ABD, Rusya'dan S-400 füze savunma sistemi satın alan Türkiye'ye yaptırım uygulama kararı aldı.
İlk kez bir NATO üyesi ülkeye karşı uygulanacak olan ABD'nin CAATSA yaptırımlarının açılımı aynen şöyle; 'ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası...'
Gördüğünüz gibi NATO üyesi Türkiye, artık ABD'nin stratejik ortağı değil hasmı. Gelinen nokta bu…

'BÖYLE DOST DÜŞMAN BAŞINA!..'
Türkiye-Amerika (ABD) dostluğu tam bir uzun hikaye.
Aslında çok daha önceden tanışırız ama 1950'li yıllarda muhabbetimiz iyice koyulaştı.
Bunca yıl 'dostumuza!' ayıp olmasın diye elimizden ne geliyorsa yaptık.
1950'de başlayan Kore Savaşı'nda ABD'nin ardından askeri gücünü Kore'ye gönderme kararı alan ikinci ülke olduk. Bizi NATO'ya aldılar sağ olsunlar (!)
Topraklarımıza savaş füzelerini yerleştirdik, İncirlik başta olmak üzere çok sayıda askeri üs verdik. Sevgili dostumuz için 'ileri karakol' olmaktan bile çekinmedik.
Mr. Marshall sayesinde çok yardım aldık. Hatta süt tozu ile bile tanıştık. Hele o Türkçe bilmeyen 'Barış Gönüllüleri' tam bir alemdi.
Bu arada sağ olsunlar (!) 'boşuna masraf yapmayalım diye' milli savunma sanayimizi kurdurmayıp bize eski uçaklarını, hurda gemilerini yarı borç yarı hibe verdiler. Sayelerinde demiryollarımız köreltildi, karayollarımız gelişti. Petrole bağımlı hale geldik ama binlerce kamyonumuz oldu.
Aramızı bozmak isteyenler (!) bu yardımların 'hibe' adı altında borçlandırmayı amaçladığını ve Türkiye'yi emperyalist tekellere açmaktan başka bir işe yaramadığını söylediler ama kimse onlara inanmadı.
1968'lerde bazı gençler 'oyunbozanlık' yapmaya çalıştılar.
Dolmabahçe'de 6. Filo'nun askerlerini denize atanların üzerine saldırdık, 'Bağımsız Türkiye' diye bağıran gençleri işkencelerden geçirip darağaçlarına gönderdik. 'Gladio' diye 'derin karıştırıcı' bir örgütten söz edildi ama 'bizde yoktur' dedik, Amerika'ya toz kondurmadık.

KARAOĞLAN ARAMIZI BOZDU…(!)
Mutlu mesut giderken Karaoğlan Ecevit işleri bozdu. 1971'de konulan haşhaş ekim yasağını kaldırdı, soydaşlarımızın katliamını önlemek için Kıbrıs Barış Harekatı'nı yaptı. Tabi ki 'Kadim Dostumuz' buna çok üzüldü ve Türkiye'ye o dönemde de ambargo uygulamaya başladı. Ama biz faturayı Ecevit'e kestik.
1992 yılında Ege Denizi'nde NATO tatbikatı yapıyorduk. Saratoga Uçak Gemisi'nden atılan iki füze ile Muavenet Zırhlısı vuruldu. Beş şehit verdik. 'Dostluğumuzu bozmak isteyenler' Çekiç Güç'ün Türk topraklarına yerleşmesine karşı çıktığımız için bilerek yapıldığını söylediler. Sevgili dostumuz (!) 'Pardon yanlışlıkla oldu' dedi; Biz de inandık.

ÇUVAL GEÇİRDİLER AMA YANLIŞLIKLA (!)
Stratejik ortağımız 2003 yılında Irak'ı işgal etmek için Türkiye topraklarını kullanmak istedi. TBMM'ye sunulan 1 Mart Tezkeresi reddedilince Dostumuz üzüntüsünden ne yapacağını bilemedi (!)
4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak'ın Süleymaniye kentinde askerlerimiz başlarına çuval geçirilerek sorguya çekildi. Daha sonra yine 'Pardon yanlışlık oldu' dediler, dostluğumuzun hatırı için 'gıkımız!' çıkmadı.
2012 yılında Başbakan T. Erdoğan, Suriye ordusunun Halep'e saldırdığı gün Başkan Obama'yı telefonla aradı. Ancak görüşmenin fotoğrafında Obama'nın elinde bir beyzbol sopası vardı. Böylece, Obama'nın bir beyzbol hayranı olduğunu öğrenmiş olduk(!).

'CANIM KARDEŞİM!..'
Bunca yaşanan ve yaşanmakta olanları 'görmezden, bilmezden, duymazdan' gelip koşulsuz kabullendikten sonra, CAATSA yaptırım kararlarına neden çok şaşırıyoruz ki? Daha Wilson'un Anadolu paylaşım haritalarını, Johnson'ın mektuplarını, Trump'ın alaycı kabalıklarını anımsatmaya, IŞİD, PKK/PYD, FETÖ ihanetlerindeki ikiyüzlülükleri yazmaya sıra gelmedi.
Velhasıl 70 yıldır bir türlü aymadık gitti.
Bu durumda gel de Usta'ya hak verme şimdi;
' - demeye de dilim varmıyor ama -
kabahatin çoğu senin canım kardeşim!..'