneklere ve haberlere tanık olmaktayız. Bu nedenle, ithal değil, yerli gıda istemek hepimizin hakkı..!

Türkiye'de yanlış ve dışa bağımlı gıda ve tarım politikaları tartışılmaz bir şekilde gıdamızı çok pahalı ve erişilemez bir noktaya getirmiştir. Bu nedenle, yanlış ve dışa bağımlı gıda ve tarım politikaları ivedilikle terk edilmelidir. Orta ve uzun vadede sağlıklı ve yeterli gıdaya erişebilmemiz için ekolojik gıda ve tarımsal üretim ön plana alınmalıdır.
Gıdada satın alma gücü arttırılamadığı, KDV kaldırılmadığı, her türlü gıda ve canlı hayvan ithalatına son verilmediği, yanlış ve dışa bağımlı gıda ve tarım politikaları terk edilmediği, ekolojik gıda ve tarımsal üretim ön plana alınmadığı, GDO'lu yemlerle beslenen değil, gezen – otlayan hayvanlardan elde edilen gıda üretimi sağlanmadığı, gıda ve tarımda üretim ve tüketim kooperatifçiliği desteklenmedikçe antibiyotikli hayvanlardan elde edilen gıdaya son verilmediği ve kırsal kalkınma seferberliği başlatılıp küçük çiftçiye her türlü destek verilmediği sürece ne yeterli gıdaya erişmemiz ne sağlıklı bir nesil yetiştirmemiz mümkün olamaz!..