Eskişehir Mustafa Kemal Caddesinde, Lozan ile ilgili bir afişin üzerindeki bazı sözcüklerin 'ince bir işçilikle' karalandığını ve özellikle 'kutlu olsun' bölümüne 'lanet olsun' yazıldığını görünce bir kez daha Lozan'ı yazmaktan kendimi alamadım.
Bu yıl 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'nın 94. yıldönümü.
Bazı siyasetçiler 'siyaseten her sıkıştığında' ya da 'fol yok yumurta yokken'' Lozan Antlaşması'nı gündeme getiriyorlar.
Lozan; yalan yanlış bilgilerle, İsmet İnönü'ye hatta Atatürk' e 'dolaylı' saldırmak için en çok kullanılan ve çarpıtılan tarihi olaylardan biri haline getirildi.
Lozan'a saldıran fesli, mısır püsküllü bazı tiplerin (!) 'Kurtuluş Savaşı'nda keşke Yunanlılar kazansaydı..' dediklerini de duyduktan sonra Lozan ile ilgili eleştirilerinin de ne kadar 'sağlıklı' olduğunu artık tahmin edebilirsiniz.

'BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLMAK'
Elimizde iki harita var. Birincisi; 1920 Sevr Antlaşması İkincisi; 1923 Lozan Antlaşması; Lozan'ı eleştirenlerin önce bu iki haritayı yan yana koyup, karşılaştırarak çok iyi incelemeleri gerekir. Ama daha önce Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'ndan önce girdiği Trablusgarp ve Balkan savaşlarında hangi toprakları kaybettiğini öğrenmemiz şart.
Türkiye, Lozan'a giderken 1911-1922 arasında birbiri ardına eklenen11 yıllık savaştan yeni çıkmıştı. Savaş yorgunu insanlarımız açlık ,kıtlık yoksulluk içindeydi. Askeri potansiyelimiz en son sınırına dayanmıştı.

'SINIRLARIMIZI DARALTTILAR MI?'
Osmanlı Devleti'nin 1699 Karlofça Antlaşması ile başlayan gerileyişi Sakarya Savaşı'na kadar sürdü.
İşgalciler 1921 yılında Ankara yakınlarına kadar gelmişlerdi.
Sevr Antlaşması'nda Anadolu'nun yaklaşık dörtte biri kadar alan Türklere bırakıldığı gibi ve işgallerin devam edeceği de çok açıktı.
Sevr'de planlaması yapılan; Anadolu'nun doğusunda ABD destekli Ermenistan ve Fırat'ın doğusunda İngiltere güdümünde Kürdistan kurulması Lozan Antlaşması ile suya düştü(!).
Osmanlı'nın uzun yıllar önce kaybettiği toprakların günahını da Lozan'a yükleyenlerin ya tarih bilgileri çok kıt ya da 'yalandan kim ölmüş?' politikası işlerine geliyor.

MUSUL'U NEDEN ALAMADIK?
Başta Musul–Kerkük olmak üzere Ortadoğu petrol alanlarını ele geçirme hedefi Birinci Dünya Savaşı çıkmasının önemli nedenlerinden biriydi. Musul konusunda Türk heyetinin, tüm çabalara rağmen yapabileceği fazla bir şey yoktu.
'Musul'u neden almadık?' diyorsak ;1922-1923 yıllarında ülkenin askeri ve ekonomik koşullarını, bölgede İngilizlerin etnik ve dinsel kışkırtmalarını ya bilmiyoruz ya da bilmezden geliyoruz demektir.
Başbakan Rauf Bey'in anlatımı ile; 'Musul'da İngiliz harp tayyareleri var, bizim değil tayyare, benzinimiz bile yoktu(!)'
Kazım Karabekir Paşa ise: 'Orduyu İzmir'den çekip Musul'a götürebilsek bile, Mudanya Mütarekesi ile kurtardığımız Trakya'yı Yunanistan yeniden işgal edebilirdi!' derken çok haklıydı.
Musul'u almaya çalışırken çıkartılan dış destekli isyanlarla başta Hakkari olmak üzere tüm Güneydoğu Anadolu'yu da kaybedebilirdik.

'BURNUMUZUN DİBİNDEKİ ADALAR'
'Burnumuzun dibindeki'' adalara gelince; biz bu adaları Lozan' da değil çok daha önce Trablusgarp ve Balkan savaşları yenilgilerinden sonra; Ouchy (Uşi) ve Atina antlaşmaları(1912-1913) ile kaybettik.
'Lozan'da bu adaları geri almamız gerekirdi, vermezlerse saldırıp almalıydık' diyenler adalara gidecek bir gemimizin bile olmadığını ya bilmiyorlar ya da 'tribünlere oynuyorlar (!)'.
Lozan görüşmeleri sürerken İstanbul'un ve Boğazların hala işgal altında olduğunu, Fransız ve İngiliz donanmasının pusuda beklediğini de unutmayalım.

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN LOZAN MESAJI ÇOK GÜZELDİ…
Sayın Cumhurbaşkanımız R.T. Erdoğan Lozan Anlaşması'nın 94. yılında yayınladığı ve çok doğru vurgular yaptığı mesajında 'Türk Milleti Lozan Anlaşması ile Sevr'i yırtıp atmış bağımsızlığından asla taviz vermeyeceğini dünyaya kabul ettirmiştir' dedi.
Geçtiğimiz yıl Lozan'ın yıldönümünde de 'Bu anlaşma, yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir' mesajını vermişti ancak 2 ay sonra Külliye'deki muhtarlar toplantısında ise 'Lozan'ı kimse bize zafer diye yutturamaz' ifadelerini kullanmıştı.
Ben; 'Cumhurbaşkanımızın, geçen bir yıl içinde; Avrupa Birliği, Rusya, Almanya, Hollanda Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail, dost(!) Arap Ülkeleri ve stratejik müttefik ABD ile yapılan görüşmelerde Türkiye'ye karşı yürütülen iki yüzlü, kaypak ayak oyunlarını gördükten sonra Lozan Antlaşması'nın ne kadar zor koşullarda yürütüldüğünü çok daha iyi anladığını ve İsmet Paşa'yı daha çok sevmeye başladığını düşünüyorum…'

'LANET OLSUN DEĞİL KUTLU OLSUN…'
Cumhuriyetin önder kadroları; Kurtuluş Savaşı'nda elde edilen zaferin devamı olan Lozan'da yapılabilecek olanın en iyisini yaptılar. Boğazlar ve Hatay gibi bazı önemli sorunları ise Lozan sonrasında Türkiye lehine sonuçlandırdılar.
Osmanlı bütçesinin üçte ikisini alıp götüren Düyun-u Umumiye ve kapitülasyonları kaldırarak 'Tam Bağımsız Türkiye'yi kurdular.
Amerikan emperyalizminin beslemesi FETÖ hainlerinin 15 Temmuz ihaneti ;aynı zamanda Sevr Antlaşması'nın 'içeriden' uygulamaya geçirilme planının 'kozmik' hamlesidir. Aynı kaynaktan 'semirtilen' FETÖ ve PKK terör örgütlerinin en çok anlaştıkları konu ise 'Lozan düşmanlığı-Sevr hayranlığı'dır.
Lozan; kendi aralarında 'çok güzel' paylaştıkları Anadolu'yu yutmaya çalışan emperyalizmin diz çöktürüldüğü Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızı taçlandıran siyasi bir başarıdır.
Son sözü 'Tarihçilerin Kutbu' rahmetli Prof .Dr Halil İnalcık hocanın uyarısı ile bitirelim.;
'Lozan'ı delerseniz o delikten Sevr gelir bunu da unutmayın...'