Gelelim şimdi asıl meseleye. Bütün gün aylaklık yaptıktan sonra…
Oturup şu yazıyı yazmalı artık.
Aylaklık dediğimiz de ne ki? Çay, kahve, müzik, okumak…
***
Kimi zaman böyle olur. Bir türlü yazıyı yazmaya yanaşmazsın. Kafanın içinde evirip çevirirsin yazıyı sürekli.
Çay kahve derken…
Sonra tam kalkıp yazının başına oturacakken,
'Kolay mı ulan yazı yazmak!' deyip bir de kahve içmeye niyetlenirsin yazıya başlamadan önce.
Yani elinle ayağınla oynarken…
Ağzını yüzünü sallarken de diyebiliriz buna, saatler geçip gider.
***
Asıl gerçek çay, kahve, müzik, okumak falan filan değildir.
Hepsi birer bahanedir.
Bir psikiyatrist gibi konuşacak olursak…
Bilinçaltında yatan, yazmayı hiç istemediğin yani yazmaktan tırstığın bir yazı yazmaya niyetlenmiş olmandır.
E her yazıda da gırgır şamata olmaz ki!
Bir süredir zaten iyi taktık belediyenin şu 'çekirdek çitleyen eşek' meselesine.
Şeytanın bacağını kırabilirsek bu yazıda kurtaracağız kendimizi bu eşekten.
Ama yine de…
Yazının burasında şöyle bir değinmeden geçemeyeceğim canım eşeğe.
'Yine mi eşek!' demeyin.
Eşek önemlidir bizim kültürümüzde.
Mesela Nasrettin Hoca hiç ata binmemiştir.
Bindiyse de ben bilmiyorum.
Hiç rastlamadım Nasrettin Hoca'yı at üzerinde anlatan bir fıkraya.
Neden?
Çünkü Nasrettin Hoca halktan bir insandır.
Halk da ata binmez.
Eşeğe biner.
Eşek halkı, at soyluları temsil eder.
Yani işimize gelince eşeği kendimizle özdeşleştiririz.
Masallarda, fabllarda bizimledir eşek.
İşimize gelmedi mi de aşağılama, küfür, hakaret malzemesi olarak kullanırız.
'Eşek kafalı!' deriz mesela.
'Eşek herif!' deriz.
Bir de…
Ağır hakarettir, 'eşşoğleşşek' deriz çok öfkelendiğimizde.
***
Anlatılan şudur ki, bir gün Kamil Paşa, 19.yy'ın unutulmaz hiciv ustası Şair Eşref'i makamına davet eder.
Eşref vilayete geldiğinde, Paşa'nın toplantıda olduğu, biraz beklemesi gerektiği söylenir kendisine.
Beklerken, toplantı odasından, Paşa'nın sesi gelir.
Tartışılan bir konuyla ilgili olarak Paşa'nın içeridekilere, öfkeyle,
'O kadar incelemeyin, millet eşektir, anlamaz' dediğini duyar Eşref.
Buna fena halde üzülür.
Cebinden bir kağıt çıkarır ve şu dizeleri yazıp görevliye verdikten sonra çıkıp gider:
'Reddolunmaz sözü ama eşşoğlu can sıkar
Millete eşek diyen eşek herif bilmez mi ki
Sadrazamlar da, Paşa'lar da milletten çıkar.'
***
Evet yine eşek!
Yine eşek üzerine yazdık yani…
Oysa ben,
'Siyaset iyiden iyiye ısındı.
İstifalar…
İstifa çağrıları…
İstifa çağrılarına direnecekler, direnmeyecekler, derken…
Bir de durup dururken, ortada hiçbir şey yokken partisinden istifa eden Milletvekili var ki…
Evlere şenlik bir curcuna siyasette,' diye yazıp devam edecektim yazıya.
Ama şu eşekten yakamızı kurtaramıyoruz ki bir.
Yakamızı kurtarıp şöyle, şehrinin meşhuru bir köşe yazarı olarak siyasetin nabzını tutacak yazılar yazamıyoruz ki!