ES TV'de canlı yayınlanan Vaziyet programına konuk olan EO Başkanı Metin Güler, gazeteciler Ali Baş ve Arif Anbar'ın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

3 üniversitenin ortak kararı olan uzaktan eğitimle ilişkin Vali Erol Ayyıldız ile görüştüğünü belirten Güler, 'Öncelikle Eskişehir'deki ekonomik hayatının önceliklerini değerlendirmek lazım. O yüzden şu an itibariyle bu konu gündemde. Tarafları çok ilgilendiriyor, geçim ve işleri sürdürebilme çok önemli bu anlamda. Bakıldığı zaman Eskişehir'de sistemin getirdiği bir hayat var. Bunun birincisi; üniversite öğrencilerimiz, ikincisi ise Eskişehir'i son dönemlerde ağırladığı, kentimizdeki yerli turistler. Tabi böyle bir potansiyel ile Eskişehir'de ortalama son 10-15 yıldan beri inanılmaz bir yükseliş içerisinde. Öğrencilerimiz de baktığımız zaman toplam örgün öğrenci sayımız 60-65 civarında görünüyor. Ama bunun bence normalde 75-80 bin arasında değişiyor. 80 bin örgün öğrencinin bir kentte yaşadığını düşünürseniz de ister istemez yapı da son 15 yıldan itibaren hizmet sektörü noktasında bizi bir yere taşıma zorunluluğu çıktı. Baktığımız zaman Eskişehir'de yüzde 57'si hizmet sektöründen geçimini sağlıyor. Yüzde 10 da tarım var geri kalanı sanayi diyebiliriz. Şimdi bir üye profilimize bakıyoruz, bunlar içinden hizmet sektörü içerisindeki payını değerlendiriyoruz. Bizle birlikte esnaf arkadaşlarımız var, Esnaf Odası'na üye olan bir kitle var. Yani ortalama 10-12 bin esnafın direkt bu kentteki hem üniversite öğrencisinden hem de turizmden bir gelir kaynağı oluşmuş. Son dönemde Mart ayından itibaren, 6 aydan beri pandemi sürecinde zaten hizmet sektöründe birçok işletmemizin 90-150 arası kapalıydı işletmeler. Geriye 2-3 aylık bir süreç var şu an itibariyle, umutla da hizmet sektörünün tüm aktörleri işletmeleri üniversiteye dönük olmak üzere hazırlıklar içerisin eğildiler. Tadilatını yaptı, elemanını çıkartmadı, restoranlarımız, kafelerimiz birçok sektör de hazırlık yaptı. Geldiğimiz nokta şu ki, YÖK'ten yapılan açıklama sonrasında da 3 üniversitemizin birlikteliği kamuoyuna bir açıklaması var. O açıklamayı okuduğumuz zaman da, normal vatandaş bunu okuduğu zaman algıladığı tek nokta şu ki, bundan sonra artık uzaktan eğitimle bu süreci tamamlıyoruz diye bir algı çıktı. O dakika itibariyle, üyelerimizin hepsi 10'arlı, 50'şerli, 100'erli farklı farklı sektörlerde toplantılar, davetler, istişareler yani işi yürütme şansınız kalmadı, umut bitti bir anda. Biz ne yaptık bu aşamada, bütün veri analizlerini topladık öncelikle, arkasından Sayın Vali'mize konuyu anlattık. Aslında ilk önce bu işin siyasi boyutu var. Sonuçta kentler bir karar alırken de siyasi konjektörde de destek alma zorunluluğu var. Biz iktidar partisinden Emine Hanım'a da Nabi Bey' e de bu konuyu anlattım. Eskişehir'in bundan sonraki ekonomik hayatında bir matematiğine baktığınızda 10 bin iş yerinin kapandığını düşündüğünüzde 125 bin kişiyi etkileyen bir durum var burada. Bu çok hafife alınacak bir iş değil. Ondan sonraki süreçte ben Vali beye anlattım konuyu, Vali bey bununla alakalı kendi yetki ve sorumluluğunda eğer bu işi çözme noktasında olacaksa ben her türlü inisiyatifimi kullanırım dedi. Daha sonra ben üç Rektörümüzü ziyaret ettim, konunun öneminin anlattım. Şunu istedim onlardan, dedim ki sizin de inisiyatif kullanacak noktanız vardır, en azından bunları yaparken uygulamalı tarafları var üç üniversitemizin de zorunlu yani bunları değerlendirebilirsiniz. Bunu kamuoyunda yanlış anlayanlar da oldu dediğim gibi' ifadelerini kullandı.

10 BİN ESNAF NE OLACAK?

Politikacılar da dahil olmak üzere herkesin kısıtlamaya karşı olduğunu ifade eden Güler, 'Yönetecek durumumuz yok genel itibariyle. Şu anda bundan sonraki süreçte üniversiteler açılmazsa, turist de ağırlamazsa 15-20 yıldan beri bu işe yatırım yapan 10 bin üzerinde esnaf ne olacak? Orada çalışanlar ne olacak? O yüzden bununla alakalı biz de Rektörlere ziyaretlerimizde, konuyu anlattım. Onların anlayabileceği, nedenleri, ne içinleri, tamam mevzuat var, kanun var, YÖK'ten Bakanlıktan gelen talimatlar var. Şimdi sıra artık YÖK'te ve diğer Oda Başkanlarıyla istişare kaldı. Şu an itibariyle 3 üniversitemiz de uzaktan eğitim dışındaki zorunlu uygulamaları yapmaya çalışıyorlar' diye konuştu.

SADECE ESKİŞEHİR'İN

SORUNU DEĞİL

'81 vilayetten 80 bin öğrenci gelecek. Kayıt aşamaları, yurt arayacaklar, apart arayacaklar, ev bakacaklar, yeni yeni insanlarla tanışacaklar. Bunun Eskişehir'e getireceği tehlikeyi nasıl düşünüyorsunuz?' sorusunu yanıtlayan Güler, 'Esnafın kendi geçim kaynağının dışında çalışanlarını da düşünmek zorunda. Ben şunu söylüyorum, sonuç itibariyle Pazar günü KPSS yapıldı, yüzbinlerce insan sınava girdi, planlaması yapıldı. Burada bu siyah ve beyaz değil, bunu siyah veya beyaz olarak düşünemeyiz. Bunun gri tonları da olmalı, burada planlama yapmamız gerekiyor, tedbirler almamız gerekiyor. Nasıl yurtdışından gelen öğrencileri alıp 14 gün karantinada tutmak kaydıyla planladınız bu işi. Ben şunu söylemeye çalışıyorum, bu Eskişehir'in sorunu değil bunu bilin, Isparta'da da aynı sorun var Denizli'de de aynı sorun var. Şu anda geçimini üniversiteye bir nebze dayamış tüm kentlerde sorun var. Mesela Isparta'nın durumu bizden daha kötü. Şu anda Isparta'nın bütün ekonomik hayatı üniversitede' ifadelerini kulandı.

DAYANACAK GÜCÜ KALMADI

Eskişehir'in sadece öğrenci ekonomisine bağlı olmadığını da aktaran Güler, 'Şu var, şehir planlamasında bu konjektör kendiliğinden oluştu yani arz-talep meselesi doğru ortaya ve ondan sonra tercihini insanlar bu yönde kullandılar. Ortaya ürün çıktı, ürünü 10-15 yıl boyunca sattı, şu an ürüne müşteri bulamıyorsun. Yani idame ettirecek noktada değilsin. O yüzden bu süreci yaşayacağız ama sorun şu, 6 aydan beri zaten bu sektörü vurdu. Yani bu sektörün dayanacak gücü kalmadı. Niye? Çok basit bir örnek vereceğim, ilk açıldığı dönemlerde taleplerimizi gerçekten tüm kurum ve kuruluşlar başta Bakanlık olmak üzere, en önemli şey finans kaynağıydı o günden itibaren tüm finans kaynaklarını gerçekten hükümet seferber etti. Biz de Oda'da tüm finans kaynaklarımızı üyelerimizin kullanımına açtık. Bizim üyemizden ortalama 3 bini yararlandı bu krediden. Bu finans kaynakları üyelerimizden alındı ve kullanıldı. Bu krediler 36 ay vadeli alındı, bakıldığı zaman ilk 6 ay, 10'uncu 11'inci ayda ilk taksitleri başlıyor. Zaten geçmişten gelen bu sıkıntı, bu almış oldukları finans desteği de bir noktaya taşıdılar. Bundan sonra bir şeylerin kapanması anlamına gelecek. Eğer bizim elimizde bir imkan varsa, bunu planlama ve kontrol yapmak kaydıyla planlayabileceğimizi düşünüyoruz ve o yüzden üniversitelerden bunu istiyoruz kent adına' dedi.

PANDEMİ ENERJİMİZİ ALDI

Pandemi sürecinde İş Konseyi ile telefonla görüşmeler yaptıklarını belirten Güler, 'Pandemi meselesi önceliklerimizi değiştirdi. Gerçekten sosyal hayatımızda da önceliklerimizi değiştirdi. İnsanlar kendi işletmelerinde var olmayla alakalı planlar yapmaya başladılar. Pandemi süreci aslında bizi durdurdu diyebiliriz, kurmak değil sürdürebilirliği sağlamak. Şu anda Türkiye'de birçok alan tıkanmış durumda ama altyapısı hazır onu söyleyeyim. Pandemi İş Konseyi'nin hızını kesti. Yani enerjisini biraz pandemi dönemi aldı' diye konuştu.

MENFAATLE BİR

YERE VARAMAYIZ

İş Konseyi'ni geliştiremediklerini belirten Güler, 'Çok samimi bir itirafım. Siyaseti şöyle bir değerlendirirseniz hangi siyasi parti olursa parti ayırmadan söylüyorum. Böyle bir tablo var maalesef bunu aşamadık ve bunu yönetemiyoruz. Yani kağıt üzerinde yapılan işler tutmaz. Ortak hedef koymadığımız sürece Eskişehir adına, kent menfaatlerini değerlendiremediğimiz sürece yok. Herkes iş yaparken ben kendi adıma nasıl bir menfaat elde edebilirim diye bakış açısıyla bir yere varamayız. Hiç önemli değil emin olun birbirimizi çok sevmek zorunda değiliz ama maalesef çok basit anlaşılmaz konularda uzlaşamıyoruz. Bu da maalesef aşamadığımız en önemli unsurlardan bir tanesi' dedi.

BİRÇOK KURUMDA

SORUN YAŞANIYOR

Kamu hastanelerinin medikal şirketlerine para ödeyemediği yönünde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile AK Parti Eskişehir milletvekilleri ve AKP il başkanına birer mektup gönderen Güler, '300'e yakın şu ana kadar her dönem yalnız 2009 yılından bahsediyorum, ilgili bakanlıklara, kurumlara, üyelerimizden sıkıntılarını, taleplerini dile getiren birçok mektup yazıyorum. Bunun basına bu kadar yansımasının nedeni şu; realite ve gerçek var burada. Biz o dönem itibariyle medikal sektör ile çok toplantılar yaptık, onların şu an itibariyle ihaleye girip ihale şartnamesine göre teklif verdikleri, sözleşme yapılıyor, 180-200 bin sözleşme yapılmış ve geçen zamanda paralarını alamamışlardı. Ben ETO Başkanı olarak bakmam gerekiyor, muhataplarına anlatmam gerekiyordu. Ben yaptığım aslında sadece bu. Bunun kamu noktasında yani biz oraya yansıtmadık mı, ben zaten mektup yazmışım 20 gün sonra falan kamuoyunda duyuldu. Benim burada başka planım olsa ben ilk günden yaparım. Burada şu var, biz komite üyelerimizle çalışıyoruz, taraflarla birlikte hazırlıyoruz. Sonra çalışma arkadaşlarım yanımızdaki meclis üyelerimiz, o gruptaki komite üyelerimizle çalışıyoruz o noktaya taşıyoruz. Biz gönderirken belgeleri de gönderdik o yüzden bu bir sır değil. Bir yerden de, onu ben de bilmiyorum nereden gittiğini basına gitmiş. Çok enteresan bizim bu çıkışımızdan sonra Oda ve Borsalar Birliği medikal sektör toplantısı yaptı. İstanbul Ticaret Odası açıklama yaptı. Bu sırf benim analiz ettiğim bir durum değil ki. TOBB kendi sektör meclisinde yani bu sektördeki aktörler, bizim her meslekte sektör meclislerimiz vardır tüm ülkenin çeşitli kentlerinden, onlar toplanırlar. Sonuçta bizim kentimizde biz de sunduk. Bu durumdan dolayı zora girmiş arkadaşımız var. Ödemesini alan arkadaşımız da var almayan da var. Her şeyi kamuoyunda da paylaşmak çok doğru gelmiyor bana, böyle bir kültürden gelmiyorum, böyle bir alışkanlığım da yok. Ama tabi doğru noktaya ulaşırsanız, sorunu da anlatabilirseniz cevap alıyorsunuz. Hemen olmasa bile belli bir süre sonra bunun cevabını alıyorsunuz, olumlu olarak da yansıyor. Birçok kurum da şu anda aynı sorunları yaşıyor, yerelde de birçok sorun var. Sonuç itibariyle tarafların iş yaptığınız sürece birtakım şeyleri eksik olacak, tamamlamak için bizlere gelen bilgiler ve yapılmasına dair talepleri değerlendiriyoruz. Özel bir iş değil medikal sektörü, bizim rutin yaptığımız işlerden biri' diye konuştu.

BÖYLE GİDERSE

İNFİAL OLUŞUR

Esnafın hükümetten beklentilerini açıklayan Güler şöyle devam etti: 'En önemlisi bu son söylediğiniz. Tabi sonuçta İçişleri Bakanlığı'nın aslında son genelgesi bundan sonraki süreçteki bakış açısını ortaya koyuyor, geliyor diye söylüyor. Bakıldığı zaman müzik kısıtlaması vs. bunların dışında maske zorunluluğu çok önemli hale geldi. Hem Cumhurbaşkanımız başta olmak kaydıyla İçişleri Bakanlığı olsun bizler olsun işletmelerimizde bu planlamayı daha doğru anlatma zorunluluğumuz var. Bu çok önemli. Yani bunu yaşıyoruz maalesef toplantıya başlamadan önce artık öpüşme ve tokalaşmayı unuttuk. Maske takmak da artık bir yaşam biçimimiz haline gelme zorunluluğu var. Biz maske alışkanlığını çok kolay kazanamıyoruz ama alışacağız. Çemberin daraldığını hissediyoruz sonuçta yaşadıkça da başınıza geldikçe, bunlar bize yaklaştıkça da ister istemez tedbir almak zorunda kalacaksınız. O yüzden ben İçişleri Bakanlığı'nın açıklamasını çok olumlu buluyorum. Tedbir noktasında hepimizin tedbir alması gerektiğini düşünüyorum ama tabi zor oyunu bozuyor maalesef diye bir gerçek var. Mesela şu an itibariyle bizim karşılaşacağımız en büyük sıkıntıyı ben şöyle değerlendiriyorum; bu Mart, Nisan ve Mayıs aylarında 90 ve 120 arası kapanan işletmelerimiz o dönem itibariyle finans destekleri aldılar, borçlandılar yani. Bu borçların kredi ödemeleri dahil, bu dönemi bu kredilerle finans destekleriyle atlattık aslında. Eğer bundan sonraki süreçte hükümet eğer bununla alakalı bir yaklaşımda bulunamazsa ve pandemi dönemi böyle giderse hiçbir esnafımızın para ödeme şansı yok o net söyleyeyim. Bu inanılmaz infial noktasına taşır bu işi. 150 bin şu an itibariyle bu sektörden geçimini sağlayan insanlar var. Bunlar evlerine ekmek götüremediği sürece oluşabilecek sıkıntıyı siz değerlendirin Allah korusun. O yüzden bence hükümet hızlı bir şekilde ödemeler daha yaklaşıyor çünkü zamanımız var, hızlı bir hazırlık yaparak zaten biz bununla alakalı girişimlerde bulunuyoruz. En az 6 ay belki faizsiz, faizli olabilir onun dışında tabi destekten bahsediyoruz. Onun dışında birçok desteği şu anda hükümet sağladı. Çalışanlarımız adına sağladı işte kısmi çalışma sistemine geçtik, 50 bine yakın şu anda başvuru oldu, şu anda 6-7 bin kişi bundan faydalanıyor Eskişehir'de. Kimse şu anda eleman çıkartamıyor. Şimdi kendi hükümetinizin rezerviyle orantılı işler bunlar, neyi nereye kadar vereceksin? O yüzden benim önerim şu ki, ötelemelerle şu an itibariyle bu olağanüstü durumu atlatacak yeni bir bakış açısı lazım. Bu finans destekleriyle şu ana kadar bir noktaya geldik. Bundan sonraki süreci nasıl yöneteceğimizle alakalı bir durum var. Bundan sonra iş hayatı noktasında çalışanlarımızın sürdürebilirsek idare edeceğiz, şu anda hiç borçlanmadan bu krizi atlatan birçok esnafımız var ama atlatamayanlar da var o yüzden öncelik bundan sonraki süreçte, pandemi süreci böyle artarak devam ettiği sürece bu işletmeler kapalı olduğu sürece, çalışamaz halde olduğu sürece, gelir kaynakları olmadığı sürece alınan finans kaynaklarını kendi işlerine yatırdılar ödeyecekleri için de yeni bir planlama yapma. Şu an itibariyle hazinede para var. Swaplarla devam etmek zorundayız. Sonuç itibariyle sisteme güvenmek zorundayız, bu sistemde yaşamak zorundayız çaremiz yok. Ülkede yüzde 10 küçülme var.'

GİDİYOR DENDİĞİ

AN GİDEMEZ

ETO ile TÜYAP arasındaki sözleşmenin fesih edildiği yönündeki haberleri değerlendiren Güler, 'Türkiye'de geçtiğimiz sene 400 tane fuar düzenlendi, biz geçen sene 9 tane fuar yaptık. 2019 yılında 5 bin ziyaretçiyi burada ağırladık. 2020 yılında 11 tane fuar yapmakla alakalı planlama yapıldı, şu ana kadar 3 tane fuarı yaptık. İlk 3 ayda ondan sonra en son 30 Eylül'de tarım fuarı yapacaktık iptal ettik. Daha sonra Kasım ve Aralık ayında inşaat fuarıyla benim çok önem vermiş olduğum raylı sistemler fuarı var şu anda gündemimizde. Tüm dünyadaki bu pandemi süreci maalesef dünyada olduğu gibi Türkiye'de de fuarcılığı bitirme noktasına getirdi. Şu anda TÜYAP Türkiye'nin fuar adetinin yüzde 55-60'ını planlayan ve hayata geçiren organizasyon. TÜYAP Türkiye'nin en güzel fuarlarını adet olarak da o yapıyor. En başında beri aslında TÜYAP'la biz yolları ayırmadık, bu ticaret içerisinde satıcıları bazen doğru belirlemek lazım, soğukkanlı olmak lazım. Ben soğukkanlı bir tüccarım. Ben bu süreci yönetirken de soğukkanlı davrandım, çok fazla bununla alakalı baskı geldi ama hep şunu söyledim biz TÜYAP'la alakalı sözleşmenizi fesih etmedik ama konjektör hem karşı taraf için hem bizim için birtakım git gellere neden oldu, bu süreci doğru yönettik her iki taraf için de söylüyorum bunu. Onlar bizden birtakım fedakarlıklar istedi, süreç itibariyle çünkü onlar da organizasyon yapamadılar. Biz de bu konuda yaklaşımda bulunduk kendileriyle ve uzlaştık. Yani TÜYAP buradan gidiyor dediği anda gidemez. Toplam bizim oraya yapmış olduğumuz yatırım 70 milyon lira, bunun 22-25 bin arası fuar alanı. 25 binlik yatırım yapıyorsunuz ve yılda burada 500 bin kişiyi ağırlıyorsunuz. Evdeki fotoğrafları bir ara getireyim size, otoparktaki ataçları bir görün, fuar zamanı otellerdeki doluluk oranlarını bir görün. Yeni sektörler çıktı Eskişehir'de' diye konuştu.

SİYASİ AKTÖRLER

SAHİP ÇIKMALI

Kuzey çevreyoluyla ilgili de görüşlerini aktaran Güler, 'Bu yol çevre yolu değil, şehir merkezi yolu haline gelmiş durumda. Eskişehir'de şu anda planlanmış 2 tane başlamış şu anda devam etmeyen, bir tanesi planlanmış hayata geçmeyen üç tane yolumuz var. Bir tanesi Sarıcakaya Mayıslar yolunda başlamış durumda devam etmesi bekleniyor. İkincisi, Alpu yolu başlamış durumda devam ediyor gibi görünüyor. Üçüncüsü aslında bizim çevre yolumuzu Kuzey çevre yolu adı altında geri planlamayla bu yolun yapılma zorunluluğu var bu kentte. Artık bu kentte bu trafikle hareket etme şansımız yok, burada bu kazaların önüne geçemeyiz ne yaparsak yapalım geçemeyiz. Sabah trafiğinde ben bu yolu kullandığım için söylüyorum, akşam trafiğinde kullandığım için söylüyorum artık akşamı sabahı da kalmadı. Bu yol şu an 24 saat aynı yüksek tempoyla, yükünden fazla yük taşıyor. O yüzden kuzey çevre yolunun bir an önce hayata geçmesi şart. Bence öncelikle tüm siyasiler başta olmak kaydıyla tüm aktörlerin bu işe sahip çıkması lazım. Nasıl şu an Gemlik Limanı'na bağlantıyla alakalı 20 yıldan beri bunun üzerine ağırlıkla konuşuyorsak bu yolla alakalı tapu koyma zorunluluğumuz var' ifadelerini kullandı.

AVANTAJ SAĞLARIZ

Demiryolları ile ilgili 2 sorun olduğunu belirten Güler, 'Birinin OSB'nin lojistik merkeziyle ilgili bağlantı sorunu var, çok söz verildi bu konuyla ilgili. En son gelen bilgiler sanki olumlu bir tablo var bununla ilgili Nadir Bey'le de konuştuk olumlu görünüyor şu anda. En son Ulaştırma Bakanları geldiği zaman çok bahsettim birebir de ama demiryolu meselesi. Trenin Bursa üzerinden geçmesi ve aynı ray üzerinden yani lojistik noktasında maliyetlerle de alakalı daha önce sağ olsun Başkanımız açıklamada bulundu, önemli bir rekabet kabiliyetimizi etkileyen unsurlar var burada. Eğer biz limana ürettiğimiz malları taşıdığımız sürece bir avantaj sağlarız. İnşallah bu da hızlı bir şekilde hayata geçer diye bekliyoruz' dedi.

Editör: TE Bilisim