Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanı Fesih Bingöl, ES TV'de yayınlanan Söz Hakkı programında Meltem Karakaş Kaya'nın konuğu oldu. 31 Mart Yerel Seçimleri sonrası seçim sonuçlarını değerlendiren Bingöl, ülke gündemine ve yeni kurulan Yeniden Refah Partisi hakkında düşüncelerini açıkladı. Eskişehir'in dönüşüm ve imar sorunlarına da değinen Bingöl, hükümetin bir an önce dönüşüm konusunda yerel yönetimlere kolaylık sağlaması gerektiğini de ifade etti.

31 Mart Yerel Seçimleriyle başlamak istiyorum. Seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz yerel seçimleri çok değerli görüyoruz. Ama Saadet Partisi olarak 31 Mart'ta yapılan yerel seçimlerde arzu ettiğimiz neticeyi alamadık. Türkiye genelinde yüzde 3'lük bir başarı elde edebildik. Fakat buradan iddia ediyoruz ki biz yerel yönetimlerde Türkiye'de en başarılı olan partiyiz. Geçmişte özellikle büyükşehirlerde yaptığımız hizmetler halkta ciddi karşılık bulmuştu. O zaman halk bizi ödüllendirmişti ve yerel seçimlerden sonra bizi iktidara taşımıştı. 31 Mart seçimleri Türkiye'de aslında yerel yönetimlerdeki hizmet anlayışı ya da projeler tartışılmadı. Ülkede farklı sorunlar, ülkenin gerçek gündemi olduğu sorunlar gündeme getirildi. İnsanlar adeta bir yerel seçimden ziyade genel seçim havasına büründürüldü. Yerel sorunları en iyi bilen ve bu konuda çözüm önerileri olan bir partiyiz.
Dört buçuk yıl sonra tekrar yerel seçim gündemi olacak. İnşallah o zaman kendimizi topluma anlatabiliriz ve insanlar geçmişte bizim yaptığımız hizmetleri arzu ederek tercihini bizden yana yaparlar.

Yerel seçimlere kendi adaylarınızla girdiniz. Pazar ve Çarşamba günleri geleneksel basın açıklamalarınızı sürdürüyorsunuz. Saadet Partisi'nin bundan sonraki hedefleri nedir Eskişehir için özellikle?

Burada dikkat ettiğimiz temel iki husus var. Biri mutlaka Eskişehir'i Türkiye gündemi ile ilgili bilgilendirmek önemli konularda. Diğeri ise Eskişehir'in yerel sorunlarını gündeme getirmek. Ama bizim diğer partilerden farkımız, bu sorunları gündeme getirirken çözüm önerilerimizi de söylüyoruz. Zaman zaman ifade ediyorum, Eskişehir'in henüz çözüm bekleyen önemli yerel soruları var. Bunlar imardan altyapıya, ulaşımdan sosyal hayata kadar. Burada Sayın Büyükerşen'i tebrik ediyorum. Tabi diğer iki tane belediyemiz de önemli hizmetler yapıyor. Ama bir Saadet Partisi olarak baktığımızda çözüm bekleyen sorunlar var. Bunları yapmamız lazım. Özellikle Eskişehir'de kangren haline gelmiş bir trafik sorunu var. Ben iddia ediyorum Eskişehir gerçeklikleriyle uyuşan projelerimiz ciddiye alınmalıydı. Bu projelerimiz değerlendirilmiş olsaydı Eskişehir'in merkezdeki trafik sorunu çözülmüş olurdu.

SP Genel Başkanı temel Karamollaoğlu son dönemde yıldızı parlayan bir siyasetçi. Toplumun farklı kesimlerinden ilgi görmeye başladı. Bu durum özellikle Eskişehir, İzmir gibi illerde seçim çalışmalarınızı nasıl etkiledi? Kolaylaştırıcı bir unsur oldu mu?

Çok oldu. Ben açıkça söyleyeyim her Temel Karamollaoğlu genel başkan olduktan sonra bizim seçmen profilimiz değişti açıkçası. Geçmişte bize oy veren insanların bir kısmı bu seçimlerde oy vermedi ama bize farklı partilerden genel başkanımızın bu birleştirici tavrından kaynaklı oy verdiler. Bazen başkanımız gülerek bunu ifade ediyor. Vatandaş, 'Biz sizi çok beğeniyoruz, çok güzel konuşuyorsunuz' diyor. Bizi takdir ediyor. Ama kendisine soruyorum 'Bize oy verdiniz mi diye?' 'Hayır' diyor. Ne zamanki vatandaşlarımızı bu övücü cümlelerle birlikte tercihini Saadet Partisi'nden yana yapacak o zaman hepimiz kazanacağız. Saadet Partisi kutuplaşmanın en yoğun olduğu dönemde bir ittifak içerisinde yer alarak bunu önledi. Türkiye bir iş savaşın eşiğine götürülmek istendi. Saadet Partisi duruşuyla söylemleriyle bunu engelledi ve Türkiye'ye en önemli hizmeti yaptı.


60 YILIN EN ÖNEMLİ İŞ BİRLİĞİ
24 Haziran seçimlerinde CHP ile bir ittifak yaptınız. Bu ittifakı eleştirenler de oldu. Özellikle Milli Görüşçülerden CHP ile ittifaka tepkiler geldi size. Bununla ilgili neler söylersiniz? CHP ve Saadet Partisi nasıl bir araya gelebildi?

Biz buna seçim iş birliği diyoruz. Türkiye'nin son 60 yılının en önemli iş birliğiydi bence. Bu ülkede yaşayan insanların farklı siyasi görüşleri olabilir ama bir arada yaşıyoruz. Bizler biraraya gelip konuşup meseleleri tartışabiliriz. Ötekileştiren, ayrıştıran bir siyaset ortamından uzak durmak gerekiyor. Saadet Partisi bu ittifakta dört tane temel kriter konusunda anlaşmışlardı. Adalet, hukuk, üretim ve eğitim. Bu temel konu ülken olmazsa olmaz. Bu ülkede sivil demokratik ve insan haklarını önceleyen herkesin kendi tarifini içinde bulabildiği özgürlükçü bir anayasaya ihtiyaç var. Ülkede nitelikli bir eğitimin olması gerektiğini söylüyoruz. Üretim olmadan bir ülke ayağa kalkamaz. Bir ülkede adalet olmazsa ülke ayağa kalkamaz. Biz bu temel kriterler çerçevesinde anlaştık. Kutuplaştırmayı ortadan kaldırdık. Biz bu iş birliği ile biraraya gelinebileceğini gösterdik. Farklı görüşlerimiz olabilir ama temelde ülkenin gerçek sorunlarında bir araya gelmek mümkün. Bütün sorunlar çözülebilir ama siz ötekileştiren, kutuplaştıran, ayrıştıran bir siyaset anlayışı güderseniz, toplumu ikiye ayırırsınız. Bu da sorunların çözümünü engeller.

Yerel seçimlerde neden böyle bir iş birliğin gidilmedi peki?

Yerel yönetimlerde partilerden ziyade şahıslar ön planda oluyor. Vatandaş şahıslara yönelik tercih yapacağı için burada yerel seçimlerde iş birliğinin pratik bir sonucu yoktu. Sayın Büyükerşen, herhangi bir partiden değil bağımsız bir aday dahi olsa Eskişehir'de kazanırdı. Sayın Ahmet Ataç için aynı şeyi söylemek mümkün. Bu seçim iş birliklerinin genel seçimlerde olduğu gibi bir karşılığı yok. Dolayısıyla
İnsanlar gerçekten hizmet yapabileceğine inandığı adayları ön plana çıkartmak istiyor. Partiler burada ikinci sırada kalıyor. Ama Türkiye'nin milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde buna gerçekten ihtiyacı vardı. Bu seçim iş birliği olmazsa olmazdı Türkiye için. Bu konuda da Saadet Partisi bir sürü tepkiye rağmen, açıkçası bir bedel ödeyerek bunu kabullendi ve Türkiye bir kazanım elde etti. Biz hala o günün sıkıntılarını yaşıyoruz. Sokakta karşılaştığımız insanlar siz neden CHP ile iş birliği yaptınız diyorlar.

'SAADET PARTİSİ VE DİĞERLERİ'
Geçtiğimiz aylarda Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan Yeniden Refah Partisi'ni kurdu. Eskişehir'de de örgütlenme çalışmaları devam ediyor diye biliyoruz. Neler söylersiniz bu siyasi parti için? Sizce neden kuruldu?

Merhum Erbakan Hocamız vefat etmeden önce Sadet Partimizin Genel Başkanıydı. Dolayısıyla 'Milli Görüş'ün adresi Saadet Partisi'dir' ifadesini bizzat Erbakan Hocamız kullanmıştır. Erbakan Hocamız Türkiye'de ve dünyada bilinen bir devlet adamıydı. Oğlu da bunu böyle kabul ediyor. Babasının söylediği fikrin dışına çıkarak yeni bir parti kurmasının Erbakan Hocamızın 'Milli Görüş'ün gerçek adresi Saadet Partisi'dir' demesiyle tezattır. Bunu onların düşünmesi lazımdır. Türkiye'de bu alanda bir partiye ihtiyaç yoktu. Böyle bir boşluk yoktu. Siz Milli Görüş'ün bir partisi olmak istiyorsanız zaten Erbakan Hoca tarafından tarifi yapılan Saadet Partisi'nde yer almanız lazım. Yoksa gerçekten bu yelpazenin neresinde duracağını biz bilmiyoruz. Hatta 31 Mart Yerel Seçimleri'nde Sayın Fatih Erbakan'ın bazı açıklamaları vardı. Açıklamalarını tarafsız olarak takip ettiğinizde adres olarak AK Parti'ye oy verilmesi gerektiğini ifade ediyor. Bu ifadeyi cümle olarak kullanmadı ama bütün söylemlerinin adresinin oraya gittiğini aklıselimle düşünen herkes fark etmiştir. Erbakan Hocamızın bir tabiri var, 'Saadet Partisi ve diğerleri' diyordu. Dolayısıyla diğerleri kategorisindeki bir partiyle bizim çok fazla bu anlamda bir problemimiz olamaz. Biz ne yaptık ki Milli Görüş'ten uzaklaştık? CHP ile iş birliği yaptık diye diyorlarsa bunları, merhum Erbakan Hocamız da 1974 yılında CHP ile ittifak yaptı, koalisyon hükümeti kurdu. En başarılı hizmetleri o dönemde yaptılar. Biz bu ülkenin hizmetine kendimizi adamışızdır.

BEN ANTİKAPİTALİSTİM
Son dönemde Saadet Partisi'nde değişiklikler oldu mu? Özellikle söylemlerinde, siyaset yapış şeklinde? Bir güncelleme mi oldu Saadet Partisi'nde? Saadet Partisi nasıl bir siyasi parti peki? Muhafazakar mı, antikapitalist Müslüman mı? Tam olarak nasıl ifade ediyorsunuz partinizi?

Biz temelde adalet hukuk, üretim ve eğitimi esas alan ve insanı değerli kılan yaratılıştan ötürü ne gerekiyorsa bunu merkeze alan bir siyasi partiyiz. Dolayısıyla biz 1969 yılında kurulan kuruluş felsefesiyle bugün ki arasında elbette söylemlerimiz arasında farklılıklar olabilir ama aynı konuya vurgu yapıyoruz. Biz bu ülkede önce ahlak ve maneviyat diyoruz. Eğitime önem veriyoruz. Ve ülkenin ekonomik olarak kalkınmasını istiyoruz. Bu ülkedeki insanların refah düzeyinin artmasını istiyoruz. Biz diyoruz ki, savaş değil barış. Çifte standart değil adalet diyoruz. Üstünlük değil, eşitlik diyoruz, sömürü değil eşit paylaşım diyoruz. Bizim temel baktığımız noktalar bunlar. Bugün dünyamızda 7.5 milyar insan yaşamakta. Ve 1.5 milyar insan gece yatağa aç girmekte. 2 milyar insan sağlıklı içme sularından mahkûm. 10 tane fakir ülkenin 10 milyar dolar parası olsa ayağı kalkabilir ve yürüyebilir. Ama bu tablo karşısında dünyada beş tane insanın mal varlığı 500 milyar dolar. Dünyada herkese yetecek kadar nimet var. Ama adil bir paylaşım yok. Biz topyekûn bu sömürü sitemine karşıyız. Milli Görüş öteden beri bunu gündeme getiriyor. Biz bu dünyadaki adaletsizliği kabul etmiyoruz. Biz sadece 82 milyon Türkiye insanı değil 1.5 milyar İslam alemini ve 7.5 milyar insanlığın saadetini düşünüyoruz. Dolayısıyla kendimizi küçük tanımlar içine hapsetmiyoruz. Muhafazakar, muhafazakar demokrat, milliyetçi ya da İslamcı tanımlar içine koymuyoruz. Biz Müslümansız. Müslümanlıkta bunların hepsi var. Siz adaletli davranmıyorsanız Müslümanlığınızın bir anlamı kalmaz. Siz güçlülerin hukukunu gündeme getirip, zayıfların hukukunu görmezden geliyorsanız buna hukuk denilmez. İnsan merkezli siyaset yapıyoruz biz. Bu ülkenin kaynakları doğru kullanılırsa 82 milyon mutlu olur. Bizim Milli Görüş olarak başlangıçtaki temel ilkelerimiz ne ise bugün de aynısını savunuyoruz. Çünkü bizim temel ilkelerimizde evrensellik var. kendimizi dar kalıpların içerisinde tarif etmiyoruz ama Fesih Bingöl olarak ben antikapitalistim.


Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dönem dönem yuvaya dönüş çağrısı ya da Cumhur İttifakı'nı genişletme ifadesini kullanıyor. Saadet Partisi'nin ilerleyen süreçte böyle bir yuvaya dönüşü söz konusu olur mu?

Sayın Genel Başkanımız en son Sayın Cumhurbaşkanını ziyaret ettiğinde, Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Genel Başkanımıza birlikte çalışalım teklifini yapmıştı. Genel Başkanımız çok net kısa iki cümle ifade etti. Bizim temel görüşlerimiz var. Farklılıklarımız var. Biz ekonomide sizinle aynı düşünmüyoruz, dış politikada sizinle aynı düşünemiyoruz, eğitimde aynı düşünemiyoruz. Adalet konusunda sizden farklı düşünüyoruz. Dolayısıyla bu dört konuda bizim kamuoyuna deklere ettiğimiz görüşlerimizi lütfen takip edin. Biz bu konuda sizinle birlikte olabiliyoruz derseniz birlikte olabiliriz ifadesini kullanmıştı. Dolayısıyla henüz bu konuyla ilgili bir geri dönüş olmadığı için demek ki çağrıyı yapan Sayın Cumhurbaşkanımız Saadet Partimizin Genel Başkanı'nın söylediği şeylerin ne olduğunu kendisi çok iyi anlıyor. Dolayısıyla bu konularda henüz sarfı nazar etmedikleri için bizim birlikte olabilmemiz bu dönemde mümkün değil. Biz adalet anlayışını sorguluyoruz. Kamuoyu araştırmalarında adalete olan güven azalmış durumda. Kimse adalete güvenmiyor. Adalet olmadan ülke kalkınamaz. Adalet her şeyin temeli. Adaletin olmadığı yerde üretim de olmaz, yabancı sermaye gelip yatırım da yapmaz.

Siz aynı zamanda inşaat mühendisisiniz. Eskişehir'in imar sorunu olduğu sık sık dillendiriliyor. Siz neler söylersiniz bununla ilgili? İmar sorunu ile ilgili önerileriniz var mı?

İmar, alt yapı ve trafik ile ilgili sorunlarımız var. Ama ben biliyorum ki yerel yönetimlerimizin bazı konularda ellerinin kollarının bağlandığını biliyorum. Özellikle Eskişehir'in 8 mahallesi riskli alan ilan edilmişti. Sonra Gündoğdu Mahallesi 285 dönümlük bir yer, daha sonra Odunpazarı bölgesinde Mamuca Sanayi Bölgesi. Gerçekten Eskişehir'in dönüşmesi gereken yerleri. Fakat hükümet edenler maalesef yerel yönetimlerin ellerini kollarını bağladılar. Dolayısıyla bu projeler hayata geçirilemedi. Eskişehir'in buna ihtiyacı vardı. Hükümet edenler muhalif belediyelerin ellerini kollarını bağladılar. Biz Eskişehir'de bariz olarak bunu yaşadık. Büyükşehir belediyesi bununla ilgili Porsuk 1 ve Porsuk 2 projelerini özel dönüşüm alanları ilan ederek bir çalışma başlattı. Henüz o çalışmalar devam ediyor. Yaklaşık 200 bin konut var Eskişehir'de. Bu konutların yüzde 15'e yakınının riskli olduğunu ve dolayısıyla güvenli bir konut olmadığını söylüyorum. Mutlaka burada dönüşüme ihtiyaç var. Bu dönüşüm yapılırken işin kolaylaştırılması lazım. Yerel yönetimlerin de bu konuda kolaylık göstermesi lazım. Merkezi yönetimin de bu konuda kolaylık göstermesi lazım. Ama maalesef bundan bir sene önce imar barışı diye bir kanun çıkartıldı. Sahada farklı bir karşılık buldu. Binası sağlam olmayan insanlar sisteme kendisi girerek yapı kayıt belgesi aldılar. Biz bir tarafta insan hayatını önemsiyoruz ve bir kanun çıkartıyoruz. Binaların sağlamlaştırılması lazım diyoruz. Diğer taraftan da sağlıksız, depreme dayanıklı olmayan binalar için vatandaştan bir miktar para alarak yapı kayıt belgesi vermek hem mesleğimizle hem de insanlığın geleceği ile ilgili bir problemdir. Bizim için insan hayatı önemlidir. İnsanların yaşadığı mekanlar güvenli olmalıdır. HM
Editör: TE Bilisim