RÖPOTAJ: MELTEM KARAKAŞ KAYA

Dünyaya yayılan koronavirüs salgınının önüne geçilmesi noktasında bilim insanlarına ve sağlık emekçilerine önemli görevler düşüyor. Biz de bu kapsamda Eskişehir Bilecik Tabip Odası Şube Başkanı Mehmet Akif Aladağ ile salgını ve izolasyon sürecinde yaptıklarını konuştuk.

Salgın sürecinin şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerektiğini söyleyen Aladağ, 'Sağlık meslek örgütleri TTB ile iş birliği yapmalı ve mücadele ortak bir şekilde devam etmeli. Elimizden geldiğince halkı, sağlık çalışanlarını doğru bilgilendirerek herkesi korumaya çalışıyoruz' dedi.

Koronavirüsten korunmak için bireysel olarak neler yapıyorsunuz?
Evde kalıyor ve çok zorunda kalmadıkça dışarı çıkmamaya çalışıyorum. Tabii bazı günlerde dışarı çıkmamı gerektiren işlerim oluyor, genellikle bu tip işlerin hepsini belli bir zaman dilimine sığdırıp kısa süre içerisinde halletmeye çalışıyorum. Dışarıdan geldiğimde ise kıyafetlerimi çıkartıp balkona havalanmaları için bırakıyorum. Keza dışarıdan getirdiğim alışveriş poşetlerini ve malzemeleri de dezenfekte ettikten sonra ayrı bir alana bırakıp daha sonra yerleştiriyorum. Bunları yaptıktan sonra evde hiçbir yere dokunmadan ellerimi en az 20 saniye boyunca sabunlu su ile yıkıyor, günlük kıyafetlerimi giyiyor ve çalışmaya başlıyorum.

Tüm dünyanın gündemi artık yeni tip Koronavirüs ve sebep olduğu hastalık olan COVİD-19. Gündemi takip ediyor musunuz ve nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce salgın, televizyonlarda, internet kaynaklarında ve gazetelerde nasıl işleniyor?
Tabii ki, hem sorumlu bir vatandaş hem de bir hekim olarak gündemi çok yakından takip ediyorum. Zaten böyle bir ortamda başka bir konu takip etmek zor oluyor. Hem yerel hem de ulusal kanallar olmak üzere televizyondan, sosyal medyadan ve özellikle Türk Tabipler Birliği web sayfası aracılığıyla takip ediyorum. Bir de bizim hekimler olarak oluşturduğumuz WhatsApp gruplarında paylaştığımız bilgi ve belgeler var. Haliyle o kadar yoğun bir bilgi akışı oluyor ki bazen takip etmekte zorlanıyorum.

KİMİLERİ KAFA KARIŞTIRIYOR
Ancak, ne yazık ki televizyon kanallarının çoğunda, bilim insanı sıfatıyla yayına çıkartılıp spekülatif yorumlarla kafa karıştıran kişilerle yapılan programlara sıklıkla rastlıyorum. Bu çerçevede, yetkili kurum ve kişiler tarafından salgına dair günlük detaylı bilgilendirme yapılarak insanlara güven aşılanmasının gerekli olduğunun altını çizmek gerekiyor. Bu sayede, hem toplumun doğru bilgi edinmesi sağlanır hem de ölümlere bile yol açabilen akla ziyan önlemlerin alınmasının önüne geçilebilir. Bu doğrultuda, hangi bölgede kaç adet kesin-şüpheli vaka olduğunu, evlerinde karantinaya alınan veya vefat eden vatandaşlarımızın sayısını, uygulanmakta olan tedavi yöntemlerinin başarı oranını, testlerin kimlere ne zaman, nasıl ve kim tarafından yapılacağı gibi önemli konular hakkında halkın şeffaf ve tutarlı bir şekilde bilgilendirilmesinin elzem olduğunu düşünüyorum. Bu tarz uygulamalar, yüzleştiğimiz bilgi kirliliği sorunun çözülmesinde yardımcı olacak ve halkımızın aklını kurcalayan soruların cevap bulmasını da sağlayacaktır.



ORTAK MÜCADELE
TTB olarak, sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesinin önemli olduğunu sürekli tekrarlıyor, sağlık meslek örgütlerini de TTB ile iş birliği yapmaya davet ederek mücadelenin ortak bir şekilde devam etmesi gerektiğini savunuyoruz. Ayrıca, elimizden geldiğince hem halkı hem de sağlık çalışanlarını doğru bilgilendirerek herkesi korumaya çalışıyoruz. Burada basına da çok önemli bir görev düşüyor tabii ki. Basın kuruluşlarının, edindikleri bilgileri ilgili kurumlar ve temsilcileri aracılığıyla gerçeklik süzgecinden geçirmeden yayınlamaması çok önemli.

COVİD-19 ile ilgili doğru bilgileri almak için düzenli olarak takip ettiğiniz biri var mı? Bir hekim ya da bilim insanı?
Daha önce belirttiğim gibi, internet ve televizyon kanalları aracılığıyla gündem hakkında birçok kişi fikirlerini paylaşabiliyor. Bu kişilerden bazıları uzman sıfatıyla bunu yapsa da, yanlış bilgilerin yayılmasına sebep olabildiklerini görüyoruz. Bu nedenle, kişilerden ziyade yetkili kurumların ve temsilcilerinin değerlendirmelerini takip etmek ve esas almak daha yararlı olacaktır. Örneğin ben, Türk Tabipler Birliği tarafından kurulmuş olan COVİD-19 Salgını İzleme Grubu'nu takip etmekteyim. Bu grubun mensuplarının her biri halk sağlığı, enfeksiyon hastalıkları, göğüs hastalıkları ve epidemiyoloji (Salgın Bilimi diyebiliriz) gibi alanlarda faaliyet gösteren uzmanlardan oluşmaktadır. Söz konusu grubun çalışmalarını www.ttb.org.tr adresi aracılığıyla takip etmek mümkündür. Ayrıca, salgın kapsamında hem ulusal hem de küresel düzeyde doğru ve güncel bilgi edinmek adına T.C. Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü web sayfalarının takip edilmesi de yeterli olacaktır.

Sosyal medyada, internette çok fazla şey yazılıp çiziliyor. Bu tarz kriz ortamlarında (misal salgın) internet avantaj mı dezavantaj mı sizce?
Sosyal medya ve genel olarak internetin bu gibi durumlarda yarattığı en önemli dezavantajın bilgi kirliliği olduğu aşikar. Bilgi kirliliğinin çok ciddi olumsuz sonuçlar yaratabildiğini yaşamakta olduğumuz bu süreç içerisinde birden çok kez gördük. Bunun engellenmesi için en etkili yöntem, daha önce belirttiğim gibi bireylerin salgına ilişkin gelişmeleri ve bilgileri belirttiğim mecralardan öğrenmeye gayret etmesidir. Fakat sosyal medya ve internet bilgi kirliliği gibi dezavantajların yanı sıra önemli avantajlar da sunmakta tabii. Örneğin, bu tip teknolojiler salgına karşı alabileceğimiz en etkili önlemlerden biri olan evde kalma sürecini insanlar için çok daha çekilebilir ve verimli kılmaktadır. Sosyal canlılar olarak evrildiğimiz için, genellikle aynı yerde yalnız başımıza tıkılı kalmak yerine farklı tecrübeler edinmeyi ve başka insanlarla temas kurmayı tercih etmekteyiz. Bu platformlar aracılığıyla insanlar evde kaldıkları süre içerisinde kendilerini meşgul edebilmekte, başka insanlarla canlı ve görüntülü şekilde temas kurabilmekte, dikkatli olurlarsa doğru bilgi edinip aktarabilmekte ve kendilerini geliştirebilmektedirler. Bunun dışında, birçok iş yeri ve eğitim kurumu faaliyetlerine internet aracılığıyla devam edebilmektedir. Bu sayede, internetin olmadığı bir senaryoya nazaran, salgının ekonomi ve eğitim alanlarında sebep olduğu olumsuz etkiler de önemli ölçüde azalmaktadır. Dolayısıyla, internet ve sosyal medyanın bu gibi durumlardaki rolü hakkında, neredeyse her durumda olduğu gibi, siyah-beyaz bir tablo çizmenin ve kesin bir yargıda bulunmanı pek doğru olmadığını düşünüyorum.



SALATA YAPIMI BANA AİT
Salgına karşı alınan önlemler kapsamında vatandaşlara 'evde kal' çağrısı yapılıyor. Siz evde kaldığınız süreçte neler yapıyorsunuz? Vaktinizi nasıl geçiriyorsunuz?
Mesleğim ve görevlerimden dolayı çoğu insanın aksine evde kaldığım süre içerisinde ilgilenmem gereken birçok farklı şey oluyor. Genellikle neredeyse her sabah erken kalkar, ilk iş olarak günün planlamasını yapar ve kahvaltıdan sonra planladığım gibi çalışmaya gayret ederim. Fakat son zamanlarda gün içinde gündem çok hızlı değiştiği için planlarıma sadık kalmakta biraz zorlanmaktayım ne yazık ki. Eskişehir-Bilecik Tabipler Odası Başkanlığı görevimin yanı sıra iş yeri hekimi olarak çalıştığım işletmelerin de bu salgından olabildiğince az etkilenmesi için efor sarf ediyorum. Bu işler dışında, gün içerisindeki çalışma planlarımı genellikle sağlık kurumlarından ve meslektaşlarımızdan gelen haberler doğrultusunda belirliyorum. Çalışmadan arta kalan zamanımda ise, salgından önce de yaptığım gibi, TV'de ve bilgisayarda haber programlarını takip etmeyi ve eşimle beraber film-dizi izlemeyi tercih ediyorum. Pek fazla yemek türü bilmesem de yemek yapmayı da severim, evde özellikle salata yapımı bana aittir. Oğullarımdan biri de da bu süreç sırasında evde çalışmaya başladığı için sabahları ona güzel bir kahvaltı hazırlamak son zamanlarda en büyük hobim haline geldi. Bu gibi durumlarda ufak mutluluklar ile yaşadığımızı hissetmenin ve moralimizi diri tutmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Kriz günlerinde en çok aile, komşular ve dostlar arasında dayanışmaya ihtiyaç var. Biz de herkes gibi internet, sosyal medya ve telefonlar aracılığıyla bu dayanışmayı canlı tutmaya çalışıyoruz. Özellikle ailelere tavsiyem, bir araya geldiklerinde felaket senaryolarından bahsederek birbirlerinin psikolojisini yıpratmak yerine bu günler geçtiğinde gelecekte neler yapabilecekleri hakkında konuşmalarıdır.

Genel olarak insanların evde film izleyip, kitap okuduğu belirtiliyor. Şu an okuduğunuz bir kitap var mı? En son hangi kitabı okudunuz? Yine son zamanlarda izlediğiniz bir film varsa önerebilir misiniz?
Ne yazık ki çok düzenli kitap okuyan birisi olamadım hiçbir zaman. Ama geniş sayılabilecek bir kütüphanem var. Kitap okurken konsantrasyonum çevresel uyarılar yüzünden kolayca bozulduğu için çoğunlukla gece uyumadan önce sessiz ve dingin bir ortamda kitap okumayı tercih ederim. Genellikle bir kitaba başladığımda, eğer gerçekten hoşuma giderse, o kitabı birkaç gecede bitiririm. Ancak başucumda okumayı çok isteyerek aldığım fakat aylardır kapağını açamadığım veya bir türlü bitiremediğim kitaplar var. Şu anda Stefan Zweig'ın seçme eserlerinin derlemesini içeren bir kitap okuyorum. Bunun yanında okumaya çalıştığım bir diğer kitap ise Sebastian Haffner'in yazmış olduğu ve Nazi hükümetinin iktidara gelişinin sıradan bir Alman'ın hayatını nasıl etkilediğini anlattığı 'Bir Alman'ın Hikayesi' adlı kitap. Film izlemeyi gerçekten çok seven bir insan olarak önerebileceğim birçok film var, dolayısıyla seçmek biraz zor olacak. Biraz uzun olsa da, gelmiş geçmiş en iyi yönetmenlerden biri olan Martin Scorsese'den The Irishman ile çok ilham verici olduğunu düşündüğüm Rüzgarı Dizginleyen Çocuk adlı filmleri izlemenizi öneririm.

Tüm dünyaya yayılan bir virüsün Türkiye'de görülmemesi mümkün değildi belki de. Fakat virüse karşı alınan önlemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dürüst olmak gerekirse, insanlığın üzerine senaryolar yazıp filmlerini bile çektiği bu tip bir krize neredeyse hiç hazırlıklı olmadığını gördük. Dünya üzerindeki diğer canlılara karşı yüzyıllardır hissetmekte olduğumuz üstünlüğün, hayatta kalabilmek için bile başka bir canlıya ihtiyaç duyan bir organizma tarafından birkaç ay içerisinde yıkılıverdiğine şahit olduk. Tedbirlerin yeterli olup olmadığı hakkında kesin bir şey söyleyemem, zira biyolojik yapısını halen tam olarak kavrayamadığımız bir virüsle mücadele ediyoruz. Zaman, alınan tedbirlerin etkili olup olmayacağını gösterecektir. Ancak, izlenmesi gereken yolun her zaman olduğu gibi akıl ve bilimsel gerçekler tarafından şekillenmesi gerektiği kesindir. Halihazırda sahip olduğumuz bilgiler dahilinde, herkesin kendini enfekte bir birey olarak varsayması ve ona göre hareket etmesi gerekmektedir. Her şeyden çok dayanışmaya ve fedakarlığa ihtiyaç duyulan bu günlerde bencilliğe, ötekileştirmeye, ırkçılığa, cinsiyetçiliğe ve mezhepçiliğe son vermeli ve tüm insanlığın geleceği için bilim insanlarının önerilerini takip etmeliyiz. Sonucu, 60 yaşında biri olarak, umuyorum ki hep birlikte göreceğiz.

Editör: TE Bilisim