Ziraat Mühendisleri Odası Başkan Yardımcısı Çetin Toroman ve Prof. Dr. Engin Kınacı, ES TV'de yayınlanan Tarım Çevre Gıda programında Yazı İşleri Müdürümüz Ayşegül Hümmet'in konuğu oldu. Toroman ve Kınacı, Eskişehir'deki büyükbaş hayvan yetiştiriciliği konusunu ele aldı.

HAYVANCILIĞA UYGUN KENT

İlimizde bulunan büyükbaş hayvan sayılarını paylaşan Ziraat Mühendisleri Odası Başkan Yardımcısı Toroman, 'Eskişehir'de toplam büyükbaş hayvan varlığı 165 bin civarında. Türkiye genelinde 18 milyon civarında büyükbaş var. Eskişehir'deki hayvan varlığı yaklaşık olarak Türkiye'deki büyükbaş hayvan varlığının yüzde 1'ine tekabül ediyor; aslında 0.9. Bu verileri vermemin sebebi; inek 70 bin, düve 22 bin, boğa 12 bin, tosun 17 bin, buzağı 41 bin, manda 624, malak 94. Bunu niye söylüyorum? İnek sayısı ne kadar fazla olur ise bunların doğacak olan yavrularının sayısı da o denli fazla olur. Yavruların fazla olması demek hem daha sonraki aşamalarda dişi hayvanların damızlık olarak ayrılması erkek hayvanların da beslenerek et üretiminde kullanılması demek. Eskişehir bazı konularda çok şanslı. Nedir şanslı olduğu; diğer güney illerimizdeki gibi ya da doğunun mikroklima illerinden hariç olmak üzere iklimi hayvan beslemek için oldukça uygun bir kent. Örneğin Antalya'da gündüzleri 50-60 dereceye yükselen sıcaklarda hem süt verimi, hem döl verimi düşer. Bu nedenle Eskişehir iklim olarak şanslı kentlerden bir tanesi. Fakat şöyle bir sıkıntı var, bu sadece Eskişehir için değil tüm Türkiye'de geçerli olan bir sıkıntı. Örneğin 2000 yılında çiftçi sistemine kayıtlı 33 bin civarında çiftçi var iken 2019 31 Aralık itibariyle bu sayı 22 bine düşmüş durumda. Yani biz insanları köyde tutamaz isek buraya gelip asgari ücretle çalışmaya razı olur pozisyona getirirsek üretim giderek azalacak ve nihayetinde tamamen bitecek' diye konuştu.

EKONOMİYE KATKI

Eskişehir'de her yıl 328 bin ton süt üretildiğini ifade eden Toroman, 'Küçümsenmeyecek bir rakam. Et ise 16 bin ton sadece Eskişehir'de bilinen rakam. Sütü bugünkü fiyatlarla karşılaştırdığımızda 328 bin ton yaklaşık 800 milyon TL ediyor yıllık Eskişehir'e getirisi. 16 bin tona eti yaklaşık olarak hesapladığımızda o da 800 milyon TL ediyor. Tabi bir de Eskişehir'de canlı stokun bir bedeli var. Şu anda yaşayan hayvanların, süt vs. veren. Bu da 2 milyar 100 milyon TL civarında bir rakam. Bu rakamları vermemin sebebi şu idi: süt verimi, et verimi ve canlı stok olarak baktığımızda Eskişehir'deki hayvan verimi yaklaşık 4 milyar TL civarında. Ekonomiye çok büyük bir katkı. Azımsanmayacak kadar. Bu rakamları verdim, hayvancılık bu denli önemli iken genç çiftçileri köyde tutabiliyor muyuz? Hayır tutamıyoruz' dedi.

PANDEMİ KET VURDU

Eskişehir'de gerçekleştirdikleri eğitim çalışmalarına koronavirüs pandemisi dolayısıyla ara verdiklerini anlatan Toroman, 'Biz Ziraat Mühendisleri Odası olarak, Eskişehir-Bilecik Veteriner Hekimleri Odası, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği ve Tepebaşı Belediyesi olarak bir eğitim programı başlatmıştık pandemiden önce. Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği'ne üye olan ailelerin genç yetiştiricilerin eğitimine başlamıştık. Çok da güzel gidiyordu yaklaşık 10 köyde bu eğitimi verdik. Bu eğitimde süt sağmasından, beslenmesi, hayvan hastalıkları vs. bunların hepsini konu uzmanı arkadaşlarımızla birlikte eğitimlerini veriyorduk. Hayvan beslemenin öneminden de bahsettik. Bundan bahsederken kaliteli kaba yem, kaliteli kesif yem bunlardan bahsettik, ne olmalı diye' ifadelerini kullandı.

MALİYET 2 KATINA ÇIKTI

Süt fiyatlarından bahseden Toroman, şöyle konuştu: 'Şu anda sütün ülkemizde geçerli olan fiyatı 2.3 TL Geçen sene 11 Kasım'da belirlendi bu fiyat. Geçen kurul tekrar toplandı. Süt fiyatını artırmayalım diye karar aldılar. Ancak 25 kuruş olan süt teşvik primi 40 kuruşa çıkardılar. O da ne zaman ödenir bilmiyorum. Biz teknik elemanlar ve bu işin içinde olan insanlar şöyle bir hesabımız vardır; 1 litre süt ile 1.6-1.5 kilogram arasında yem alınması gerekir. Maalesef şu anda 1 kilogram yem 2.4 TL. Yani çuvalı 120 lira. Şunun için izah etme gereği duydum. 2007-2008 yılında küresel bir kuraklık oldu. Bu ciddi kuraklık döneminde yem hammadde fiyatları aşırı derecede yükseldi. Neredeyse 2 katına çıktı. Fakat bizde süt alımı yapan fabrikalar 80 kuruş olan süt fiyatını 40 kuruşa düşürdü. Bu düşüşün arkasından 2008 yılında yaklaşık 1 milyon tane damızlık inek kesildi. 1 milyon damızlık ineğin kesilmesi demek bir sonraki sene yaklaşık 700 bin yavrunun, yüzde 70 döl verimi olarak kabul ediyorum aslında 80-90'lara çıkıyor suni tohumlamayla, bir yıl içinde yok olması demek. Yani 1 milyonun yanında 700 bin de yavru yok oldu. Bunun da 350 bini dişi 350 bini erkek olduğunu düşünürseniz 350 bin erkeğin 2 sene ya da 18 ay sonraki kesiminde 350 bin 300 kilodan 1 milyon ton hayvan yapıyor. O eti de, sütü de, yavruyu da kaybettik. Bir sonraki sene o 350 bin dişiden 250 bini damızlık vasfını taşıyor olsaydı o kadar da damızlığı yitirmiş olduk böylece.'

DAMIZLIKLAR KESİLİYOR

Süt fiyatının şu anda 3 lira 84 kuruş olması gerektiğini vurgulayan Çetin Toroman, 'Eskişehir'de gözlemliyorum, yine damızlıklar kesilmeye başlandı maalesef. Legal ya da illegal kesimine bakmadan hayvanları kesiyorlar, acımıyorlar. Yem fiyatları geçen seneyle aynı döneme göre yüzde 40-50 arasında arttı. Elektrik, doğalgaz, işçilik fiyatları da arttı. Artmayan tek şey süt fiyatı. Biz yemde yüzde 60'a yakın yurt dışına bağlıyız. Dolar ve Euro artıyor, pandemi nedeniyle bazı ülkeler belli ürünlerin satımının kısıtladı; kendileri tüketebilmek için. Süt verilerini verirken inek sayısını 70 bin olarak ifade ettim. 70 bin ineğin 300 gün sağılır olarak kabul ederiz. İnek başına süt ortalamamız Eskişehir için 4.6 ton. Günlük 15 buçuk litreye geliyor. Burada sadece sayısal azlıktan bahsetmemek lazım. Nitelikli besleme, bakım yapıldığı takdirde normalde kültür ırklı hayvanlardan 40 litreye kadar sür alınabilir. Ortalama 30 litre süt almamız lazım inek başına. Bu bize sütün maliyetini de yükseltiyor' dedi.

YARARLANAMIYORUZ

Köylerde yapılan hayvancılıkla ilgili sıkıntıların olduğunu da dile getiren Toroman, 'Gübre depolama alanları yok, rastgele gübre depoluyoruz. Toprağın üstüne koyuyoruz üstüne yağmur yağıyor oradan süzülen amonyağı, nitriti, nitratı vs. yeraltı sularımıza karışıyor. Onun için ivedilikle gübre depolama alanlarının düzenlenmesi gerekiyor. Yerinde mi bertaraf edelim, taşıyalım mı, altına beton yapıp sularını başka bir yerde mi depolayalım. Oradan elde edilen organik gübreyi yeterince doğru kullanamıyoruz. Bu 3 konu dezavantajımız. Hem yeraltı sularımız için hem mevcut topraklarımız için hem de genel anlamda karbon salınımıyla da atmosfer için ciddi sıkıntıları var. Gübre aslında en değerli besin maddelerinden bir tanesi, toprak için konuşuyorum. Düzgün fermente edildiği takdirde bir sonraki sene tarlalarda hem mikroorganizmayı artırır hem bitki besin maddelerini sağlar; hiçbir şeye ihtiyaç kalmadan ürünleri üretme şansı verir. Bunlardan yeterince yararlanmıyoruz' diye kaydetti.

KABA YEMİ DE ÜRETMELİYİZ

Devletin hayvan yetiştiriciliği konusunda verdiği teşvikleri anlatan Toroman, 2019 yılında Tarım İl Müdürlüğünün 268 milyon liralık desteğinden bahsederek, 'Bu destekler neler? Buzağı destekleri, süt teşvik primi, ari işletme, yem bitkisi destekleri var. Siyasiler hep saman ithal eden ülke konumuna geldik diyorlar. Ziraat Mühendisleri Odası olarak bazen gülüyoruz. Bunu söyleyen bazı meslektaş ziraat mühendislerimiz de var. Acaba bodur hububat üretimine geçtiğimiz için olabilir mi bu saman eksiği? Yani her şeyi bitirdik, nohudu, mercimeği, hububatı bitirdik hiçbir şey ithal etmiyoruz saman ithal ediyoruz. Aman aman ne kötü bir şey diyoruz. Bence keşke mercimeğimizi, nohutumuzu, mısırımızı üretsek de samanı tamamen dışarıdan alsak. Daha önceki dönemlerde uzun boylu hububat ekilir başağa alındıktan sonra altta samanı bol kaldıktan sonra saman tüketilirdi. Ama şimdi daha dayanıklı, verimli diye bodur çeşitlere geçildiği için üstte başağı alındıktan sonra alttaki kalan saman kısmı az olduğu için saman üretim miktarı da az. Aslında şunu da sormak lazım neden hayvanı samanla besliyoruz? Saman dolgu maddesidir. Kaba yem dediğimiz yoncası, korungası, fiyini, slajını üretmek lazım. Kaba yemini üretmeyen hiçbir hayvancılık işletmesinin kar etmesi mümkün değil. Sadece kesik yemi dışarıdan alsın, onun da şu anda çuvalı 120 lira. Geçen sene bu zamanlar 80 liraydı. Onun için süt fiyatıyla kıyaslama yaptım. Büyükbaş hayvancılıkta süt fiyatı 1,5-1,6 paritelerine gelmezse ciddi anlamda kesim başlar. Çünkü ciddi zarar var demektir' diye konuştu.

DESTEKLER YETERSİZ

'Geçen sene çıkarılan ziraat mühendisleri, veteriner hekimi gibi mesleklerden olanların köye dönmeleri şartıyla bir takım destekler verileceğini duyduk. Uygulandığını Eskişehir'de görmedim' diyen Toroman, 'Geçen sene Eskişehir'de hayvancılık desteği olarak 268 milyon TL teşvik verilmişti. Bu kredi değil hibe. Teşvik var mı? Var tabi ki. Yeterli mi derseniz; hayır. Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı bu teşvikleri bir silah gibi kullanmak zorunda. Hangi yönde üretimi artırmak istiyorsanız onun teşvikini, desteğini artırarak insanları o tarafa yönlendirmeniz gerekiyor. 70 kalemde teşvik var ama parça parça bunlar. Bu şekilden ziyade devlet teşvikleri ne kadar düzgün ve dengeli kullanırsa ve ne yöne yönlendirirse bu bitkisel üretim için de geçerli hayvansal üretim için de geçerli. Ben ilk doğuda görev yapmaya başladığımda Doğu Anadolu Kırmızısı DAK dediğimiz ırk o kadar fazlaydı ki 87'li yıllarda 97'de geldiğimde bu yarı yarıya azalmıştı. Suni tohumlama ve benzeri gibi arkadaşlarımızın üstün çabalarıyla. Eskişehir'de yerli ırk yok denecek kadar az, çoğunlukla melez ve saf ırklar ağırlıklı ama aldığımız süt verimi 15 kilo' ifadelerini kullandı.

Editör: TE Bilisim