Görünen o ki, bir küresel salgın haline dönüşen 'Koronavirüs' belası kolay atlatılamayacak…
Virüs tehlikesini önlemek için, yetkili sağlık kuruluşlarının önerdiği önlemlere titizlikle uymaktan başka çaremiz yok.
Ben bir 'sağlık uzmanı' değilim, o nedenle sizlere virüs konusunda söyleyecek fazla sözüm yok. Kulaktan dolma bilgileri böyle köşelerde (ya da sosyal medyada) paylaşmayı da çok sakıncalı buluyorum…
Ancak elli yıldan beri toplumsal yaşamda aktif biçimde yer almış bir duyarlı yurttaş olarak, olayın 'demokrasi ve insan hakları boyutunu' sizlerle birlikte irdelemek istiyorum.
ÖNLEMLER ÖNCELİKLE 'İNSANI' DEĞİL, 'SİSTEMİ' KORUYOR…
Özellikle emperyalist devletlerin aldığı önlemlerin temel amacı o kadar açık ki; 'kapitalist/ emperyalist sömürü sistemini korumak…'
Ve hatta 'mevcut sistemi salgın sonrasında daha da güçlendirmek, daha da otoriterleştirmek…'
Önlem paketlerinde, tıpkı 'Yangında ilk kurtarılacak!' uyarısı gibi öncelikle 'sermaye çevrelerini virüsten koruyacak önlemler (!)' sıralandıktan sonra; 'toplum sağlığı' için de bazı geçiştirici önlemler yer alıyor.
Bu arada, 'işçi ve emekçi kesimlere de kaşığın ucuyla bir şeyler veriliyor…' Çünkü sistemin akıl hocaları çok iyi bilirler ki, 'emekçiler sağlıklı olmazsa sömürü çarkları iyi dönmez…'
Sözün özü, insanlığın karşısına çıkarılan 'ikilem' şu: 'Ya Koronavirüs, ya otoriter sömürü sistemi…'
Bu bağlamda, salgını önlemek için alınan gözetim ya da sokağa çıkma yasakları, 'totaliter rejim heveslilerinin iştahlarını kabartabilir…'
Yani 'Koronavirüs illeti salt sağlığımızı değil, demokrasimizi de tehdit ediyor…'
Bir başka deyişle, 'Korona/virüs insan sağlığını ve demokrasiyi kemirirken, dünyanın muktedirleri 'korona= taç' peşindeler…'
*****
Ülkemizde RTE İktidarının- yanına aldığı sermaye temsilcilerine gülücükler dağıtarak- açıkladığı önlem paketi de yukarıdaki örneklerin küçük bir kopyası…
Üstelik bizim önlem paketlerimizde; , 'gereken açıklık' yok, 'bilim kurullarında sağlık örgütlerinin temsilcileri' yok, 'acil sağlık projeleri' yok, 'kronik hastalar ve cezaevleri için özel önlemler' yok, 'kapatılan işyerlerinde çalışanlar için destek' yok, 'sağlık çalışanları için ek destekler' yok, 'yurttaşlara maske ve dezenfektan desteği bile yok…'
Türkiye'nin önlem paketlerinden akılda kalanlar şunlar:
  • 'Ellerini yıka!'
  • 'Evde kal!'
  • 'Yaşlılar sokağa çıkmasın…!'
'YAŞLILARIMIZ' SALGININ 'GÜNAH KEÇİLERİ' DEĞİLDİR…
Koronavirüs'ün 'yaşlılara daha çok zarar verdiği' biliniyor.
Bu nedenle salgınla ilgili 'söylemlerde' ve 'yasaklarda' yaşlılar ön planda tutuluyor. Hatta bazen yaşlıları incitecek tutumlar bile sergileniyor…
Ama bu arada bir gerçek görmezden geliniyor: 'Koronavirüs'ün tek taşıyıcısı yaşlılar değildir; 65 yaşın altında olan insanlar virüsten fazla etkilenmeseler de 'taşıyıcı' olurlar…'
Ama ülkemizde öyle yaman çelişkiler yaşanıyor ki; '65 yaştan küçük insanlarımız gerekli koruyucu önlemleri almadan sokaklarda sorumsuzca dolaşıyor' ya da bazıları 'toplu ibadet kaçamağı…' yapabiliyorlar.
Peki, 'bu taşıyıcıların evlerinde hiç yaşlı yok mu?...'
Üstelik yaşamları daha çok tehlikede olan yaşlılarımız için önlem paketlerinde 'özel ayrıcalıklı önlemlerimiz' de yok…
Örneğin:
  • Kronik hastalıkları olan yaşlıların tedavilerine öncelik tanınmalı…
(Bir yaşlı hastayı 'Kanser mi, Koronavirüs mü?...' ikileminde bırakmanın, masallardaki 'Kırk katır- kırk satır…' ikileminden farkı yoktur.)
  • Yaşlıların beslenme ve diğer sağlıklı yaşam gereksinimleri daha planlı/ programlı bir biçimde karşılanmalı vb…
Dileğim, 'yaşamakta olduğumuz salgının günah keçilerinin 'yaşlılarımız' değil, 'artık iyice yaşlanan kapitalist sistem' olduğunun…' daha iyi anlaşılmasıdır.
Aksi halde, saraylarında sotada bekleyen gerçek günahkarların ekmeğine yağ sürmüş oluruz…
ÇARE, BİLİM VE DEMOKRASİDE…
Yaşamın tüm sorunlarında olduğu gibi, 'Koronavirüs' illetinin dünyayı sardığı şu zor günler de; bilimin doğruluğu, demokrasinin iyiliği ve sanatın güzelliği doğrultusunda aydınlık geleceğe doğru BİRLİKTE yürüme günüdür…
Paniğe kapılmadan ama rehavete de kapılmadan…
Görünen o ki, Koronavirüs salgını geçtikten sonra dünyamızda ve özellikle Türkiye'de 'hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…'
Yeni oluşacak durumları da 'bilim ve demokrasiden yana olanlarla, cehalet ve sömürüden yana olanların mücadelesi…' belirleyecek.
Günümüz dünyasında bu mücadelenin önemli sorunlardan biriside 'Düşük seviyeli kişiler tarafından yönetiliyor olmamızda…' yatıyor.
Sözlerimi Nazım'ın Bedrettin ile ilgili nasihatindeki dizelerle bitirmek istiyorum:
'Ne ah edin dostlar, ne ağlayın/ Dünü bugüne,/ Bugünü yarına bağlayın…'
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla, umutla…