Eğitim camiasının yıllardır heyecanla beklediği 'Öğretmenlik Meslek Kanunu' taslağı TBMM'ye verildi. 12 maddelik taslak, 'hazırlayanlar dışında' genelde onay görmedi ve olumlu bulunmadı. Bu hayal kırıklığının ortaya çıkmasında, taslağın hazırlanması sırasında eğitim ve öğretmenlikle ilgili hiçbir kurum veya kuruluştan görüş alınmadan hazırlanması etkili oldu.
BENZER KANUNLARIN ÇOK GERİSİNDE...
Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı, öğretmenlik mesleğini sadece bazı yönleriyle ele alması nedeniyle birçok meslek kanununa göre oldukça yetersiz.
Türk Silahlı Kuvvetler Personel Kanunu 210 madde, Hakimler ve Savcılar Kanunu 122 madde, Türk Tabipleri Birliği Kanunu 66 madde, Avukatlık Kanunu 201 maddeden oluşurken, 12 maddelik Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı, alelacele hazırlanmış bir görüntü vermektedir. Bu durum, öğretmenlik mesleğinin itibarını artırmaya katkı sağlamayacaktır.
HANGİ YASALAR DEĞİŞTİ?
Öğretmenler, 'Öğretmenlik Meslek Kanunu' ile atamadan yer değiştirmeye, adaylık sürecinden mesleki gelişime ve özlük haklarına kadar nesnel hükümler ihtiva eden bir kanun beklentisi içerisindeydiler. Özellikle 657 sayılı Kanun, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, 652 sayılı KHK gibi yasal hükümlerde yeni baştan ayrıntılı düzenlemeler bekleniyordu. Oysa bu taslak, 1739 sayılı Milli Eğitim Kanunu'nda bulunan 43. ve 45. maddelerden hemen hiçbir farkı olmayan bir görünümde.
1739 sayılı kanundaki 43. madde taslaktakinden çok daha ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Taslak bu ayrıntıları ortadan kaldırmış yerine ucu açık ifadeler koymuş, uygulamayı çıkarılacak yönetmeliklere havale etmiştir.
Eğitimciler, 'ne zaman ve hangi örtük ayrıntılarla' çıkarılacağı bilinmeyen yönetmeliklere karşı oldukça kuşku ve kaygı ile bakıyorlar.
KARİYER BASAMAKLARI!..
Öğretmenlik kariyer basamakları 2005'te gerçekleştirilen yönetmelik düzenlemesi ile denenmiş ve bir takım hukuksal sorunları gündeme getirmesinin yanında, çalışma barışını bozan bir süreci başlatmıştı.
Yeni kanun taslağı, Anayasa Mahkemesi'nin iptal etmesi nedeniyle uzun yıllar uygulanamayan ve öğretmenleri hiyerarşik dizilime tabi tutan bir düzenlemeyi yeniden getiriyor.
Kanun taslağına göre, öğretmenlikte en az 10 yıl hizmeti bulunanlardan en az 180 saat 'eğitim programı' alan ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezası bulunmayan öğretmenler, uzman öğretmen unvanı için yapılan 'yazılı sınava' başvuruda bulunabilecek. Uzman öğretmenlikte en az 10 yıl hizmeti bulunan uzman öğretmenlerden en az 240 saat eğitim programını tamamlayanlar başöğretmen unvanı için yapılan yazılı sınava başvuruda bulunabilecek. Uzman öğretmen ve başöğretmen unvanı için yapılan yazılı sınavda 70 ve üzeri puan alanlar başarılı sayılacak.
Taslakta söz edilen eğitim programlarının ne olduğu, ne zaman ve nerede tamamlanacağı tam bir belirsizliği işaret etmektedir
Kariyer basamakları yaratılmasının, öğretmenler arasındaki mesleki paylaşım ve dayanışmanın zayıflamasına, sınavdan kaynaklı rekabetin öğretmenler arasındaki mesleki paylaşımın engellenmesine yol açmasından endişe ediliyor.
Öğretmenler odasında ortaya çıkan üç hatta dört farklı unvan, neredeyse 'sınıfsal' bir ayrışmaya, hiyerarşik bir ilişkiye yol açabilir ve öğretmenler, karşılaştıkları sorunlara karşı birlikte çözüm üretme konusundaki dayanışmadan giderek uzaklaşabilir.
Tasarının bu hükümleri öğretmen veli ilişkilerini de olumsuz etkileyeceği gibi, 'çocuğunun sınıfına uzman ya da başöğretmenin girmesini isteyen' velilerle okul idaresi ve öğretmenler arasında sorunlar yaşanması da kaçınılmaz olacaktır.
3600 EK GÖSTERGE GERÇEĞİ!..
Öğretmenlere ek gösterge sözü 2018 Mayıs ayında verilmişti. Taslakta, sadece birinci dereceli kadroda görev yapan öğretmenlerin ek göstergeleri 3600'e çıkarılıyor. Üstelik uygulama 2023'te yürürlüğe girecek.
Bu bölüm, 2022 Temmuz ayında emekli olmayı düşünen çok sayıda öğretmende büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Çünkü yasanın yürürlüğe gireceği 2023'ten önce emekli olan öğretmenlerin yasadan yararlanabilmesini olanaklı kılan herhangi bir madde yok.
3600 ek gösterge uygulamasının 2023 yılına bırakılmış olması eğitim emekçilerinin oyalandığını ve verilen sözlerin bir seçimden başka bir seçime taşınan propaganda malzemesi olduğunu bir kez daha gösterdi.
SENDİKAL ÖRGÜTLENME KISITLANIYOR MU?
Sendikal örgütlülük Anayasamız ile koruma altına alınmış bir insan hakkıdır. Ancak, sendikal mücadele ile hak arayanlar yıllarca sürekli disiplin cezaları ile sindirilmek istenmiştir.
'Kademe ilerlemesinin durdurulması' cezasının taslakta yer alması, sendikal faaliyetlerde bulunanları engelleme amacı taşıdığı kaygısını yaratmaktadır. Bu kaygının giderilmesi için, kademe ilerlemesi durdurulması cezası verilen öğretmenlerin bu cezaları sendikal süreçlerden kaynaklanıyorsa derhal kaldırılması öngörülmelidir.
SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİK DEVAM…
TBMM'ye sunulan teklifte 'ilk açıklamaların aksine' sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının kaldırılmasına ve kadrolu öğretmenliğin esas alınmasına dair bir hüküm bulunmuyor.
Ücretli öğretmen uygulamasına son verilmesi ve sözleşmeli öğretmenlerin tüm hakları ile kadroya geçirilmeleri gerekirken bu tasarıyla birlikte öğretmenlere yeni kariyer basamakları dayatılmaktadır.
ÖZEL OKUL ÖĞRETMENLERİ YOK SAYILMIŞ!
Öğretmenlik, sadece kamu kurumlarında icra edilen bir meslek olmamasına, ülkemizde büyük ölçekli bir özel öğretim kurumları ağı faaliyet göstermesine rağmen, taslak, yalnızca Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarındaki öğretmenler gözetilerek kaleme alınmış, özel öğretim kurumlarında çalışan veya diğer kamu kurumlarında görev yapan öğretmenlere yönelik hiçbir düzenleme yapılmamıştır.
Bu yaklaşım, hem eksikliktir hem de ayrımcılıktır.
Özel okul öğretmenlerinin Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısı kapsamında değerlendirilmemiş olması öğretmenlerin piyasacı eğitim anlayışı içerisinde ucuz işgücü olarak görüldüklerini düşündürüyor.
EĞİTİM YÖNETİCİLERİ
Taslakta, özellikle eğitim yöneticilerinin öğretmenlik mesleğinden olmalarına yönelik bir madde bulunmamaktadır. Bu son derece önemli bir konudur. Liberalleşme rüzgarlarının etkisi altındaki iktidar, eğitim yöneticilerini, eğitimcilerin dışında meslek gruplarından seçmek için açık kapı bırakmış gibi görünüyor.
ADAY ÖĞRETMENLİK
Taslağa göre, ilk atama kapsamında öğretmen olarak atanmak için yapılan sınavlarda başarılı olma koşulu aranacak. Ayrıca yazılı sınava ek olarak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacak. İlk atamadan sonra başlayan adaylık süresi bir yıldan az, iki yıldan çok olamayacak. Bu süre içinde aday öğretmenler, eğitim ve uygulamadan oluşan Aday Öğretmen Yetiştirme Programı'na tabi tutulacaklar. Aday öğretmenlerden adaylık süreci sonunda 'Adaylık Değerlendirme Komisyonu' tarafından yapılan değerlendirme sonucunda başarılı olanlar öğretmenliğe devam edecekler.
Buradaki en büyük belirsizlik, 'Adaylık Değerlendirme Komisyonu'nun nasıl oluşacağıyla ilgilidir. Süreç yönetmeliğe havale edilmiştir.
Öğretmen adaylarının mesleki bilgi ve mesleki yeterlik düzeyini ölçmeyi hedeflemeyen, adayın öğretmenlik mesleğine uygunluğunu ve yetkinliğini değerlendiremeyen, öğretmen yeterliliklerinin ve eğitim-öğretimin niteliğinin artırılmasına herhangi bir katkısı bulunmayan 'tartışmalı' mülakat usulünün bu taslakta kaldırılmamış olması büyük bir eksikliktir.
SONUÇ OLARAK;
Konunun muhatabı olan öğretmenlerin ve sendikaların taleplerini görmezden gelerek TBMM'ye sevk edilen Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı, eğitim emekçilerinin hak, yetki, görev ve sorumluluklarını nesnel ve ayrıntılı olarak belirleyen hükümleri yeterince içermemektedir.
Özcesi, taslak bu haliyle çok yetersiz olmasından öte, oldukça yüksek beklenti içine sokulan öğretmenler açısından tam bir hayal kırıklığıdır…