Çünkü fark eden zihindir.
Anlayan, algılayan, idrak eden, belleyen zihindir.
Boş olan bir zihin,
Hiçbir şey algılayamadığı için,
Işığı da algılayamaz ve karanlıktır…
O yüzden,
Boş zihinler için her şey anlamsızdır…
Anlamlı olan tek şey,
İçgüdüleridir…
Açlığı, susuzluğu, üşümüşlüğü…
Fizikseldir her şeyi…
Acısı da, sevinci de…
Karnı doyduğunda, yaşadığı tokluk hissi onun için yeterlidir…
Bedeninin, ondan yapmasını istediği şeyleri yapar,
Gerisi onu ilgilendirmez…

***

Zihinler boşsa, her yer karanlıktır…
Zihinler boşsa, her şey anlamsızdır.
Düşünmeyi sevmez,
Düşünmenin karşısına çözmesi gereken problemler çıkaracağını,
Bunun için de emek ve zaman harcaması gerektiğini bilir ve aldırış etmez.
Boş bir zihni en çok yoran şey budur.
Düşünmek, anlamaya çabalamak, kıyaslamak, sorgulamak…
Bunlarla geçirecek zamanı yoktur boş zihnin…

***

Dünya hiç bir zaman karanlık değildir oysa...
Sürekli aydınlık olmadığı gibi…
Işık vardır, ışıltılı bir şeyler…
Gülmek ve ağlamak hayata dahildir…
Acı ve kasvet gibi,
Güzel ve çirkin,
Doğru ve yanlış gibi…
Ama zihinler boşsa,
Her yer karanlık, her şey anlamsızdır…
Kendisi gibi olmayan,
Kendisine ait olmayan her şey değersizdir.
Empatiden yoksundur.
Muhtemelen bu sözü hayatında hiç duymamıştır.

***

Karşımıza şöyle bir paradoks da çıkabilir elbet…
Zihin boş olduğu için mi her yer karanlıktır,
Ya da her yer karanlık olduğu için mi zihin boş kalmıştır?
Düşünmeye ve anlamaya çabalamak, her şeyin, her yerin, her zaman karanlık olmayacağı bilgisini doğurur içimize.
Bunun için zihni zorlamak, onu dışarıya açmak gerekir…
Beslemek, doldurmak gerekir.
Onun için,
Zihinler boşsa her yer karanlıktır.