Son halife, Abdülmecit ressamdı. Nü resimler de yapardı. Birçok Avrupa kentinde resimleri sergilenmişti. Adını taşıyan köşk, 2. Abdülhamit tarafından satın alınıp sanatla meşk eden amcazadesi Abdülmecit'e hediye edilmiş; Abdülmecit de köşkte sanat etkinlikleri ve toplantıları düzenlemiş.
Zamanla eskiyen köşk, Koç Grubu tarafından satın alınmış, onarılmış ve sanat etkinlikleri için kültür dünyamıza yeniden kazandırılmış.
İKSV, Koç grubu desteğinde son halife Abdülmecit'in adını taşıyan bu köşkte Ömer Koç koleksiyonundaki eserleri sergiliyordu.
***
Tam, son günlerde 'istifası istenecekler listesi'nde yer almaktan korkan belediye başkanı tarafından kışkırtılan güruhun Antikapitalist İslamcı yazar İhsan Eliaçık'a Kayseri'deki kitap fuarının girişinde yapılan saldırıyı ele alacaktım ki; İstanbul'dan da bir saldırı haberi geldi.
Osmanlı torunu olduğunu söyleyen, medyada kah bikinili, kah tesettürlü görüntülerine tanık olduğumuz şöhret düşkünü Nilhan Osmanoğlu'nun kışkırttığı, yandaş basının da üstüne benzinle gittiği olayda, vandal bir güruh Abdülmecit Köşkü'ndeki sergiye saldırdı.
***
Hiçbir zaman ibadet amacıyla kullanılmamış bu köşke, kutsiyet yükleme çabasındaki saldırganlar, açılan serginin cinsellik içermesine tepki göstermiş.
Saldırganların iddiasına göre, köşkteki bildiğiniz çeşme aslında 'şadırvan'mış, salondaki şömine ise aslında'mihrap'mış!
İyi de kardeşim, tek çeşmeli şadırvan, yönü kıble olmayan mihrap gördün mü sen?
Osmanlı'yı sadece kendilerinin sanan bu gruba, Osmanlı kültürünün savaş ve saldırıdan ibaret olmadığını,
Padişahların yabancı dil bilen, sanatla hemhal, çağlarına uygun gelişmiş insancıl hobileri olan insanlar olduğunu nasıl anlatacağız?
Abdülhamit ve Abdülmecit sağ olsaydı, 'biri resminizi yapar, öbürü piyano çalar ve bir bardak viski ikram ederdi' dersek yanlış mı söyleriz?
Serginin içeriğine olan tepkiyi; saldırmadan, tüm uygar toplumlarda olduğu gibi dışarıda slogan, pankart ve basın açıklamasıyla yapsaydılar, daha çok kamuoyu oluştururlardı bence.
Ne yapsınlar, ezberleri böyle..!
***
Hepimiz onlarca defa izlemişizdir 'Hababam Sınıfı'nı.
Ezbere biliriz repliklerini.
Her yerde aynı soruları, aynı sırayla soran bir müfettiş gelir. Cevaplar (Hazreti Ebubekir, 1453, anamız, Kanuni Sultan Süleyman, Neron) sırasıyla ezberlenir.
Olacak ya, müfettiş ezber sırasını bozar; önce adını sorar:
'Oğlum adın ne?'
'Hazreti Ebubekir.'
'Oğlum adın ne diye sordum.'
'Haaa, Hazreti Şaban.'
'Kaç yaşındasın?'
'1453.'
'Roma'yı kim yaktı?'
'Anam!'
'Senin anan kim?'
'Kanuni Sultan Süleyman!'
Bizim yeni Osmanlıcılar da, tarihimizle ilgili sadece ezberletilenleri biliyorlar ama gerçek tarihle karşılaşınca ezberleri bozuluveriyor.
***
Hani Cumhurbaşkanımız bir ödül töreninde:
'İki alanda üzgünüm: Biri eğitim, diğeri de kültür ve sanat…' demişti ya!
Biz de üzgünüz Sayın Cumhurbaşkanım!
Kültür; zihni dar hurafe sınırlarında kalmış, istifa edecekler listesinin kokusunu alınca yandaşlık damarı yükselen, koltuğunu koruma derdindeki belediye başkanlarına,
Osmanlı torunu olduğu iddiasındaki, (asıl amacı miras olan) kışkırtıcı şöhret düşkünlerine,
Kültürü sadece kendi ezberlerinden ibaret kadar sanan; gerçek Osmanlı'yı inceleme, anlama gereği duymayanlara bırakılmasıydı keşke!
Kültür, bilgisi kendinden menkul 'zat'larla, bu zatların parmak doğrulttuğu yöne bakan 'zerzevat'lara kaldı.
Biz de üzgünüz!