Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın üzerinde çalıştığı 4562 sayılı yasada yapılacak değişikleOrganize Sanayi Bölgesi (OSB) yönetimleri müteşebbis heyetle mülki idareye devredilecek.

Yeni taslak metinde OSB'leri yönetecek müteşebbis heyetine vilayetlerde valiler, ilçelerde ise kaymakamlar başkanlık edecek.

Yani OSB yönetimi sanayiciden valiye bir anlamda devlete geçiyor.

TASLAĞA TEPKİLER VAR

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın üzerinde çalıştığı 4562 sayılı OSB Kanunu'nda yapılması planlanan değişikliklerle ilgili taslağa tepkiler büyüyor.

Sanayicilerin yönettiği organize sanayi bölgelerinin (OSB) valilere devredilmesinin bürokrasiyi artıracağını düşünen sanayiciler, kendi kendilerini yönetmekten mutlu olduklarını söylüyorlar.

Taslağa tepki gösteren Türkiye Organize Sanayi Bölgeleri Derneği (OSBDER) Başkanı Hilmi Uğurtaş, 'Bu kadar iyi işleyen ve kamuya yük olmayan OSB'lerin fişi çekilmek isteniyor' dedi.

Uğurtaş, bu konuda şunları söyledi:'OSB'lerin bulunduğu illerdeki valilerin OSB'lere yetişmesi ne kadar mümkün ve OSB'lerin sorunlarından haberdar olması ne kadar olası. Türkiye'nin en büyük OSB'lerinin hemen hemen tamamı genel kurulla yönetiliyor. Bu bölgeler Türkiye'nin iftiharıdır. Genel kurulu yapılmış olan OSB'lerdeki sanayiciler mutlu. Çok fazla olanakları var. Bu yapı neden bozulmak isteniyor. Umuyorum ki büyük bir yanlış olmadan bu karardan dönülür.'

'sanayici risk alabilir vali istemeyebilir'

Yerel basında konuyu ilk kez ben köşeme taşıyarak Eskişehir kamuoyunu bilgilendirmiştim. Hatta konuyla ilgili iki yazım oldu.

Ancak Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Nadir Küpeli Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın üzerinde çalıştığı'OSB'lerin yönetimi valilere devredilecek' yazılarıma olumlu ya daolumsuz bir cevap vermedi.

Bu konuda sessiz kalmayı tercih etti.

Nadir Bey sessiz kalmayı tercih ederken EOSB Başkan Vekili Metin Saraç, OSB'lerin yönetimlerinin valiliklere devredilmesinin yani valilerin oturması boyutunun sanayiciye bürokrasi getireceğini bunun da açıkçası fayda üretmeyeceğini belirtmiş.

Metin Saraç'ın OSB yönetimlerin 'müteşebbis heyetine' devredilmesi ile ilgili görüşü şöyle:

'OSB'lerin yeni bir düzenlemeye ihtiyacı yok. Türkiye'de farklı OSB yönetim türleri var. Bunun bir tanesi, eğer siz bir OSB'yi yeni kuruyorsanız bakanlık kredisi aldıysanız zaten mevzuat gereği mütevelli heyetin başında vali ya da kaymakam olması gerekiyor. Zaten bu şekilde ülkemizde aşağı yukarı 150 OSB var. Şimdi OSB'lerin bir kısmı zaten mütevelli heyetle yönetiliyor. Bir kısmı da Eskişehir OSB gibi genel kurulla yönetiliyor. Bizim gibi yönetilen zannederim 6-7 OSB var. Yani yasa diyor ki; senin borcun yok, devletten para almadın, kendi işini görüyorsun, o halde senin büyük patronun bütün sanayiciler. Önemli kararları orada alacaksın ve yönetim kurulları da uygulayacak. Şimdi Eskişehir OSB böyle yönetilirken, taslağı hazırlanan yasa şunu diyor. Siz genel kurulu feshedeceksiniz. 10-12 kişilik bir mütevelli heyeti olacak. Bu mütevelli heyetinin başına da vali gelecek. Şimdi mütevelli heyeti tarafı mantıksız değil. Çünkü en ufak bir değişiklik yapacağımız zaman genel kurulu toplamak zorunda kalıyoruz ve iş yavaşlıyor. Ama işin oraya valilerin oturması boyutu, bize bir bürokrasi getirir ve bu da açıkçası fayda üretmez. Bakanlığımız bunu şöyle değerlendirmeliydi. Türkiye'deki valilerin ya da kaymakamların oldukları OSB'lerin büyüme hızlarıyla olmayan OSB'lerin büyüme hızlarına bir bakmalıydılar. Çünkü sonuçta orada bir bürokrasi var ve bürokrasiyle hareket etmek zorundasınız. Şimdi sanayici risk almak isteyebilir ancak bir vali veya bürokrat risk almak istemeyebilir. Yani bu şu da değil. Biz zaten şu anda bir sorun çıktığında vali beye gidiyoruz, vali bey de sağ olsun bize desteğini veriyor zaten. Önceki valilerimiz de böyleydi, gelecek valilerimiz de aynını yapacaktır. Yani valilerin illa OSB'lerin mütevelli heyetinin başında olmasının bir getirisi yok. Yani özünde böyle bir kanun çıkarsa, OSB'lere sadece bürokrasi getirir.'

TASLAK NE GETİRİYOR?

-Müteşebbis heyetin sona erdiği OSB'lerde yeniden müteşebbis heyetin teşekkül etmesi…

-OSB'lerin yıllık brüt gelirlerinin yüzde 1'ini KOSGEB, TÜBİTAK, Kalkınma Ajansı destek programlarında kullanmak üzere bakanlığa aktarması.

-Yapı ruhsatı alma süresinin bir yıldan iki yıla çıkarılması, kıstasları sağlayan OSB'lerin 'Yeşil OSB' olarak sertifikalandırılması gibi düzenlemeleri içeriyor.

* * *

OSB'ler özel ve tüzel hukuk kişilikleridir.

Yani OSB'lerin dayandığı temel ilke özel, tüzel hukuk kişisinin kavramı anonim şirketi vasfına haiz, yarı kamu kuruluşu niteliğinde…

Dolayısıyla bir kamu kuruluşu değil. OSB'lerin kuruluş felsefesi, sanayicinin kendi kendini yönettiği bir mantık çerçevesinde oluşturulmuş.

OSB'lere valinin atanması yani müteşebbis heyetinin zorunlu kılınması, valinin denetim yetkisinin artırılması, süreci özünden saptıracak.

Yani bu süreç artık özel, tüzel hukuk kişiliğinden ziyade, sanki bir kamu kuruluşu vasfına haizmiş izlenimi yaratacak.

Olması gereken model, sanayicinin kendi kendini yönetmesi, arzu edilen, istenilen, talep edilen ve kuruluş felsefesine dayanan ilke budur.

Temel kaygı buranın bir kamu kuruluşu sürecine dönmesi ve bürokrasinin sürece dahil olması…

Devletçi model, OSB'lerin gelişmesini yavaşlatır.

Bakanlık, valilere yetki vermek yerine, OSB'lerdeki denetimleri sıklaştırabilir.

* * *

KADINLAR İSTEDİKLERİ YERDE İNEBİLECEK

2016 yılında Türkiye'de bir ilk olarak Eskişehir Büyükşehir Belediyesi başlatmıştı.

Eskişehir'deki uygulamayı örnek alan diğer belediyelerde aynı uygulamayı başlattılar.

Artık kadınlar ve genç kızlar daha güvende.

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ulaşımda kadınlara 'pozitif ayrımcılık' getirmişti.

Neydi o uygulama?

'Kadınlar saat 22.00'den sonra durak beklemeksizin evlerine en yakın mesafede inebilecekler'.

Kış mevsimine girmemiz nedeniyle havalar erken kararıyor.

İnsanlar hava karardıktan sonra işyerlerinden dönmek zorunda kalıyorlar.

Karanlık özellikle kadın ve genç kızları ürkütüyor.

Belediye otobüslerinin belediye yönetimleri tarafından belirlenmiş durakları var.

O durakların haricinde yolcu alıp indiremiyorlar.

İş dönüşü otobüsten indikten sonra evlerine uzun mesafe yürümek zorunda kalanlarda oluyordu.

Belki yazın havaların iyi olması insanların çoğunun sokakta olması onların korkusunun önüne geçiyordu.

Kış mevsimi nedeniyle insanların büyük çoğunluğu o saatlerde evlerinde.

Sokaklar genellikle ıssız oluyor.

Son aylarda yurdun çeşitli illerinde hemen hemen her gün bir kadın cinayetinin meydana gelmesi ve kadına şiddet, taciz ve tecavüz olaylarına da karşı önlem olarak kadın yolcular sosyal medya hesaplarından yaptıkları yorumlarla otobüslerden 22.00'den sonra durak olmasa da evlerine en yakın mesafede inebilme saatlerini 20.00'ye çekilmesini talep ettiler.

Büyükşehir Belediyesi de Telegram kanalından anket yaparak Eskişehirlilere bu konudaki fikirlerini sordu.

Vatandaşların çok büyük bölümünün uygulamanın başlama saatinin geri çekilmesini istediklerini ifade eden Başkan Yılmaz Büyükerşen de sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, uygulama saatinin 22.00'den 20.00'ye çekildiğini duyurdu.

Kadınlardan gelen istek üzerine uygulamayı iki saat öne çekerek kendilerine pozitif ayrımcılık yapanYılmaz Hoca'ya teşekkür mesajları yağdığını duydum.

Bu pozitif ayrımcılık uygulama Yılmaz Büyükerşen'in kadınlara ne kadar değer verdiğinin göstergesidir.

* * *

MİLLETVEKİLLERİNİ GENEL BAŞKAN DEĞİL HALK SEÇMELİ

Yasama ve yürütme arasındaki kuvvet ayrılığının değişmesi gerekiyor Bunun sağlıklı olabilmesi için de liderlerin seçtiği milletvekilleri olmamalı. Yani seçim sistemi değişmeli.

Siyasi Partiler Kanunu'nda değişikliğe ihtiyaç var. Kapı kulu olmayacak, doğrudan milletin vekilleri olmasının imkanını tanıyabilecek bir değişiklik gerekiyor.

Bu şekilde halka hesap veren, yasama işlevinin bir üyesi olduğunun farkında olan ve milletle kurduğu organik bağla onun taleplerini karşılayabilecek bir meclis oluşmasının önü açılmalı.

Seçim sistemimizin daha demokratik olması için 'Siyasi Partiler Yasası' ve 'Seçim Yasaları' değiştirilmeli.

Halkın iradesinin kendi inisiyatifiyle doğrudan sandığa yansımasını sağlamak amacıyla 1991'de uygulanan 'Tercihli Oy' sistemi geri getirilmeli.

Seçmen sandık başına gittiğinde hangi partiye oy verirse versin, X veya Y partinin listesindeki milletvekili adaylarından kimi TBMM çatısı altında görmek istiyorsa oy pusulasında işaret yöntemiyle oyunu kullanabilmeli.

*Aday sayısı seçim çevresi kontenjanının iki katı olmalı.

*'Tercihli oy' sistemi getirilemiyorsa o zaman milletvekili adayları delege değil tüm parti üyelerinin katılımı ile yargı gözetiminde yapılacak ön seçimle belirlenmeli.

*Aday sıralaması da ön seçimde aldıkları oya göre yapılmalı.

*Parti genel merkezleri kontenjanlarını 'Türkiye milletvekilliği' için kullanmalı. Ülke genelinde yüzde 1 oy alan bir partiye de Türkiye milletvekilliği verilmeli.

*Milletvekili sayısı 500'e düşürülmeli ve 100 milletvekili 'Türkiye Milletvekili' olarak partilerin aldığı oy oranına göre TBMM'de temsil edilmeli.

*Oy oranına göre dağıtıma Türkiye barajı uygulanmamalıdır.

* * *

İşte o zaman seçilen milletvekillerinin 'acaba genel başkan bir sonraki seçimde listeye tekrar beni yazacak mı?' kaygısından kurtulmuş olurlar.

Genel Başkanlara 'biat' yerine seçmene karşı olan sorumluklarını yerine getirmiş olurlar.

* * *

2023 seçimlerinin galibini Y kuşağı belirleyecek

Gezici Araştırma Yönetim Kurulu Başkanı Murat Gezici, ekonomik krizin seçimlerde büyük bir etken olacağına işaret etti.

Gelecek seçimin kaderinin hep Z kuşağına bağlandığını ancak 1980-1999 doğumlu Y kuşağının seçimlerde çok önemli bir faktör olarak karşımıza çıkacağını da vurgulayan Gezici, 'Y kuşağının kararında ekonomi, demokrasi, ifade özgürlüğü gibi meseleler önemli olacaktır. Kadınlara yönelik şiddeti ele alan İstanbul Sözleşmesi de Y kuşağı için çok önemli' dedi.

Gezici Araştırma Yönetim Kurulu Başkanı Uluslararası Güvenlik ve Strateji Uzmanı Murat Gezici, ekonomi ve seçimlerle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Gezici, Başkanlık Sisteminin büyük bir boşluk yarattığını ve ekonomik krizin seçimlerde büyük bir etken olacağına işaret etmiş.

HEP Z KUŞAĞI KONUŞULDU

Strateji uzmanı Gezici şunları söyledi: 'Türkiye'de seçimle ilgili tartışmalarda, seçimin kaderini etkileyecek olan Z kuşağını çok konuştuk. Şöyle baktığımızda bu kuşağın genel seçmen kitlesi içindeki oranı yüzde 11. Ve bu kuşağın yüzde 78'i Cumhur İttifakına oy vermiyor. Bu çok net artık… İktidar bunu gördü ve bu kuşaktan beklentisini düşürdü. Ama bu kuşağı muhalefete de teslim etmek istemediği için bu kuşağa yönelik bir takım hamlelerde bulunmaya devam edecektir.'

Ünlü strateji uzmanı sözlerine şöyle devam etti:

KADINLARDAN OLUŞUYOR

'Şu an bakıldığında, genel seçmen kitlesi içinde kararsızların oranı yüzde 28. Kararsız seçmenlerin yarısı ise Y kuşağından oluşuyor. Bununla birlikte aslında seçimler söz konusu olduğunda üzerinde yoğunlaşacak olan grup Y kuşağı ve bu kuşak ihmal ediliyor.

Kimdir Y kuşağı?

1980 ile 1999 arasında doğanlardır. Bu kuşak, genel seçmen kitlesi içinde 18 milyon 400 bin kişiye karşılık geliyor. Yani seçmenlerin yüzde 32.6'lık bir dilimini oluşturuyor. Aslında Y kuşağında Z kuşağından çok daha fazla seçmen var. Merkeze yakın ve kararsızlığı daha fazla olan Y kuşağı ise 2023 seçiminin kaderini belirleyecek.

Y kuşağındaki kararsızların büyük kısmı da kadınlardan oluşuyor.

MEVCUT KRİZ KARARSIZ SEÇMENİ ÇÖZÜYOR

Şu an bakıldığında, genel seçmen kitlesi içinde kararsızların oranı yüzde 28 ve bunlar bağımsız seçmenler. Bunlar da azımsanmayacak bir düzeydeler. Ekonomik kriz ile beraber artık kararsızların kararlı hale gelmeye başladıklarını görülüyor. Bu kriz ortamı kararsızları çözüyor; onları muhalefet cephesindeki partilerden birine yöneltiyor.

50+1'DE DEĞİŞİKLİK İSTEMİ AK PARTİ'Yİ ZORA SOKAR

Başta doların yükselip TL'nin değer kaybetmesi ile yaşanan derin ekonomik kriz olmak üzere yaşanan sıkıntılar, Cumhur İttifakı'nın oylarını geriletti. Böyle bir ortamda iktidarın sistem ile ilgili tartışmayı açması, bu sorunlara hak vermesi anlamına gelecektir. Özellikle, 50+1'de değişiklik istemeleri, kendi ayaklarına kurşun sıkmak anlamına gelir.