Ağabeyinin kendisin den yaklaşık 7 ay önce Eskişehir'e geldiğini ve iyi bir terzi olduğunu dile getiren Çoban, 'Kısa bir süre sonra Sarar'da terzi çırağı olarak işe başladım. Ama çıraklığı sevmiyorum. Hedefim iyi bir ütücü olmaktı. O zaman iyi bir ütücü biraz daha fazla para alıyordu, daha üstü olan makineci için ise boyum yetmiyordu. Sonradan işi öğrendim, yaka diken elaman oldum. Çünkü yaka dikenle, kol diken çalışanlar daha fazla para alıyordu' diye konuştu.

'Benim akıl hocam Hacı Abdurrahman Sarar'
Sarar ailesinin kendisine maddi manevi katkılarının çok olduğunu aktaran Çoban, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Bana işin ahlakını, çalışma düzenini, neler yapmak gerektiğini ve hayatı öğreten Sarar ailesidir. Rahmetli Hacı baba (Abdurrahman Sarar), beni bir gün evine yemeğe davet etti. Çok heyecanlandım. Kendi kendime 'Zengin evine gidiyorsun' dedim. Sofraya oturdum, bir çorba getirdiler bir de bayat ekmek. Yıkıldım. Çünkü 'zenginler taze ekmek yer, fakirler bayat ekmek yer' deriz. Hacı baba, benim ruh halimi anlamış ve 'bu bayat ekmeğin özelliği nimettir, çorbaya doğranır, çöpe atılmaz' dedi. Bu hadise, bana büyük bir ders oldu. Sarar ailesinin sağladığı imkanlarla güzel bir yaşantım oldu. Hem Eskişehir halkına hem Cemalettin-Celalettin-Sabahattin Sarar kardeşlere minnettarım. Ama benim en büyük akıl hocam merhum Hacı Abdurrahman Sarar'dı.Biz de onların sayesinde Eskişehir gibi yerde çok güzel yerlere geldik.'(AA)

Editör: TE Bilisim