Erdal Akyazı kimdir? Sendikacılığa nasıl başladınız?
1975 Trabzon Çarşıbaşın'da doğdum. Evli iki çocuk babasıyım. 1997'de Şişecam'a Paşabahçe Kırklareli Fabrikasında işçi olarak gittim. 1999 yılının ortasında Eskişehir'e geldim. Eskişehir'de asgari ücretle çalışıyorduk o zamanlar. O günden beri aktif değildik ama komitelerimiz vardı, komitelerin içinde oldum. 2003'te buradaki sendikal örgütlemede liderlik yaptık ve o dönemde işten atıldık. Yaklaşık 7 yıl sendikal örgütlemede mücadele ettik. Sendika Bilecik il temsilcisi oldum. Bilecik'teki temsilcilik kapanınca Bursa şubede görev aldım. Arkasından 2011 yılında tekrar Eskişehir Paşabahçe'de Kristal İş'in örgütlenmesi başladı. O dönemde örgütlenme tam istedikleri gibi olmadı. Genel merkez Eskişehir'de örgütlemek için Bursa'dan getirdi. Beni. Örgütlenmeyi başardık. Başardıktan sonra işyerine tekrar işçi olarak döndüm. İşyeri temsilcisi oldum. Seçime girdim şube başkanı oldum. İki dönemdir de şube başkanlığı yapıyorum.
Sendikanıza kayıtlı kaç işçi/işyeri var?
Şuanda yetkili olduğumuz 3 işyeri var. Bir işyerimizi de yeni örgütledim. Orada da yerel mahkemede yetkiyi aldık. Yargıtay sürecinde. Ben onu bizde görüyorum. Yani 4 işyeri var. Toplamda da bin 850 civarında üyemiz var.
İşçiler neden sendikalaşmalı?
Örgütlü toplum her zaman birlikte hareket edebilir. Bireysel hareketler her zaman zarar vermiştir. Örgütlü olmak lazım. Örgütlü olunca hak aramak ve bilinçli olunuyor. Onun için işçiler sendikalaşmalı. Bir araya gelmeleri lazım.
ÖRGÜTLENMENİN ÖNÜ DİKENLİ GÜL BAHÇESİ
Örgütlenmenin önündeki engeller nelerdir?
Örgütlemenin önü hep engel, dikenli gül bahçesi. Mesela bir işyerinde örgütlendiğin zaman sarı sendika da olsa işveren bunu istemiyor. İşçiyi işten atıyor. Yasal olarak da bir işyerinde örgütlü olduğun zaman yüzde 51'i bulman gerekiyor. İşyeri olduğun zaman yüzde 51, işletme olduğun zaman yüzde 40'ı bulman gerekiyor. Bu da çok zor. Çünkü işletmelerde işverenler artık taşeronları içeride bulunduruyor. Önceden direk yerel mahkemeden Yargıtay'a gidiyorduk şimdi arada istinat mahkemesi koydular. Bu da ortalama 6 ay örgütlenme sürecini uzatıyor. Örgütlenmenin bir de şöyle zor yanı var. Biz sendika olarak işyerindeki örgütlenmeyi sağlıyoruz, sayıyı buluyoruz. Bakanlıktaki SSK'daki resmi kayıtlarına diyor ki o işyerinde 1000 kişi çalışıyor. Biz o 1000 kişiyi buluyoruz. Sonra bakanlığa bildiriyoruz. Sonra bakanlık diyor ki burada sendika yetkilidir diyor. Sonra sendika 1000 kişi değil 1100 kişi olduğunu söylüyor. Bu 100 kişiyi bildirmiyorlar, mahkemelik olunuyor. Burada işveren değil, işçi zarar görüyor. Bu da bizim için çok sıkıntı.
İşçilerin en büyük sıkıntıları nelerdir?
Şuan Türkiye'deki işçilerin en büyük sıkıntısı yasalar. Yani yasalar tamamen güçlüden yana, işverenden yana. Tabi siyasi konjonktürde de işçiyi bir araya getirmiyorlar. Hak arama mücadelesine indiğin zaman orada da insanlar ayrıştırılıyor. Son dönemde vergi dilimleri. Asgari ücretten dahi yüzde 20 eksiliyor. Asgari ücret zaten başlı başına sorun. Yani şu son dönemde İŞKUR istihdamı geliştirme paketi adı altında işyerlerine sadece hastalık sigortası vererek işçi gönderiyor. 6 aylık 1 yıllık paketler halinde. Bunu işverenler kötü niyette kullanıyor. Yüksek ücretlileri işten çıkartıp, düşük ücretli işçi oluyor. Ücretler aşağı iniyor. Türkiye'deki bence en büyük sıkıntı bu olduğunu düşünüyorum. Bir de işsizlik ödeneğinden kesilen para patronlara veriliyor.
YETKİYİ VERELİM İŞVEREN İMZALASIN!
2015 ve 2017'de aldığınız grev kararı bazı gerekçelerle ertelenmişti. Ertelenme gerekçeleri sizce haklı mıydı?
Haklı bulamayız. Cam işçisinin, camın milli güvenliğe ve sağlığı tehdit edecek nesi var. Silah yapmıyoruz, sağlık anlamında tamam ecza şişesi yapıyoruz ama o fabrikalar grev dışındaydı. Ben tamamen işçi sınıfını bastırmak, grevlerin önüne engel koymak ki zaten Cumhurbaşkanı da bunu açık açık söyledi. Ben tamamen haksız ve işçi sınıfına yapılmış büyük bir ihanet olarak görüyorum. Çünkü grevsiz bir sendika, grevsiz bir Toplu İş Sözleşme süreci nasıl yürütülür. O zaman yetkiyi verelim işverene imzalasın. İşçinin ve sendikaların en büyük silahı grev olduğunu düşünüyorum. Amacına uygun kullanmamız gerektiğini düşünüyorum.
Geçtiğimiz aylarda yapmış olduğunuz ve 12 gün süren mücadele sonrası Toplu Sözleşmede anlaşmaya varıldı. Bu anlaşmaya göre elde ettiğiniz haklar nelerdir?
Cam sektörü ağır bir sektör. Cam parlaktır ama işçiliği çok zor şartlarda yapar. Yazın 60 derecelik sıcak karşısında üretim yapan arkadaşlarımız var. Kristal İş sendikası olarak ilkesel bir duruşumuz var. Sosyal haklarımız vardır, esnek çalışma, telafi çalışmamız var. Bunların elimizden alınmasına tamamen karşıyız. TİS'de yasadan doğan haklarımı bana kullandırır. Esnek çalışma, telafi çalışması, bizde istirahat aldığın zaman ikramiye kesilmez. Tamamını alırsın. Bunları işverenimizden almak istiyorduk. Bir de tehlikeli ve ağır işlerde çalışırken rahatsız oluyor. Bu şekildeki işçileri fabrikanın bir yerinde istihdam ettiriyoruz. Ücretli izinlerimiz var bizim 4 gün. Geçmiş dönemde aldığımız bu hakları tırpanlanmak istendi. Biz de bu haklarımızı vermemek için grev yaptık ve başarılı olduk. Hiçbir idari hakkımızı vermedik. Ücret anlamında da Türkiye ortalamasının üzerinde aldık. Genelde yüzde 16.2 aldık, ama Eskişehir'de yüzde 19.8 aldık. Haklarımızdan taviz vermedik, bunu da üyelerimizle birlikte yaptık. Bunda da örgütlenmenin büyük payı var.
İNŞALLAH DAĞ FARE DOĞURMAZ
Hükümetin her seçim döneminde taşeron işçilere verdiği kadro sözü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Taşeron ülkede yıllardır vardı ama taşeron cenneti haline bu hükümet getirdi. Yani artık sözleşmeli öğretmen, o da bir taşeron. Sözleşmeli öğretmen olur mu? Hizmet sektörünü 12-12 çalıştırmanın önünü açtılar. En büyük taşeron hizmet sektöründe. Bunu tamamen yasalaştırmaya çalışıyorlar. Ben bunu seçim yatırımı olarak düşünüyorum. İnanmak istiyorum ama inandırıcı gelmiyor. İnşallah yaparlar, bizler de teşekkür ederiz. Çalışma bakanımız burada yılsonuna kadar taşeronu kaldıracağız dedi. İnşallah dağ fare doğurmaz. Başarırlarsa biz teşekkür etmesini biliriz. Ben inanmıyorum çünkü gittikçe önünü açıyorlar.
Şişecam daralmaya gidiyoruz diyerek işçi çıkartıyormuş. Bu söylem doğru mu?
Şişecam son dönemde Kırklareli'nde daralmaya gidiyor. 3 yıl önce de Eskişehir'de bir fırın kapandı. 38 arkadaşımız teşvikli bir şekilde gönüllü ayrıldı. Şimdi Kırklareli'nde bir fırın kapandı. O fırında da 240 kişi işveren çıkaracak. Sendikanın bastırmaları doğrultusunda sayı azaldı. Şişecam 3 gruptan oluşuyor. Zücaciye, şişecam, düz cam. Şişede ve düz camda yatırım yapıyor, zücaciyede daralıyor. Bunu fırın kapatmalar da gösteriyor. Ama Eskişehir'de böyle bir şey söz konusu değil.
ÜLKEDE ÖRGÜTLENME ÇOK AZ
Türkiye'de işçi sendikalaşmanın durumu nasıl?
Türkiye'de sendikalaşma yerlerde sürünüyor. Yok denecek kadar az. Tamamen kamuda siyasi bir sendikalaşma var. Hangi iktidar gelirse onlara yakın sendikanın üyeleri tavan yapıyor. Ama işçi sınıfı anlamında örgütlenme yüzde 2'lerde gözüküyor. Zaten taşeronlaşmanın asıl amacı, sendikalaşmayı yok etmek, örgütlenmeyi engellemek. Ülkede örgütlenme çok az. 10 yıldır içindeyim örgütlenme yapmaya kalktığın zaman hukuki süreciyle beraber 4 yıl sürüyor. İşveren o dönem birçok işçiyi işten atıyorlar.
Eklemek istedikleriniz var mı?
Vergi dilimi ile ilgili şuanda asgari ücretliler yüzde 20 vergi dilimine giriyor. Vergi dilimini işçiye yapılmış ihanet olarak görüyorum. Oranlar arttırılmadan vergi dilimleri yükseltiliyor. Gündemde MTV'nin aşağıya çekilmesi var. Bence motorlu taşıtlar vergisi tabi ki aşağı çekilmeli. O da halkın büyük kesimini ilgilendiriyor. Ama ben şunu söylemekten çekinmiyorum MTV daha çok zenginleri ilgilendiriyor. Bununla ilgili müthiş gündem oldu. Olmayan zammı geri çektirmekle ilgili gündem yarattı ama burada kendimizi eleştiriyorum. İşçi sınıfının vergi dilimiyle almış olduğu zamlar cebine girmeden elinden alınıyor. Bununla ilgili biz pasif ve zayıf kalıyoruz. Bu konuda da kendimizi eleştiriyorum.
Editör: TE Bilisim