Meşrutiyet döneminde iki defa Maarif Nezareti (Milli Eğitim Bakanlığı) görevine getirilen Emrullah Efendi, etkin ve sözü sayılan bir isimdi. Eğitim tarihinde ' Tûba Ağacı Nazariyesi' adlı düşünce sistemi ile öne çıkmıştı. Ancak Maarif Nazırı Emrullah Efendi, o dönemde oldukça tartışılan eğitim ile ilgili düşünceleri ile değil 'Şu mektepler olmasaydı, maarifi ne güzel idare ederdim.' sözü ile tarihe geçti ve asırlardır unutulmadı.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk geçtiğimiz günlerde yaptığı basın toplantısında , 'Milli Eğitim Bakanlığının yatırım bütçesinin çok küçük olduğunu, eğitimde asıl yükün öğretmen maaşları olduğunu' söyledi.

Sayın Selçuk'un bu sözleri salgın döneminin gizli kahramanları öğretmenleri hayli üzdü ve tepkilere neden oldu.

GERÇEKLER ORTADA

Eğitimciler, Sayın Ziya Selçuk'un açıklamalarının kendilerini toplumda itibarsızlaştırdığını ve hedef haline getirdiğini ifade ederken, asıl amacın salgınla başlayan uzaktan eğitimi gerekçe göstererek eğitim emekçilerine 'esnek ve performansa dayalı' çalışmayı dayatma hazırlığı olduğunu iddia ediyorlar.

Sayın Selçuk'un da göz diktiği öğretmen maaşlarının en yüksek olanı dahi yoksulluk sınırının altında bulunuyor.

Türkiye'nin de üyesi olduğu Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verileri, Türkiye'de öğretmen maaşlarının OECD ortalamasının çok altında olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye 33 ülke arasında 27. sırada yer alıyor.

AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17,18 iken, 2019 yılı itibariyle bu oran yüzde 4,88'e gerilemiş, 2020 yılında ise 4,65 olması öngörülmüştür.

GEREKSİZ YATIRIMLAR…

Kamu kaynaklarının kullanılmasında öncelik, devlet okullarında kaliteli bir eğitime erişim hakkının güvence altına alınması olduğu halde; son yıllarda hem özel okullar ile devlet okulları hem de devlet okullarının kendi aralarındaki nitelik farklılıkları giderek daha da derinleşiyor.

Devlet okulları 'nitelikli/niteliksiz' olarak ayrıştırılırken ve aileler çocuklarını gönderecek Anadolu lisesi bulamazken; MEB, sınıfları boş kalan onlarca imam hatip lisesine yenilerini katmak için yatırım(!) yapmaya devam ediyor.

Temel eğitimde olması beklenen 6-13 yaş aralığında yaklaşık 156 bin,14-17 yaş aralığında yaklaşık 590 bin çocuğun okul dışında kaldığı bilinmekle birlikte, bu çocukların nerede oldukları ve neden okul dışında kaldıkları açıklanamıyor.

Bilişim teknolojilerinin öğrenme sürecinde daha etkin kullanımını sağlamak amacıyla 2011 yılında başlatılan Fatih Projesi iflas etti.

Örgün eğitimdeki eşitsizlikler, uzaktan eğitimde çok daha fazla derinleşti. Öğrencilerin yüzde 20'si internete hiç ulaşamıyor, yüzde 5'i televizyon olmayan evde yaşıyor. Dezavantajlı gruplar uzaktan eğitime erişimde ciddi sorunlar yaşıyor.

Öğretmenlere 3600 ek gösterge verileceği açıklanmıştı. İki yıl önce ek gösterge sözü verenler, şimdi öğretmen maaşlarının ' yük' olduğunu dile getirerek bunun önünü kesmeye çalışıyor.

Salgında vaka sayılarının her geçen gün arttığı ve yüz yüze eğitime başlama koşulları ile ilgili başta ek bütçe olmak üzere en temel adımların atılması gereken bir süreçte; bazı malum vakıflar ve derneklerle imzalanan protokoller hız kesmeden devam ediyor.

Tüm bu sorunlar karşımızda iken, salgın 'filyasyon' ekiplerinde bile görev verilen cefakar öğretmenlerin maaşlarını gündeme getirmek hedef şaşırtmaktan başka bir şey değildir.

RİVAYET MUHTELİF...

Geçen hafta elinde zil ile boş okulların açılışını yapan Sayın Ziya Selçuk'un yakında dinlendirileceği (!) yerine YÖK Başkanı Yekta Saraç'ın veya AKP Kurucu üyesi olan Bakan Yardımcısı Reha Denemeç'in atanacağı duyumları Eskişehir'e kadar ulaştı.

Koltuklar sallanmaya başlayınca gereksiz ve yetersiz yatırımların, iflas eden projelerin günahının öğretmenlere yazılmaya çalışıldığı anlaşılıyor.

Ancak kim bilirdi ki ; Maarif Nazırı Emrullah Efendi'nin ünlü sözünün 'öğretmenli yeni bir sürümü' bir asır sonra tekrar söylenecek !...