Yaşamın özgürleşerek baharla tazelendiğine inanılır Hıdırellez'de .
O gün gençler, özlem ve sevgi dolu dileklerini gül ağacının dallarına asarlar.
Oysa, 1972 Hıdırellez'inde üç delikanlının kendilerince inandıkları, umutları ve dilekleri gül dalları yerine darağaçlarına asıldı.
Sisli, yağmurlu bir Ankara günüydü.
Haberi almıştık Ulucanlar'dan....
Fakülte derin bir sessizliğe bürünmüştü…
Boğazların düğümlendiği, sözün bittiği andı.
Bir anda neler anımsadım neler;
Yoksulluk, adaletsizlik ve sömürüye karşı direnişiniz…
Dolmabahçe'de denize attıklarınız...
Mustafa Kemal yürüyüşünde en önde bayrak taşımanız....
Mahkemedeki savunmalarınız hala akıllarda;
'Türkiye, emperyalizme karşı ilk Kurtuluş Savaşı veren ve onu dize getiren ülkedir. Bütün ezilen uluslara ışık tutan ve Kurtuluş Bayrağını dalgalandıran Türkiye halkı, bundan 50 yıl önce görevini yapmıştır' diyordunuz.
Sanki dünyadaki tüm adaletsizlikleri değiştirmek için yola çıkmıştınız.
Sizler için önemli olan 'Çok yaşamak değil, yaşadığın süre içerisinde çok şey yapabilmekti'.
Bazı mahallelerde 'Hıdırellez ateşi' yakmışlardı.
Gülüyor, eğleniyordu sizin yaşınızdaki gençler..
Sonra duyuldu haberiniz...
Hüzünlü bir sessizlik ve kara dumanlar sardı her yeri
Şairin dediği gibi; 'Şenlik dağıldı geriye acı bir yel kaldı.'
Siyah bir torba içinde teslim edildi eşyalarınız;
Yeni açılmış Birinci sigarası, tükenmez kalem, bir ceket, bir pantolon....
Ahmet Arif ve Brecht'in kitapları, mektuplar bir de cep defteri....
Cep defterinin kapak arkasına kendi el yazısıyla bir şiir yazmıştı Deniz;
'Yenilmişsem
Elim kolum bağlı, boynumda yağlı ip,
Gelip dayanmışsam darağacına
Dudaklarımda yarın
, gözlerim yarınlarda
Unutmak mı gerek seni?
Kapılar kapalı, tutulmuşsa gece, kapkara yollar
Sıcacık bir sevgi sunmayacak mıyım insanlara?
Bakmayacak mıyım yarınlara
Seslenmeyecek miyim insanlara?'


48 YIL SONRA...
Aradan 48 yıl geçti....
Denizlerin sevgisi dalga dalga büyüdü…
Ulucanlar müze oldu…
Boş 'Birinci' paketi duruyor hala 'Bizim 68' kitabının arasında…
6 Mayıs 1972 yazıyor üzerinde solgun, sararmış…
Ankara'ya yolumuz düştüğünde uğrarız Karşıyaka Mezarlığına......
'Denizlerin'' mezarlarına bir karanfil bırakırız.
'Gözümüzde bir damla su, Deniz olup taşar
Ezilmiş bir gül, kırılmış bir fidan hüznü kaplar yüreğimizi.'
Üç mezarda 25 yaşında üç gencin adları yazılıdır.
Doğum tarihleri yazar bir de...
Ama ölüm tarihleri yoktur...