Gaziantep'te 4 yaşındaki Asiye Ateş'in sahipsiz iki pitbull cinsi köpek tarafından saldırıya uğraması bardağı taşıran son damla oldu. Başıboş ve vahşi köpek sorununa hayvan severlerden gelecek tepkiler ve barınaklardaki hayvanların mama ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandıkları için çözüm bulamayan belediyelere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seslenmişti.

Erdoğan, AK Parti Yerel Yönetimler Başkanlığınca Kızılcahamam da düzenlenen 'Belediye Başkanları İstişare ve Değerlendirme Toplantısında belediye başkanlarına şu öneride bulunmuştu:

' Öncelikle sahipsiz hayvanların yerinin sokaklar değil, barınaklar olduğunu unutmamalıyız. Şimdi ben buradan birinci derecede büyük şehirlerimiz olmak üzere tüm belediye başkanlarıma sesleniyorum. Sahipsiz hayvanlar için lütfen sıcak ve güvenli barınaklar kurarak gıda artıklarından hayvan maması üretimini teşvik ederek pek çok gönül kazanabiliriz, gönül kazanabilirsiniz.'

* * *

Kırsal bölgelerde yaşayanları bilmem ama şehir merkezindeki hiçbir köpeğin durup dururken insana saldırdığına bugüne kadar tanık olmadım.

Kendisine zarar vermediğiniz sürece size saldırmaz.

Hatta sizden korkarlar.

Pitbull cinsi köpekleri ayrı tutuyorum.

* * *

Zaman zaman şahit oluyorsunuzdur.

Özellikle kış günlerinde soğuktan etkilenmemek için bazı işyerlerine sığınmak isterler.

İşyeri sahipleri de müşterilere zarar vermedikleri için onlara ses çıkarmazlar.

Son yıllarda başta belediyeler, birçok sivil toplum örgütü ve şahıslar şehrin muhtelif yerlerine kedi köpek kulübeleri koydular.

Kulübelerin önlerine de konulan mama kaplarına hayvan severler mama getirip koyuyorlar.

Böylece kimseye yük olmadan yaşamlarını sürdürüyorlar.

Yaşadığımız doğa sadece insanların değil.

Doğa da yaşamak nasıl insanların doğal hakkı ise tüm canlı varlıklarında hakkı.

Yaşam alanlarını tüm canlı varlıklarla kullanmak zorundayız.

Onlarında doğada insanlar gibi özgürce yaşamaya hakları var.

Ama maalesef bazıları doğanın sadece kendilerine ait olduğunu sanarak onları öldürerek hayvan katili oluyorlar.

Nasıl bir insanı kasıtlı öldürenlere yargılama sonunda en ağır ceza veriliyorsa hayvan katillerine de benzer cezalar verilmeli.

Bende bir hayvansever olduğum için bu vesile ile içimi de dökmüş oldum.

* * *

Gelelim yazımın başlığına.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın belediyelere çağrı da bulunarak sokak hayvanlarının barınaklara toplanması sözlerine AHPADİ Dönem Sözcüsü Av. Mehmet Ektaş, sokak hayvanlarının barınaklara toplanmasının 15 Ekim 1978 tarihli Hayvan Hakları Evrensel Bildirisine ve 24.06.2004 tarihli 5199 Sayılı Hayvan Hakları Kanununa aykırı olduğunu söylemiş.

Ektaş'ın açıklaması şöyle:

'Pitbull cinsi 2 köpeğin saldırısı nedeniyle 4 yaşındaki Asiye Ateş'in yaralanmasıyla sonuçlanan korkunç olan kamuoyunu derinden üzdü. Ancak, yaşadığımız travmanın neden olduğu heyecan ve telaş ile hayvan haklarını yok saymak, olayın sorumluluğunu sahipsiz hayvanlara çıkarmak hukuka ve adalete uygun değildir. Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesinin 5'inci maddesine göre, geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan bir türden olan bütün hayvanlar, uyumlu bir biçimde türüne özgü yaşam koşulları ve özgürlük içinde yaşama ve üreme hakkına sahiptir. Kanun düzenlemeleri, evcil sahipsiz hayvanların barınaklara hapsedilemeyeceğini, yaşam ortamlarının barınaklar olmadığını, barınaklara alınmalarının istisnai bir durum olduğunu, esas olanın alındıkları ortamda yaşama haklarının olduğunu ortaya koymaktadır. Evcil, sahipsiz sokak hayvanlarını barınaklara hapsetme düşüncesi, hayvan haklarına aykırı olduğu gibi hukukun üstünlüğü ilkesinin de açıkça ihlalidir.'

* * *

Yeri gelmişken yaşadığım bir olayı da yazmak isterim.

Yenikent Mahallesinde ikamet ediyorum.

Bir komşumuzun ilkokul ikiye giden çocuğuna köpek saldırdığını iddia etmişti.

Komşu bana gelerek mahallede dolaşan başıboş köpeklerin toplanmaları için ricada bulundu.

Ben de Odunpazarı Belediyesi Kırsal Hizmetler Müdürlüğü Hayvan Sağlık Merkezi'ne telefon ederek mahalledeki başıboş köpeklerin toplanması için rica da bulunmuştum.

Merkezin yetkilisi şöyle yanıt vermişti:

'Beyefendi köpekleri toplarız. Kısırlaştırılmamış olanlar varsa kısırlaştırırız. Kuduz aşılarını yaptıktan sonra 15 gün içerisinde hangi bölgeden almışsak o bölge de beslenme alanlarımız var oraya bırakırız. Çünkü Hayvan Hakları Yasası bunu emrediyor.'

* * *

Sonrasında yasayı inceledim.

Hayvan Sağlığı Merkezi'ndeki görevlinin söylediklerini doğruluyor.

Belediyelerin başıboş köpekleri veya kedileri tek tek toplayıp barınma evinde beslemesi mümkün değil.

Hadi diyelim bazı insanlar rahatsız olmasın diye başıboş hayvanları topladılar.

Ancak sayı 15-20-50 hatta 100 değil.

Binlerce hayvanı barındırmak için çok büyük bir alana ihtiyaç var.

Birde o hayvanların beslenmeleri için kuru mama gerekli.

Bu da belediyelere ciddi bir maliyet getirir.

O nedenle can dostlarımız ile birlikte yaşamaya alışmak zorundayız.

Tabi ki pitbull gibi saldırgan köpekler hariç.

* * *

YERLİ TURİSTLER YEMEKLERDEN VE HİZMETTEN RAHATSIZ

Cumartesi günü Eskişehir'de tanınan bir isim olan arkadaşımın kafesine uğradım.

Nerede ise 5-6 aydır gitmemiştim.

Çayımızı-kahvelerimizi içerken bir taraftan da sohbet ediyorduk.

Benden önce ziyaretine ev yemekleri çıkaran lokanta sahibi arkadaşı da gelmiş.

Onunla sohbet ederken üzerlerine gitmişim.

Lokantacı arkadaşına kafe sahibi arkadaşım beni tanıştırdı.

Gazeteci olduğumu öğrenince 'İyi olacak hastanın ayağına doktor gelirmiş derler ya. Vaktiniz varsa size bir şeyler anlatmak isterim. Çünkü son yıllarda ciddi turist alan şehrimizin kötü reklamı yapılıyor' dedi.

Meraklandım doğrusu.

'Vaktim var. Sizi dinliyorum' dedim.

Anlattıklarını dinleyince Eskişehir adına üzüntü duydum.

Aşağıda okuyunca eminin mi sizlerde üzüleceksiniz.

'Yaz aylarında bir gurup geldi. Daha önce Eskişehir'e gelip lokantamızda yemek yiyen arkadaşları önermiş. Yemeklerini yediler. Çay-kahve ikramından sonra vaktiniz varsa sizinle 10 dakika sohbet etmek istiyoruz dediler. Şaşırdım. Şehriniz adına üzüntü duyduğumuz bir şeyden bahsetmek istiyorum dedi içlerindeki bir beyefendi. B başladı anlatmaya. Bizim Eskişehir'e ikinci gelişimiz. Eşim ve ben geçmişte gelmiştik. Yanımdakiler kayın biraderim, eniştem ve eşleri. İlk geldiğimizde tarihi Odunpazarı bölgesinde bir yerde kahvaltı yaptık. Öğlende bir lokanta da yemek yedik. Kahvaltısı çok kötü idi. Balon pide, tırnak pide ve gözleme üçlüsüyle sunulan karbonhidrat yüklü bir sofra. Seçenek yok. Balon pide bitti. Garsondan istedik. 'İkinciyi normalde vermiyoruz. Daha doğrusu ekstra ücret alıyoruz. Ama verelim' dedi. Tahıllı ya da köy ekmeği istedik yok dediler. Yeşil zeytin bozuktu ve her şey marketten alınma. Doğal ürünlere ulaşması bu kadar kolayken her şeyi marketten alıp getirmek kahvaltıyı basitleştiriyor. Çay bardağının yanında gelen kaşığı eve sokmayız bile. Mekanın tüm şıklığına tezat bir servis. Ayrıca mekanda müşteri varken temizlik yapılmaz. Deterjan kokusundan genzimiz yandı. Bir daha gelir miyiz? Asla.'

* * *

Yine lokanta sahibi anlattı:

'Gelen turistlerin çoğu eşinin dostunun tavsiyesi üzerine geldikleri için nerelerde kahvaltı yapılacak yemek yenilecek biliyorlar. O nedenle tarihi Odunpazarı bölgesine gitmeden önce çarşıda tavsiye edilen yerlerde kahvaltılarını yapıyorlar. Öğleden sonra da yemek için de aşağıya inmek zorunda kalıyorlar.'

* * *

Gerçekten öyleyse çok yazık…

Tarihi Odunpazarı'ndaki kahvaltı salonu ve lokantalar kendi ayaklarına sıkmış oluyorlar.

Yaşadığımız pandemi nedeniyle insanlar zaten hassas.

Hepimiz hijyene çok önem veriyoruz.

Birde herhalde tarihi Odunpazarı bölgesi esnafı 'müşteri memnuniyetini' bilmiyorlar.

Müşteriyi memnun ederseniz insanlar aşağıda kahvaltı yapmadan gelir ve yemek için çarşıya inmez.

* * *

Buradan Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'a da sesleniyorum.

Nisan ve Mayıs ayından itibaren yerli turistler gelmeye başlıyor.

Sezon açılmadan önce kafe ve lokanta işletmecileriyle bir toplantı yaparak kendilerini uyaracak olursanız gelen turistlerde Eskişehir'in kahvaltısı ve yemeklerinden şikayetçi olmaz.

* * *

BU STİCKER'LERİN YAPIŞTIRILMASINA KİM İZİN VERDİ?

Dün Hamamyolu Caddesinden Köprübaşına doğru yürüdüm.

Odunpazarı Belediyesi Sebahattin Günday Parkının başından itibaren Çarşı Camisi'ne kadar olan bölge de aydınlatma lambalarına, trafolara, çöp kutularına Zafer Partisi'nin ismi ile logosu, genel başkanın fotoğrafının olduğu Sticker'ler yapıştırılmış.

Bildiğim kadarıyla siyasi parti, kişi, kurum ve kuruluşlar belediyelerden izin almadan o sticker'leri yapıştıramaz.

İkincisi belediyelerden izin alsanız bile ancak belediyelerin gösterdiği alanlara afiş, pankart asabilirsiniz.

Herkes kendi kafasına göre istediği yere afiş yapıştırır, pankart asar veya sticker yapıştıracak olursa şehir de görüntü ve çevre kirliliği oluşmaz mı?

* * *

Zafer Partisi'nin kurucu İl Başkanı sevgili kardeşim Soner Çam'ın bilgisi dahilinde mi o stickerler yapıştırıldı.

İkinci olarak da Sebahattin Günday Parkı Hamamyolu Caddesi gibi şehrin en işlek caddesinde.

Bu cadde üzerinde görevli bir tek Zabıta Memuru yok mu?

O Zabıta Memurları gelişi güzel yapıştırılan o stickerleri nasıl görmezler?

Bir, iki, üç, beş değil.

Sebahattin Parkı'nın içinde veya kenarındaki aydınlatma lambalarının, ağaçların, trafoların hemen hemen hepsine yapıştırılmış.

* * *

Muhtemelen birkaç partili ellerine stickerleri almış gelişi güzel gördükleri her yere yapıştırmışlar.

Zafer Partisi İl Başkanı Soner Çam'ı çok eskiden beri tanırım.

Çevreye olan duyarlılığını da biliyorum.

Bugünden tezi yok stickerleri kimler yapıştırdı ise onlara kaldırmaları için rica ederse en azından Sebahattin Günday Parkındaki o yapılmış çevre kirliliği de önlemiş olur.

* * *

FIKRA:

Deneyim

60'lik ünlü ressam, bir lokantaya girer. Gerçi cebinde parası yoktur ama aldırmaz. Lokantacıya yapacağı portresine karşılık yemek yemek istediğini söyler. Güzelce karnını doyurur. Sonra bir çırpıda lokantacının portresini çizerek masaya bırakır. Kalkarken adam gelir, resme bakar, beğenir.

'Güzel ama' der lokantacı: 'Bir dakikada yaptınız bunu, oysa bir saattir yiyorsunuz'.

Ressam:
'Bir dakika değil, 60 yıl ve bir dakika' diye karşılık verir.

* * *