Marquez'in hikayelerinden biri, 'Çullukların Gecesi'.
'Mavi Köpeğin Gözleri' adıyla yayımlanan hikaye kitabından okumuştum.
On iki hikaye var kitapta.
Marquez romanlarıyla biliniyor ama…
'Mavi Köpeğin Gözleri'ndeki on iki hikayesi de müthiş!
Ama 'Çullukların Gecesi' bambaşka bir şey!
Büyüleyici!
Marquez, Büyülü Gerçekçiliğin temsilcisi diye öyle söylemiyorum.
Gerçekten de öyle.
İnsan, hikayenin sonuna gelince,
'İşin buraya geleceğini hiç düşünmemiştim!' diyor.
Şaşırtıcı bir son!
Olur mu böyle şeyler!
İnsanlar bu kadar inandırılabilir mi?
Bu kadar etki altına alınabilir mi?
***
Marquez de,
'Yüzyıllık Yalnızlık romanıma değişmem!'diyor, 'Çullukların Gecesi' için.
Oysa Marquez'i dünyaya tanıtan, 'Yüzyıllık Yalnızlık' romanıdır.
Tabii diğer romanları da öyle.
'Kolera Günlerinde Aşk' mesela…
Sonra,
'Başkan Babamızın Sonbaharı, Yaprak Fırtınası, Labirentindeki General, Kırmızı Pazartesi…
'Albaya Mektup Yok'u söylemiş miydik?
Ya son romanı, 'Benim Hüzünlü Orospularım'
İnsan, romanın adını yazmaya çekiniyor ama…
Hele bizimki gibi bir gazetede.
Bizimki gibi okuru belli; alanı satanı, okuyanı yazanı belli bir gazetede…
Sonra alt komşun, yan komşun, çapraz komşun, altındakinin altındaki komşun…
Kim bilir belki bizim Yazı İşleri Müdürünün bile yüzü biraz ekşir, yazı basılmadan, yazıya şöyle bir göz gezdirirken.
Üstelik de romanı okumaya lüzum görmeden hiç.
Romanın adındaki şu, 'orospu' kelimesi yüzünden.
Ama sanat!
Edebiyat yücedir!
Sınırsız…
Sonsuz bir ufuktur!
Diyeceksiniz ki…
'Geç bunları! Kimin umurunda senin ne yazıp ne yazmadığın! '
Doğru!
'Kuvvetle meçhulüz yeryüzünde, mahalle bakkalıyla ben!'
***
Tabii sözünü ettiğimiz roman da…
Çılgınca bir şey üzerine işte.
Ama yine de!...
Bir zamanlar tutturmuştum, ben de doksan yaşıma kadar yaşamak istiyorum, diye!
Ve doksanıncı yaşımda, kendime…
Devamını yazmasak iyi olacak.
'Delgadina, ruhum benim, diye yalvardım ona özlemle. Delgadina!'
***
Başka bir şey yazacaktım aslında.
'Çullukların Gecesi'
Fakat ne lüzum var şimdi kafa ütülemeye.
Yeterince ütüledik zaten.
Yazıyı bitirelim artık.
'Delgadina, ruhum benim!'