Aşağıdaki olayla ilgili Can Çapar'ın haberi,
SÖZCÜ haber sitesinden alınmıştır.
**************
Demirel ailesi 4 kişilik bir aile...
Hataylılar...
Depremlerin ardından Eskişehir'e geliyorlar ve KYK yurtlarına yerleştiriliyorlar...
İlk günlerde yapılan yardımlar, günler, haftalar geçtikçe azalmaya başlıyor ve sonunda kesiliyor...
Babanın depremde işini de kaybetmesi sebebiyle ailenin geliri yok.
Tek gelirleri 5 bin liralık deprem yardımı...
Deprem yardımı aldıkları için diğer taleplerinin hiçbiri karşılanmıyor...
Sonunda, memleketleri Hatay'a geri dönüyorlar...
Konteynır verilmiyor...
Gıda yardımı yapılmıyor...
Gerekçe, aldıkları 5 bin liralık deprem yardımı...
Hasarlı bir akraba evinin bahçesinde kendi yaptıkları çadırda yaşıyorlar...
Derme çatma bir mutfak...
Kendi imkanlarıyla satın aldıkları bir seyyar tuvalet...
Banyoyu, hasarlı evde yapıyorlar...
Bu yaz sıcağında, haşereler, sinekler, yılanlar içinde uyuyorlar...
Baba Yusuf Demirel'in en büyük derdi, kış mevsimi geldiğinde ne olacak?
**************
Gelin yaşananların gerisini Can Çapar'ın haberinden birlikte okuyalım...
Yusuf Demirel, şöyle konuştu:
'Akrabalarımızın arazisinde çadırda kalıyoruz.
Burada da maalesef istediğimiz yardımı bulamadık.
Nereyi arasak biz sizi ararız diyorlar.
Hiçbir şekilde hiçbir yerden yardım alamıyoruz.
Kızılay'ı, AFAD'ı aradım, kaymakamlığa gittim…
Dilenci gibi her yeri dolaştım, hiçbir Allah'ın kulu bize yardım etmedi.
Bir vantilatörü bize çok gördüler.
Kendi imkanlarımızla mutfak yaptık.
Banyo yapamıyoruz, kendi imkanlarımızla yapacağız.
Yıkılan evdeki banyoya korkarak giriyoruz çünkü.
Konteynır istedim, bana 5 bin lira para veriyorlar diye konteynır vermeyeceklerini söylediler.
Konteynır kente gitmek istediğimi söyledim, geçişlerin durdurulduğunu söylediler.
Ne buraya alabildim ve kente gidebildim.
Verdikleri 5 bin lira neye yetecek?
İş arıyoruz iş bulamıyoruz.
Ev kirası 10-15 bin olmuş.
Ev tutamayacağım, çocuklarıma bir şey alamayacağım ama devlet kimsenin çadırda kalmayacağını söylüyor.
**************
Yusuf Demirel açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi:
Bunu diyen gelsin bizim yaşantımızı görsün.
Gelsin burada bir gün geçirsin.
En büyük korkumuz kış.
Çadırların içi su dolacak, her yer çamur olacak.
Şimdi bile yılanların arasında yaşıyoruz.
Kira yardımı alanların konteynır kente girişleri yasaklanmış.
Olsa bile önümüzde 6 bin kişi varmış.
Gittim başvurdum, kent olmuyorsa seyyar duşa kabin verin, tuvalet verin dedim.
5 bin lira kira yardımı aldığım için bunları da vermediler.
Gelin 5 bin lirayla siz yaşayın ya.
Kira yardımı aldığım için hiçbir yardımdan faydalanamadım.
Seçimden önce söz verdiler, iş bulacaklarını söylediler, seçim bitti telefonlara dönüş yapılmadı.
İsterdik ki depremden sonra 3 gün boyunca ölüp dirildiğimizi, serada 40 kişi kaldığımızı görsünler…
Arabam gitti, işim gitti, evim gitti.
Ne yapacağımı bilmiyorum.
Nasıl geçineceğiz?
Devlet bize birini göndersin de nasıl geçineceğimizi anlatsın, biz de geçinelim.
**************
Anne Ayfer Demirel,
'Ölümü tercih ediyorum.
Çünkü bu durumda yaşanmaz.
Bıktım artık, dayanamıyorum.
Bize bir çare bulun.
Tek istediğim ölmek artık.
Çünkü elimden bir şey gelmiyor.
Günler çok zor geçiyor.
Hiçbir şeye yetiştiremiyoruz.
Devlet hiçbir şekilde yardımcı olmuyor.
Mutluluğumuz özlüyorum.'
İşte burası, sözün ve yazının bittiği yer...